*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

13 Aralık 2013 Cuma

oğuz atay ; " kelimeler albayım....bazı anlamlara gelmiyor..."



“ Ey zavallı milletim dinle!
Şu anda, hepimiz burada seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz.

Çünkü ey milletim, senin hakkında,
“az gelişmiştir, geri kalmıştır”
gibi söylentiler dolaşıyor.

Ey sevgili milletim!
Neden böyle yapıyorsun?
Neden az gelişiyorsun?
Niçin bizden geri kalıyorsun.

Bizler bu kadar çok gelişirken
 geri kaldığın için hiç utanmıyor musun?

Hiç düşünmüyor musun ki,
sen neden geri kalıyorsun diye durmadan düşünmek yüzünden,
biz de istediğimiz kadar ilerleyemiyoruz.

“Bu milletin hali ne olacak..”  diye hayatı kendimize zehir ediyoruz.

Fakir fukaranın hayatını anlatan zengin yazarlarımıza gece kulüplerinde içtikleri viskiler zehir oluyor.

Zengin takımının hayatını gözlerimizin önüne sermeye çalışan meteliksiz yazarlarımız da aslında şu fakir milleti düşündükleri için, küçük meyhanelerde ağız tadıyla içemiyorlar.

Ey şu fakir milletim! aslında seni anlatmıyoruz.
 Sefil ruhlarımızın korkak karanlığını anlatıyoruz.

İşte onun için sana yanaşamıyoruz.
Senin yanında sığıntı gibi yaşıyoruz.

Peki hiç utanmıyor muyuz?
Hiç utanmıyoruz....”

‘Türk Edebiyatının Oyunbozanı’ tanımlaması da yapılan Oğuz Atay, Oyunlarla Yaşayanlar isimli tiyatro metninin baş karakteri Coşkun Ermiş’in ağzından yazmıştı  yukarıdaki cümleleri çokkk yıllar önce...

13 Aralık 1977’de  43 yaşındayken aramızdan ayrılan Oğuz Atay geçen 36 yılda unutulmak bir yana;  yeniden yeniden sahiplenilen, dönüp dönüp okunulan,  tartışılan  isim oldu...

Hakkında onlarca kitap , yüzlerce değerlendirme yazısı kaleme alındı Oğuz Atay’ın...

Çoğu orta okul müsameresi bile olamayacak belgeseller , kısa filmler çekildi, sempozyumlar düzenlendi ....

Yaşarken,  günlüğüne
‘canım insanlar, sonunda bana bunu da yaptınız’
demişti Oğuz Atay...

Elbette çok ama çok nitelikli yazılar kitaplar da yayınlandı Oğuz Atay hakkında ...

Tatyana Speyel’e göre “ Oğuz Atay tam da tahrik edici bir noktadaydı....” 

Belki de Oğuz Atay’ın herkesi tahrik ettiği nokta , her şeyi siyah beyaz , sağ sol diye etiketleyip kamplara ayrılmaya dünden hazır bir toplumda bulunduğu yerin imkansıza yakınlığındaydı.

Zamanında iki ayrı bölüm halinde yayınlatmak için bile kırk kapının tokmağını  çalmak zorunda kaldığı,  Tutunamayanlar romanı onlarca baskı yapıyor bugün...

Korsan baskılarını  hiç saymıyoruz  bile..

Oğuz Atay, Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Oyunlarla Yaşanlar, Korkuyu Beklerken isimli kitaplarında da  yeni ve her daim tekrar tekrar okunması gereken şeyleri söyledi...

İnşaat mühendisi ve akademisyendi Oğuz Atay.
Edebiyat dünyasının ‘gıllıgışlı’ kapılarını aralamak bu yüzden  daha  zor ve meşakkatli oldu onun için.

Hariçten gazel okuyan bu mühendis de kimin nesiydi ?

Selim Işık’ı,
Olric’i,
 Emekli Albay Hüsamettin Tambay’ı,
Hikmet Benol’u,
Süleyman Kargı’yı,
 Coşkun Ermiş’i.... anlattığı cümlelerinin  fonunda hüzünlü ve yalnız, coşkulu ama ürkek, kırılgan ve uyumsuz, yalın ama karmakarışık gölgeler vardı suretlerin önüne geçen...

Oğuz Atay’ın Günlük’ünü okuyanlar bilir, zor bir yolculuk ve mücadeleyle geçmiştir ömrünün son yılları.

O çok girift ve  çelişkili olanla ince ince ve çok zekice dalgasını geçen  beyninde ur vardır çünkü Oğuz Atay’ın...

Londra’da bir klinikte tedavi görürken İstanbul’daki dostlarıyla mektuplaşmış, berber arkadaşı İlhami’nin kendisine gönderdiği kartı  aldığında da fazlasıyla duygulanmıştır....

Yurtdışındaki tedavi günleri, “ Saat gibi işliyor alimallah ecnebinin  her bir şeyi ” diye belletilen batıyı ve batı insanını  daha yakından gözleme ve tanıma imkanı sağlar Oğuz Atay’a.

Yazdıklarında, doğu insanının adam sendeciliği, kaderciliği, bir şey olmaz abicimliği ve çalışmamak  için bin dereden su getirme yeteneğiyle de , batının insan ruhunu ve samimiyetini törpülemiş  kuralcı ve dakikliğiyle de  didişen  Oğuz Atay  iki dünyadan birini tercih etmesi gerektiğinde insandan yana olmuştur...

Turgut Özben, Tutunamayanlar romanında, içindeki ses Olric’le birlikte hayatla oyun arasında bilinmez ve bilinen bir yolculuğa çıkan kahramanının adıdır..

Korkuyu Beklerken  isimli kitabında Beyaz Mantolu Adamı, Ubor Metanga’yı anlatır  Oğuz Atay...

1977 yılının Aralık ayının on üçünde öldüğünde 43 yaşındadır Oğuz Atay.

Son çalışması Eylembilim yarım kalmıştır.
Günlük yarım kalmıştır, oyunlar yarım kalmıştır....
Fakülte yıllarında öğrencisi olma mutluluğunu yaşayarak sonrasında hayatını da kaleme aldığı Mustafa İnan’ın aziz hatırası yalnız kalmıştır.

Turgut Özben, Hikmet Benol, Selim Işık, Süleyman Kargı, Hüsamettin Tambay ve diğerleri de yalnız kalmıştır elbette....

Ölümünden yıllar sonra, gazeteci  Engin Ardıç o zamanlardaki farklı  kalemiyle   unutulmaz  bir yazı yazar Oğuz Atay’ı anlatan , Yazar Denen Garip Yaratık başlığıyla.

İnsanların çoğu bunları bilmez...
Merak de etmez...
Onların hayattan anladıkları, alacakları zamlar ve televizyondan gördükleriyle sınırlıdır tıpkı bir  Oğuz Atay romanında anlatılanlar  misali...

Edebiyat ve akıl dünyamızın kutup yıldızlarından olan ; babası Cemil Bey’in çeşitli vesilelerle kullandığı deyimle, insanların aynadan zor görebildiklerini ‘dıvardan’ görüp gösterebilmeyi başaran Oğuz Atay’ı ölümünün 36. yıldönümünde bir kez daha saygıyla saygıyla saygıyla anarak...

( murat örem / 13 aralık 2013 / ankara...)

-meraklısı için not ;
oğuz atay’la ilgili  "çok daha kapsamlı"   bir başka yazı için
sayfanın sağındaki “en çok okunma listesindeki ilk on yazı”
sütunundaki ilk yazıya bakabilirsiniz...- 

                       - başlıktaki alıntı / oğuz atay / tehlikeli oyunlar..- 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder