zamanın yalancısıyım;
bana sorsanız daha dün derim
ama 21 koca yıl, 250 aydan
fazla geçmiş …
koca bir ömür geçmiş aradan….
saralım filmi o zaman
makaraya yeniden ;
takvim, 1995 kasımını bitirmiş….
aralık
1995’i gösteriyor…
yüzbinlerce akranımla birlikte 6 aylık diye hesapladığım ama sonrasında 8
aylık olarak karşıma çıkan görevimin ardından, yeniden
günlük hayatın içinde olmanın çabasındayım… ilk evladım umur
örsan daha iki yaşında bile değil….
artık yeniden çalışmak zamanı….çetin
altan’ ın unutulmaz
tabiriyle “boğayı her gün yeniden
yeniden boynuzundan tutup yere çalmak
için, öncelikle umurun sütünü peynirini almak için ankarada
daha çok daha çok çalışmak zamanı…”
çalışmak zamanı da….
türkiye 1994
ekonomik krizinde öyle vurmuş ki kayalıklara….
hala her yanı su alıyor koca
geminin…
yeniden başlamak istiyorum
iyi bildiğim işleri yapmaya…ama iş
dediğin öyle her yerde yok ki…hele hele biraz da mürekkep yalamış bir adamsan
daha da zor böylesi….günler geçtikçe haftalar geçtikçe mikrofonlar harfler kelimeler önce tek tük
sonra çok çok önüme sıralanacak…yeniden dönecek evdeki değirmenin çarkı gürül gürül ama daha hala var o zor günlerin bitmesine….
ama hayat bilmez kayalıkları, gemileri, evdeki
değirmeni…
bebekler hiç bilmez…onlar yalnızca
istemeyi bilirler…
ve bu en doğal haklarıdır
bebeklerin….tartışmasız haklarıdır…
umur örsan da bir bebek daha….öyle güzel bir
bebek ki…
görmüyorum bile umurun hatrına, o kasavetli yüzün gölgesini…
artık üç kişiyiz evde…
anne baba ve çocuk…
zaman zaman dört de oluyoruz
eskişehirden esen uzun
soluklu bozkır rüzgarıyla….
kimsenin şikayeti yok bu
rüzgardan…öyle görünüyor…
hatta benim için iyi bile oluyor, evdeki ufuneti dağıtmak için…
1995 aralık ayında türkiye de yeniden bir seçime
gidiyor/du…
sabahları kalkıp uzun yürüyüşler yapıyordum…
ve o uzun yürüyüşlerde görüyordum, havadaki seçim ağırlığını…
esatta, tunalıda, kuğuluda,
çankayada, kızılayda…..
akşamları da kitaplarıma sığınıyordum yine en çok…
ender zamanlarda da televizyona bakıyordum…
o ender akşamlardan
birinde gördüm işte bu diziyi de…
“bir
demet tiyatro…”
diyordu…
hiç lafı eveleyip gevelemenin lüzumu yok …amalı fakatlı
lakinli cümleler kurmaya da…zamanın ruhunu okuyan çok iyi bir ekip çalışmasıydı
“
bir demet tiyatro….”
bir kere çok iyi kalemden çıkmıştı senaryo / cast…
yılmaz erdoğandı yazan…namı diğer; mükremin çıtır…
o yılmaz erdoğan ki ilerleyen
yıllarda genellikle iyi işler yapmaya devam etti…sonra sonralara rastlar yılmaz erdoğanın barbekü
partilerinde maç kritiği yazmaları falan…magazin haberlerinde meze
olmaları da ….
çok iyi senaryoyu çok iyi
oyuncular taçlandırıyordu bir demet tiyatroda…dizinin isimde
bile zeka pırıltısı / metafor / eğretileme / kadir kıymet bilme vardı….bir demet tiyatro diyerek , lokomotif isim demet akbağa da atıf vardı…demet akbağın yanında, altan
erkekli, erdoğan dikmen, aydın tolan, zerrin sümer, settar tanrıöğen, sinan bengier… yıllarını sahneye vermiş çok
büyük isimlerdi…
ve onlarca yeni isim katıldı bu
ustaların arasına bir demet tiyatroda…olgun şimşekten tutun tolga çevik
serhat özcan engin günaydın bican
günalana… kadar…bir
demet tiyatroda soyadı tosun olan iki isim de rol alıyordu…
türk sinemasının kuyruklu
yıldızı, 49 yaşında ölen necdet tosunun
iki evladı olan gürdal ve erdal tosun kardeşler....gürdal tosun, dizide öne çıkan
adıyla tombalaktı ve laz bakkalın
sevimli / insan çırağıydı…bir de pala isimli karakteri oynardı gürdal tosun dizide
ama zihinlere tombalak karakteriyle nakşolmuştu…
33 yaşında
böbrek yetmezliğinden ölüp gitti gürdal tosun…
laz bakkal karakterini unutulmaz kılan aydın tolan öldü…
güzel
karakter çıtır ailesinin babası erdoğan dikmen öldü…
ve bu sabah öğrendik ki , bir
demet tiyatro yıllarında bir çok farklı karakteri canlandırsa da, bir çok film
ve dizide çıtayı aktörlük ve insanlık olarak hep en yükseklerde tutsa da benim için en çok spartaküs vedat olan erdal
tosun da ölmüş 53
yaşında….
hem de nasıl ölmüş erdal tosun ???
yıllar önce 33 yaşında ölen kardeşi
gibi böbrek
yetmezliği sorunu yaşadığı için diyalize giderken sabahın alacasında üzerine
bir başka araba konmuş ve oracıkta ölmüş…konserve kutusu gibi buruş buruş
olan arabanın tavanıyla tabanı arasında
sıkışıp kalarak ölmüş erdal
tosun da….
artık biliyoruz …
doğan her canlı
ölür…
başlayan her şey
biter…
ama yine de vakitsiz ölümlerin,
pis ölümlerin, ihmalle aymazlıkla gelen pisipisine ölümlerin, yalan
dolanla bitirilen hikayelerin tarifsiz bir acısı var bazıları için…ben
onlardanım…o büyük acıyı duyanlardanım…bilemiyorum büyük çoğunluk gibi vah
vah tüh tüh deyip dünya
işlerine hemen meyledivermeyi…
bu yüzden de belki de gerçekten
ölüleri daha çok özlüyorum…
erdal tosun da yıllar yıllar önce ölen kardeşi gürdal tosunu özlüyordu elbette…ve birkaç sayı
önce şunları yazmıştı ot
dergisinde ;
"vizontele
çekimindeydim van'da. annem vardı yanımda. bir gün necati (akpınar) beni kenara
çekti; 'erdal, gürdal dün biraz kötü olmuş' dedi. oturdum bir yere. 'yok şimdi
iyi ama ben gene de gitmek istersin diye düşündüm' dedi. atladım gittim.
iyiydi. çok zayıfladığı için göbek derisi tam böbreği takacakları yere
sarkıyordu. baskı yapmasın diye orada bir yağ emme ameliyatı yapmışlar, bu
yüzden dengeleri biraz şaşmış ama diyalize girince düzelmiş. ertesi gün onu iyi
görünce işimi bitirmek için van'a geri döndüm. dönerken de söz aldım. 'ben
geleceğim, sakın ben olmadan ölme' dedim. 'tamam' dedi. yorgundu ama alışıktık
buna.
sözüne güvenip van'a gittim.
tutmadı sözünü ibne öldü….."
tamam…
şunu da biliyoruz…
tarih akar…
zaman akar…
her şey akar…
insan ölümlüdür…
ama anılar da bu kadar hızla
ölmemeli…
anılar da bu kadar hunharca
öldürülmemeli…
1995 yılının aralık ayıydı…
türkiye yine bir seçim
virajındaydı…
ben daha ilk gençliğin
virajındaydım…
umur örsan küçücük bir bebekti…
bilmiyorduk daha çok şeyi…
bilmiyordum daha çok şeyi…
umur örsan büyüdü kocaman bir genç adam oldu..boyu posu sakalı
bıyığıyla babasının çok çok üstüne çıktı…arda erhan yolun en zorunu aştı, dağ gibi delikanlı oldu…babaları murat örem , ak
saçlı bir adam oldu…
yıl 2016 …aylardan yine aralık
oldu…duyduk ki erdal tosun da zarfsız kuşlar gönderenlere katılmış bir kasım sabahı….
babası necdet tosunun,
kardeşi gürdal tosunun yanına gitmiş…
babası necdet tosunun,
kardeşi gürdal tosunun yanına gitmiş…
53 yaşındaymış daha…
yolu açık olsun....
( murat örem / 30 kasım 2016 /
ankara…)