*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

15 Kasım 2016 Salı

15 kasım 1979....ıstanbulun kabus gecesi...

                                           -fotoğraf / haluk özözlü/ 15 kasım 1979-


yakından tanıyanlar  gerçek bir İstanbul aşığı der onun için…özellikle İstanbul’un ulaşım tarihi hakkında ayaklı bilgi hazinesidir  diye de eklerler… İbrahim Akın Kurtoğlu’dan söz ediyoruz…


İstanbul’u  Temelinden Sarsan Gece ; 15 Kasım 1979 başlıklı,  tarihe not düşen uzun ve akıcı yazısının farklı yerlerinde, tam 37 yıl önce yaşanmış  hadiseyi  anlatır Kurtoğlu...İbrahim Akın'ın  yazısından bölümleri  paylaşarak  o kabus gecesine  gidelim ;



İstanbul’da 15 Kasım gecesi sabaha karşı, derin uykularımızdan adeta evin duvarlarını zangırdatacak kadar şiddetli bir patlamayla uyandık (..) Türkiye’nin içinde bulunduğu o buhranlı dönemin klâsik ve kanıksanmış terör patlamalarından biri zannedildi (..)Ama o geceki patlama öylesine şiddetliydi ki, yataklarımızdan fırlamamızla birlikte camlara koşmamız bir oldu (..) Camları açıp dışarı bakmamızla birlikte, hâlâ gözlerimin önüne gelen o eşi bulunmaz görüntüyle karşı karşıya kaldık(..) Gök resmen alev alev yanıyordu!!!



(..) Patlamanın şiddetiyle havalanan on binlerce kuş, daha seher vakti gelmeden hareketlenmişlerdi ve oradan oraya boş boş uçup daireler çiziyorlar, hiçbir yere konmuyorlardı (..) Camlardan dışarıya bakarken, birden ikinci ve ilkini aratmayacak şiddette bir patlama daha oldu. Havada çok çok kuvvetli bir flaş yandı ve söndü sanki!... Evin bütün camları macunlarına kadar zangırdadı!...



On saniye öncesine kadar karşılıklı pencerelerden birbirlerine muallâktaki bu ilginç olay hakkında yorumlar yapan mahalle sâkinlerinden hiçbirinin kafası görünmez oldu birden camlarda... Herkes içeriye kaçtı korku ve endişeyle... Yeniden ışıklar söndürüldü (..) Radyonun sabah ajansı ilk haber olarak şunu geçti: “İstanbul Haydarpaşa açıklarında yabancı uyruklu iki yük gemisinin çarpışıp infilâk ettiği, olayla ilgili detaylı bir haber alınamadığı, çok miktarda ölü ve yaralı olabileceğinden endişe edildiği...”



İbrahim Akın Kurtoğlu’nun yazısında da aktardığı gibi 37 yıl önce İstanbul  Boğazında yaşanan facia herkese büyük korku yaşatmıştı...sabaha karşı yaşanan kaza öylesine şiddetliydi ki çarpışmanın ardından Haydarpaşa Garı’nın tarihî değerdeki rengârenk vitrayları dahil özellikle anadolu yakasındaki yüzlerce evin camları deyim yerindeyse tuzla buz olmuş, denize binlerce ton petrol sızmış, çarpışmanın ilk anında gemilerdeki mürettebattan  onlarca can kaybı yaşanmış ve gemilerdeki yangın için için ve alev alev olmak üzere aylarca evet aylarca  sürmüştü...



yangın söndükten sonra da çarpışan tankerlerin kalıntıları boğazın anadolu yakası açıklarında senelerce durdu…1990 lara  kadar yolu bir şekilde İstanbul’a, boğaza  düşenlere o günleri hatırlatmaya devam etti... 



bu satırların yazarı da yolu 1980’lerin ikinci yarısında üniversite için istanbula düştüğünde çok seyretti o gemi/tanker cesetlerini denizin ortasında….

        

bu tarihi kazanın ardından boğazda başka kazalar da oldu…muhtemelen alınan bütün önlemlere rağmen olacak da…ancak İstanbul tarihine geçen en büyük kazaydı 15 Kasım 1979’da yaşanan…

        

yaşananların bir de  traji komik hikayesi olmuştur kitaplara da yansıyan; “rivayet odur ki , sabaha karşı evine dönen şair  özdemir asaf,  aldığı alkolün etkisiyle gürültü yapmaktan çekinir…eve balkondan girmeye kalkar…tam içeri adımını atar ki ortalık tarifsiz bir gürültü alev topu ve dumanla kaplanır…özdemir asaf bir taraftan yere yuvarlanmış öbür taraftan da kendi kendine ve gürültüye uyanan ev halkına şunu söylemektedir; “ yahu ben bu kadar da gürültü yapmadım..”   



hakikaten de gürültü özdemir asaf’tan değil felaketten  gelmiştir…

ama hayat bazen hiç hak etmeseniz de suçlu  yapar…
bazen de çok hak ettiğiniz halde  görmezden gelir….
böyledir kavanoz dipli dünyanın halleri….

( murat örem / 15 kasım 2016 / ankara….) 


        
                                    

4 yorum:

  1. Ustun Dokmen'nin bir sözünü hatirlayiverdim. "Hani ben bunu hak etmemistim denir ya hep. Hak etseydiniz daha mi iyiydi :) " Saygilar..

    YanıtlaSil
  2. Üstün Dökmen muhtemelen Sokratesten esinlenmiştir:)))
    Çünkü bu cevap ve cümle Sokratesindir...

    murat örem.....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben birebir sohbetimiz esnasinda kurdugu cumlesinden bahsettim. Sokrates i O da telafuz etmedigi için bilemem. Ama kim demisse dogru demis.

      Sil

    2. anladım kamil :))

      birebir sohbet edecek kadar yakınız alt mesajı da var burada...

      ne diyeyim...

      verimli sohbetleriniz olsun !!!!

      murat...

      Sil