*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

15 Aralık 2013 Pazar

bu soru "patlar" kenan bey...ben, "afyon sucuğumu" alıp gidiyorum...


            siz bu yazıyı okuduğunuzda ,
biz Bora’yla 
daha memlekete rezil olmamış olacağız…
        
birkaç gün daha var ,
arkamızdan atıp sıkmalarınıza…

birkaç gün daha var ;
Matrix cahili olarak yaftalanmamıza…

         büyük oğlum Umur’un deyimiyle
ekşi sözlüklere   bile düşme ihtimalimize…

neyse hikayeyi  özet geçeyim…
13 aralık Cuma…iki gün önce…
-bak şimdi dikkat ettim 13.Cuma gibi-
telefon çaldı…
yalçın ergir, yalçın abey karşımda…

“benim yeğenim yarışmacı adayı olmuş
telefon jokeri olmamı istiyor
ben de seni söyledim , sakıncası var mı ?”

diye soruyor kibarca….

oysa ikimiz de biliyoruz,
böyle bir soru sormasına
hiiççç gerek olmadığını…

değil telefon jokeri olup olmamak
“bülten sokak’ta sabah 3-5 nöbetin var
ilk kar tanesini  karantinaya alacaksın
diye talimat vermesi bile mümkün…

itirazsız kabul ederim….
hem de gönülden….
hem de hiççç  sorgulamadan…

o benim yalçın abim yahu…
benim gibi huysuz kere huysuz bir adama
sorgusuz sualsiz emir bile verme kontenjanı sınırsız
üç beş kişiden biri o…
yalçın ergir o…
düş hekimi o….
boru mu ?

neyse efendim uzatmayalım,
yalçın ergir’e
“abi sen varken bize ne oluyor..”  dese de
doktor bora’nın  telefon jokeri oldu murat örem…

hızlı biçimde
doktor bora’yla iki üç telefon görüşmesi…
dilekler şunlar bunlar….

         hadi size bir dedikodu;
         bu doktor taifesinin hatırlı bir kısmı
hakiki manada  uzaylıdır…

doktor bora da bana,  çok para kazanırsa
çeşit çeşit fidanlar ağaçlarla
orman yaratacağını söylüyor kazandıklarıyla…

yahu kardeşim
sizin içinizden hiç mi adam(!)  çıkmaz
hiç mi bencil adam çıkmaz…
git kendine crossover alma hayali kur…
git kendine yat al kat  ev al
para kazanırsan…

orman yaratmak ne demek ?
böyle hayali olan adama
iyi saatte olsunlar bile yardım eder mi ?

hasılı kelam değerli okur
yalnızca telefonla konuştuğumuz halde bile
ben bora’yı pek bi sevdim…
insanlığını sevdim…

üstüne basa basa da
edebiyatta sanatta sporda buradayım ,
için pek rahat olsun dedim…

aman yabancı müzikte kırk kere düşün… dedim.
ama galiba sinemayla ilgili ben de bir şey demedim
o da sormadı…

bu arada  araya bir de
vesikalık fotoğraf gönderme telaşı sıkıştırdık….
telefon jokerlerinin
vesikalık fotoğraflarını istiyormuş prodüksiyon…
onu da hallettik paldır küldür…

basın kartları değişirken yeni fotoğraf  istediler diye
bir sabah apar topar çektirdiğim
vesikalık fotoğrafı ilettim bora’ya
yahoo sağolsun….

o fotoğrafın da ayrı bir hikayesi var…
en son milattan önce kravat taktığım için
fotoğrafı çektirdiğim stüdyoda bulduğum kravatı
kareli gömleğin üstüne kelebek gibi kondurmuştum çünkü…

neyse efendim…
cumartesi oldu….
bora iki üç kere aradı…
elemeleri de geçtim…
deneme çekimleri tamam dedi…
hazırım dedim…
ben de…

ankaranın sokaklarında bir cumartesi günü
kitapçılar , alışveriş şu bu derken
akşamın beşinde çaldı telefon…
0 216 …bilmem ne diye….

hah dedim dananın kuyruğuna geldik…

murat örem bir markette yakalandı  yüzyılın(!)  sorusuna….
küçük oğlan Arda’ya afyon sucuğu alırken hem de…

marketin uğultusundan uzak bir yerde
gümbürdeyen bir yürekle beklerken
yarışma mizanseni gereğince
telefon çalıyor dedi kenan bey…
oysa telefonum açıktı ve bekliyordum…

kenan bey , hakkıyla kibar adam…
iki üç merhaba cümlesi kurdu…
bir de üstüne cevabı  bileceğinizi sanıyorum dedi…
ben yarışmacıdan daha heyecanlıyım falan dedim…

ki  onlarca yüzlerce binlerce kez
kameranın  mikrofonun  önüne  arkasına  geçmişim
ömrümün yirmi küsur yılında,  ama…

yine de zor bir telaş bu …
ters köşe soruları beklemek zor iş…

geldi soru…
cümle morfolyus (!!!) diye başladı
sonra da kırmızı mavi hap diye devam etti galiba
hayal meyal hatırlıyorum…

saliseler içinde
bu iş patlar murat dedim kendi kendime…

ben ki animasyon action film izlemeyeli bin yıl olmuş…
salakça gelmiş bu masallar…

sonra şıkları sıraladı bora…
hayal meyal matrix ve inception başlıkları kaldı zihnimde…

yekten, bir çırpıda
sevgili bora yardımcı olabileceğimi  hiç sanmıyorum dedim..
bir de işgüzarca ekledim
ama sezgilerim inception diyor…

bora’nın sesi düştü…
gitti bizim fidanlar, orman diye düşündü muhtemelen…
gitti bizim karizma diye düşündüm ben…
bir yarışmacı daha gitti diye düşünmüştür muhtemelen
kenan bey de…

telefonu kapattım…
ilk şoku atlattım…
markettekilerin yüzüne baktım alık alık…
gerçeküstü bir film karesi gibiydi her şey…

şarküteri bölümüne gittim cool bir tavırla…
şu benim afyon sucuğunu alabilir miyim dedim…

sonrasında hemen umur’u aradım ,
mavi hap kıl tüy derken
matrix cevabını hemen çaktı oğlan…
sonrasında yalçın abey’i aradım…
sonrasında bora aradı….

sonrasında….
         öyle işte….

         bin yıl önce de Jack Lemmon’u bilememiştim bir yarışmada…       
         içinde sinema sorusu olmayan bir yarışma olursa haberim olsun…
         bugünlerin yarınları da var…!!!!!

         başa dönersek ;

          siz bu yazıyı okuduğunuzda ,
biz Bora’yla 
daha memlekete rezil olmamış olacağız…
        
birkaç gün daha var ,
arkamızdan atıp sıkmalarınıza…

birkaç gün daha var ;
Matrix cahili olarak yaftalanmamıza…

büyük oğlum Umur’un deyimiyle
ekşi sözlüklere   bile düşme ihtimalimize…

( murat örem / 15 aralık 2013 / ankara…) 

               hikayenin ergir.com'daki devamı da şöyle ; 
         http://www.ergir.com/2013/mor_feyus.htm 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder