“
Ey zavallı milletim dinle!
Şu
anda, hepimiz burada seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz.
Çünkü
ey milletim, senin hakkında,
“az
gelişmiştir, geri kalmıştır”
gibi
söylentiler dolaşıyor.
Ey
sevgili milletim!
Neden
böyle yapıyorsun?
Neden
az gelişiyorsun?
Niçin
bizden geri kalıyorsun.
Bizler
bu kadar çok gelişirken
geri kaldığın için hiç utanmıyor musun?
Hiç
düşünmüyor musun ki,
sen
neden geri kalıyorsun diye durmadan düşünmek yüzünden,
biz
de istediğimiz kadar ilerleyemiyoruz.
“Bu
milletin hali ne olacak..” diye hayatı
kendimize zehir ediyoruz.
Fakir
fukaranın hayatını anlatan zengin yazarlarımıza gece kulüplerinde içtikleri
viskiler zehir oluyor.
Zengin
takımının hayatını gözlerimizin önüne sermeye çalışan meteliksiz yazarlarımız
da aslında şu fakir milleti düşündükleri için, küçük meyhanelerde ağız tadıyla
içemiyorlar.
Ey
şu fakir milletim! aslında seni anlatmıyoruz.
Sefil ruhlarımızın korkak karanlığını
anlatıyoruz.
İşte
onun için sana yanaşamıyoruz.
Senin
yanında sığıntı gibi yaşıyoruz.
Peki
hiç utanmıyor muyuz?
Hiç
utanmıyoruz....”
‘Türk
Edebiyatının Oyunbozanı’ tanımlaması da yapılan Oğuz
Atay, Oyunlarla Yaşayanlar isimli tiyatro metninin baş karakteri Coşkun
Ermiş’in ağzından yazmıştı yukarıdaki
cümleleri çokkk yıllar önce...
13
Aralık 1977’de 43
yaşındayken aramızdan ayrılan Oğuz Atay geçen 36 yılda unutulmak
bir yana; yeniden yeniden sahiplenilen,
dönüp dönüp okunulan, tartışılan isim oldu...
Hakkında
onlarca kitap , yüzlerce değerlendirme yazısı kaleme alındı Oğuz Atay’ın...
Çoğu
orta okul müsameresi bile olamayacak belgeseller , kısa filmler çekildi,
sempozyumlar düzenlendi ....
Yaşarken,
günlüğüne
‘canım
insanlar, sonunda bana bunu da yaptınız’
demişti
Oğuz Atay...
Elbette
çok ama çok nitelikli yazılar kitaplar da yayınlandı Oğuz Atay hakkında ...
Tatyana
Speyel’e göre “ Oğuz Atay tam da tahrik edici bir
noktadaydı....”
Belki
de Oğuz Atay’ın herkesi tahrik ettiği nokta , her şeyi siyah beyaz , sağ sol diye etiketleyip kamplara ayrılmaya dünden hazır bir toplumda bulunduğu yerin imkansıza
yakınlığındaydı.
Zamanında
iki ayrı bölüm halinde yayınlatmak için bile kırk kapının tokmağını çalmak zorunda kaldığı, Tutunamayanlar romanı onlarca baskı
yapıyor bugün...
Korsan
baskılarını hiç saymıyoruz bile..
Oğuz
Atay, Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Oyunlarla Yaşanlar, Korkuyu Beklerken isimli
kitaplarında da yeni ve her daim tekrar
tekrar okunması gereken şeyleri söyledi...
İnşaat
mühendisi ve akademisyendi Oğuz Atay.
Edebiyat
dünyasının ‘gıllıgışlı’ kapılarını aralamak bu yüzden daha
zor ve meşakkatli oldu onun için.
Hariçten
gazel okuyan bu mühendis de kimin nesiydi ?
Selim
Işık’ı,
Olric’i,
Emekli Albay Hüsamettin Tambay’ı,
Hikmet
Benol’u,
Süleyman
Kargı’yı,
Coşkun Ermiş’i....
anlattığı cümlelerinin fonunda hüzünlü
ve yalnız, coşkulu ama ürkek, kırılgan ve uyumsuz, yalın ama karmakarışık
gölgeler vardı suretlerin önüne geçen...
Oğuz
Atay’ın Günlük’ünü okuyanlar bilir, zor bir yolculuk ve mücadeleyle
geçmiştir ömrünün son yılları.
O
çok girift ve çelişkili olanla ince ince
ve çok zekice dalgasını geçen beyninde
ur vardır çünkü Oğuz Atay’ın...
Londra’da
bir klinikte tedavi görürken İstanbul’daki dostlarıyla mektuplaşmış, berber
arkadaşı İlhami’nin kendisine gönderdiği kartı
aldığında da fazlasıyla duygulanmıştır....
Yurtdışındaki
tedavi günleri, “ Saat gibi işliyor alimallah ecnebinin
her bir şeyi ” diye belletilen batıyı ve batı insanını daha yakından gözleme ve tanıma imkanı sağlar
Oğuz Atay’a.
Yazdıklarında,
doğu insanının adam sendeciliği, kaderciliği, “bir şey olmaz abicimliği ve
çalışmamak için bin dereden su getirme
yeteneğiyle de , batının insan ruhunu ve samimiyetini törpülemiş kuralcı ve dakikliğiyle de didişen
Oğuz Atay iki dünyadan birini
tercih etmesi gerektiğinde insandan yana olmuştur...
Turgut
Özben, Tutunamayanlar romanında, içindeki ses Olric’le birlikte hayatla oyun
arasında bilinmez ve bilinen bir yolculuğa çıkan kahramanının adıdır..
Korkuyu
Beklerken isimli
kitabında Beyaz Mantolu Adamı, Ubor Metanga’yı anlatır Oğuz Atay...
1977
yılının Aralık ayının on üçünde öldüğünde 43 yaşındadır Oğuz Atay.
Son
çalışması Eylembilim yarım kalmıştır.
Günlük
yarım kalmıştır, oyunlar yarım kalmıştır....
Fakülte
yıllarında öğrencisi olma mutluluğunu yaşayarak sonrasında hayatını da kaleme
aldığı Mustafa İnan’ın aziz hatırası yalnız kalmıştır.
Turgut
Özben, Hikmet Benol, Selim Işık, Süleyman Kargı, Hüsamettin Tambay ve diğerleri
de yalnız kalmıştır elbette....
Ölümünden
yıllar sonra, gazeteci Engin
Ardıç o zamanlardaki farklı kalemiyle
unutulmaz bir yazı yazar Oğuz
Atay’ı anlatan , “Yazar Denen Garip Yaratık” başlığıyla.
İnsanların
çoğu bunları bilmez...
Merak
de etmez...
Onların
hayattan anladıkları, alacakları zamlar ve televizyondan gördükleriyle
sınırlıdır tıpkı bir Oğuz Atay romanında
anlatılanlar misali...
Edebiyat
ve akıl dünyamızın kutup yıldızlarından olan ; babası Cemil Bey’in çeşitli
vesilelerle kullandığı deyimle, insanların aynadan zor görebildiklerini
‘dıvardan’ görüp gösterebilmeyi başaran Oğuz Atay’ı ölümünün 36. yıldönümünde
bir kez daha saygıyla saygıyla saygıyla anarak...
(
murat örem / 13 aralık 2013 / ankara...)
-meraklısı
için not ;
oğuz
atay’la ilgili "çok daha kapsamlı" bir başka yazı için
sayfanın
sağındaki “en çok okunma listesindeki ilk on yazı”
sütunundaki ilk yazıya
bakabilirsiniz...-
- başlıktaki alıntı / oğuz atay / tehlikeli oyunlar..-
- başlıktaki alıntı / oğuz atay / tehlikeli oyunlar..-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder