“ Bir karga tünedi hastane odamın balkonuna. Dikti
gözlerini bana... (..) Bir süre bakıştık, öylecesine,
şimdiden ölümcül düşmanlar gibi(..)
Ondan mı korkacağım?
Sinirleniyorum onun kendinden emin küstahlığına...
Öfkeyle çekiyorum kolumdaki, burnumdaki, boğazımdaki
kabloları, hortumları, kateterleri…
Fırlatıp atıyorum!
Kalan gücümü toplayarak, sendeleye sendeleye de olsa balkona
yanaşıyorum. Kapısı açık…
Karganın dibine kadar sokuluyor, kendimi yukarı çekip
balkonun kenarına, yanına oturuyorum.
Şaşırıyor.
Şaşıracak tabii.
İp boynuna geçtiğinde,
insan sandalyeye tekmeyi kendi atmasını bilmeli.
Hiç tereddüt etmiyorum…”
Ağabeyi Vüs'at
Bener gibi edebiyatçı olan Erhan
Bener’e ait “Karga” isimli hikayeden alıntıladığımız
cümleler bunlar...
Altında
Gazi Üniversitesi Hastanesi, 1352 numaralı oda
7 Aralık 2007 / Erhan Bener
dipnotu bulunan hikaye 78
yaşındaki Erhan Bener’in ölümle yüzleşmesini anlattığı son cümleleri ve kağıt kalem , klavye tutacak takati kalmadığı için oğlu Yiğit
Bener tarafından kağıda dökülmüş hali..
Erhan Bener,
19 Nisan 1929’ta Kıbrıs Lefkoşa'da
dünyaya gelir.
1950
yılındaki Mülkiye mezuniyetinden sonra
Ankara Hukuk Fakültesi'nden de mezun olur...
Yüksek bürokrasinin
hemen her kademesinde görev alarak yıllar boyunca yurtdışı ve yurt içinde çalışan Erhan Bener 1975 yılında Emekli Sandığı Genel Müdürü
sıfatıyla emeklidir...
Erhan
Bener’in meslek yıllarını anlattığı Bürokratlar başlıklı yazıları ve bu yazıların
kitaplaşmış halleri 1970’lerin sonları ve 80’lerin ilk yarısında deyim yerindeyse dönemin best sellerı / en çok satanları olmuştur...
Bir çok
romanı vakti zamanında TRT tarafından da televizyona uyarlanmış bürokrattır
Erhan Bener ama kendini önce yazar
ve edebiyatçı olarak
tanımlamıştır...
Erhan Bener’in bütün eserlerinde birey ve bireyin iç dünyası
ağır basar...
Anlattıklarının
fonunda da yaşanılan dönemlerin koşulları resmedilir ilmek ilmek...
Feridun Andaç’a göre “ okurken baktıran bir yazar”
dır Erhan Bener...
Bir çok
eserinin drama haline getirilmesini kolaylaştıran tarafı da bu yeteneğidir
öncelikle Erhan Bener’in...
Tıpkı, bir önceki yazıda vurguladığımız Reşat
Nuri Güntekin misali Erhan Bener’in yazdıklarında da görüntülü
anlatım vardır sanki...
Bener’in
roman ve hikayelerini okuyanlar kelimelerin üzerine rahatlıkla zihnindeki
görüntüleri yerleştirebilir...
Erhan Bener
hem tek başına, hem de ağabeyi Vüs'at
Bener ve oğlu Yiğit Bener'le birlikte çok sayıda
çeviri de yapmıştır...
Vüs’at
Bener’in ağabey Vüs’at’ın gönlündeki ve hayatındaki
yeri her zaman çok farklı olmuştur Erhan Bener için...
Çünkü kardeş
Erhan’a edebiyat dünyasını fark etme yolunu
açan dahası kardeşinin eğitim sürecinde ona her koşulda gözü kapalı kol
geren isimdir ağabey Vüs’at...
Vüs’at Bener
yalnızca iyi bir ağabey değildir aslında...
İsmi, sıradan okurlar tarafından çok fazla bilinmese de hakiki edebiyat okuru
için, bambaşka ve çok farklı bir ustadır Vüs’at Bener...
Erhan Bener, her anlamda
çok verimli geçirilen 78 yılın
ardından hoşçakalın dediğinde bundan 6 yıl öncedir ve 2007 yılının Aralık ayının başlarıdır...
Ömrü boyunca özellikle yurt dışı görevlerde sahip olduğu
ve her biri hayatında ayrı ayrı birer dost misali yer edinen otomobillerini de Arabalarım isimli akide
şekeri kıvamına sahip kitabında
anlatmıştır giderayak Erhan Bener...
İnsanoğlunun tarih boyunca eşyalarıyla kurduğu tarifsiz ve
kıymet bilen ilişkisinin bir başka
adıdır Arabalarım kitabı...
Erhan Bener’in hayat hikayesinin de öne çıktığı yazı ve
kitapları okuyanlar onun çok çalkantılı geçen yaşanmış sevda hikayelerinin
de bir kısmına vakıf olmuşlardır...
Rivayet odur ki , vakitlerden bir vakit şöyle bir şey de
olur dinleyicili etkinliklerin birinde...Erhan Bener etkinlikte konuk yazardır
ve yıllar önce bir sevgilisine dolu dolu aşık olduğu için onlarca sayfalık mektup yazdığını
söyler dinleyicilere...
Bu cümleleri duyan salonda dalgalanma olur ve bir soru
gelir kontra biçimde Erhan Bener’e ;
“Peki bu yaşta , bunca yıldan sonra böyle bir sevgiliniz
olsa yine onlarca sayfa yazar mısınız ?”
Erhan Bener’in o dinleyiciye verdiği, daha da kontra(!) cevap hayatındaki coşkuyu bilenler için hiç de şaşırtıcı değildir ;
“ şu anda böyle bir sevgilim olsa değil mektup
tuğla kalınlığında roman yazardım...”
Ölümünün 6. yıldönümünde Erhan Bener’i şu kısa yazıyla anarken,
Türk edebiyatının bir başka ustası Vüs’at Bener’i de ayrı bir yazıda uzun uzun
anma sözümüz olsun...
Aramızdan kitaplarla geçip giden iki ustayı
Erhan ve Vüs’at Bener’leri anarken,
halen yazmaya devam eden oğul Yiğit Bener’e de
iyi dileklerimizi iletelim son cümle olarak...
( murat örem / 09 aralık 2013 / ankara...)
Hiç yorum olmamasının hiçbir anlamı yok. Güzel, anlamlı bir yazı.
YanıtlaSildeğerli adsız
Silsiz yorum yazınca hiç yorum olmaması durumu olmaz olmuş :)))
selamlar
murat örem