“Ne
düşündüğümle ne söylemek istediğim
arasında,
ne
söylediğimi sandığımla ne söylediğim
arasında,
ne
duymak istediğinle ne duyduğun arasında,
ne
anladığını sandığınla ne anlamak istediğin ve ne anladığın arasında,
en az
dokuz kocaman engel var,
birbirimizi
yanlış anlamak için…”
Bir
şiir gibi algılansa da , düşüncelerin şiirsel bir dille ifade edildiği biçimde Türkçe’ye
çevrilen bu cümle Fransız bilim kurgu
yazarı Bernard Verber’e ait. Çevirinin altındaki imza da Mehmet Öztürk’e ait...
Herhangi
bir iletişim çabasında en az iki taraf olmalıdır ve iki kişi arasındaki
iletişimde bile mutlaka anlaşılamayan, aktarılamayan gri alanlar kalır.
Şair
Attila İlhan da bir şiirinin dizelerinde
‘Olmayacak şey bir insanın bir
insanı anlaması‘ der.
Araplar
da, herhangi bir konuda kendilerini ifade
etmede çaresiz kaldıklarında şu cümleyi
söylerler biraz da bezginlikle: Kellim
kellim la yenfa. Türkçe’ye çevirirsek , ‘söylüyorum
söylüyorum olmuyor’ anlamına gelir,
kellim kellim la yenfa.
Yine
Farsça’da çok sık kullanılan ve dilimize de giren bir başka deyimde de Acemler,
‘men çe guyem tamburem çe guyed’ der...Birebir anlamı, ben ne
diyorum tamburam ne söyleyip çalıyor olarak çevrilecek bu cümlede de ‘anlaşılamamış olmanın, kendini
anlatamamanın ’ bıkkınlığını tanımlayan bir yakınma vardır...
Sen ne söylersen söyle ,
anlattıkların karşındakinin anlayacağı kadardır
cümlesinde de ifade edildiği gibi, insanlar arasındaki anlaşmanın kopukluğunu,
iletişimin çıkmaza girdiğini tanımlayan deyimler, cümleler, ifadeler diğer
dillerde olduğu gibi Türkçede de yaygın olarak bulunur.
Hepimiz
günlük hayatımızda, evde , işyerinde argosundan daha kibarına kadar bu
deyimleri kullanırız. Geçmişin orta oyunu geleneği ve karagöz oyunlarında da
örnekleri çok görülür bu iletişim kopukluklarının,
kazalarının.... Hatta bu oyunlardaki bir çok diyalog, tamamen yanlış anlamalar
üzerine ortaya çıkan komik ve şaşırtıcı gelişmeler üzerine kurgulanmıştır,
seyircinin de işin içine girmesi düşünülerek.
Günlük
hayattaki ilişkilerde de bu tür iletişim kazaları yaşanır. Bunlardan
bazıları gerçekten iletişim kazası olurken bazılarında da taraflardan biri ya
da tümü verilen mesajı bilinçli olarak almamayı,
o mesajın içini boşaltmayı hatta mesajın içeriğini kendi istediği biçime
sokmayı deneyebilir.
İşte
böyle durumlarda kendini ifade etmekte zorlanan kişi de, önce gönülden bir ya sabır çeker, hemen arkasından da
koşullara göre bir cümle kurar en kibarından daha kaba olanına dek duruma göre....
Mesela
, hepimizin çok kullandığı deyimlerden biri de şudur : “ ben diyorum bayram haftası, sen anlıyorsun mangal tahtası.” Ünlü şair Fuzuli de bir dizesinde ‘söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil” demiştir.
İnsanlar
arasındaki bütün ilişkilerde iletişim kazaları yaşanır, yaşanacak. Bu bazen
bizim bir konuyu yeterince açıklayamamış olmamızdan kaynaklanabilir, kimi zaman
da karşımızdakinin anlamak için çaba harcamamasından hatta anlamaya niyetli
olmamasından.
Tasavvufun
da hep hatırlattığı gibi “ aslında herkes
elindeki kabın büyüklüğü kadar su
alabilir önündeki gölden..” Tahmin
edeceğiniz gibi elinizdeki kabın büyüklüğü sizin onca yılda oluşturduğunuz
birikiminiz , algınızdır...
Türk
şiirinin hayata yalnızca otuz altı yaşındayken veda eden güzelim şairi Orhan
Veli Kanık’ın o unutulmaz dizelerini hatırlayalım. Ne demiş Orhan Veli Anlatamıyorum
isimli unutulmaz şiirinin sonunda :
“Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum...”
(
murat örem / 2011 / ankara...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder