2013
yılının şubat ayında,
bundan
tam üç yıl iki ay önce
"bahar vaktinde kırılan dal; sabahattin ali
"bahar vaktinde kırılan dal; sabahattin ali
başlığıyla şu
yazıyı paylaşmışız bu blogda;
“ 41 yıllık ömre ne sığar ?
okullar, diplomalar, umutlar,
sevdalar mı ?
iş hayatı, ekmek kavgaları mı ?
ne sığar 41 yıllık hayata ?
yalnızca aşklar,
nişanlılıklar , evlilikler mi ?
çocuklar mı ?
nedir 41 yaş?
çocukluğun dünyasındayken
kaf dağı kadar uzak
hatta neredeyse
ölünecek kadar ihtiyarlıktır
41 yaş...
büyüklerin basamaklarına
ulaştıkçaysa
hayatın ortası hatta ortasının da
ortasıdır daha...
ne sığar 41 yılık ömre ?
arkadaşlığın, dostluğun , anne
baba ,
evlat olmanın kıymetini daha bir
bilmek mi ?
şiirler mi, hikayeler mi..
bir ülkenin acı gerçeğinin
romanlarla tasviri mi ?
kürk mantolu madonna , kuyucaklı
yusuf , içimizdeki şeytan mı ?
dışarda deli dalgalar / gelir
duvarları yalar
seni bu sesler oyalar /aldırma
gönül aldırma
dizeleri mi ?
başım dağ, saçlarım kardır, /
deli rüzgarlarım vardır
ovalar bana çok dardır, /benim
meskenim dağlardır
mısraları mı ?
ne sığar 41 yıllık hayata ?
41 yaşındayken alçakça öldürülmeyip yaşasaydı
daha neleri neleri sığdıracaktı sabahattin ali...
2 nisan 1948’deki öldürülüşünün üzerinden 65 yıl
25 şubat 1907'deki doğumunun
üzerinden
tam tamına 106 yıl geçmişken...
adımız sabahattin ali olsaydı
ve alçak bir pusuda
başımız taşla ezilip öldürülmeden
önceki yıllarda da
sürgünler, acılarla geçseydi kısa
ömrümüz
41 yıla biz
neler sığdıracaktık.......
çok acelesi olduğunu
bilirmişçesine
kısa hayatına unutulmaz eserler
sığdıran
sabahattin ali hakiki
ustalarından kalacak
türk edebiyatının, her daim...
her vesileyle sabahattin ali
adını saygıyla anıyor olmamızın sırrı
bizim vefamızdan daha çok , onun
türkçemize vurduğu mühürde saklı....
bir de hala en küçük fırsatta
başını kaldırmayı bekleyen yaralı ama
arsız sırtlanın, doymak bilmez “düşünen insan avlama” geleneğinin nerelerden ne zamanlardan gelerek
beslendiğini çok iyi idrak etmemiz gerektiğinde...
aldırma gönül aldırma, leylim
ley, göklerde kartal gibiydim , geçmiyor günler , ben yine sana vurgunum,
melankoli, dağlardır dağlar şiirleri farklı isimlerce bestelenip söylenen
sabahattin ali’nin gücü ,
anlattıklarındaki gerçeklik, sahicilik ve sahihliktedir....
bu sahihliktir ki en sonunda
canına mal olacaktır sabahattin ali’nin
!!!!
elinde kalemi , klavyesi olanlara
verilecek tek cevabın yine kalemle,
klavyeyle olması gerektiğini herkes
öğrenmek zorunda .
kalemin, kelamın ve klavyenin
yerini silahın , vesayetin , darbelerin
aldığı günleri de gören bir büyük ve acılı ülke, hiç olmazsa 21. yüzyılı iyi okumalı..
insanlığın en üst ligine ,
medeniyet merdivenine yalnızca ekonomik
verilerle çıkılmıyor...
bir gün yolunuz, şimdilerde
müze olan sinop cezaevinin avlusuna düşerse ; burda çiçekler açmıyor, /
kuşlar süzülüp uçmuyor,
yıldızlar ışık saçmıyor, /
geçmiyor günler, geçmiyor
mısralarını fısıltıyla, yüksek
sesle duyarsanız
bu unutulmaz şiirlerin de
şairi sabahattin ali’nin gölgesi de
belirebilir önünüzde...
hiç dahliniz olmadığı halde, tarihte gadre uğramış yüzlerce binlerce insan isimle birlikte sabahattin ali’den de
bir koca özrü esirgemeyin, buna yüzü
tutmayıp aklı ermeyenler adına da...
aradan
iki ay geçtiğinde ve tarih 2 nisan 2013 olduğunda da bir başka yazı daha
yazmışız sabahattin ali’yle ilgili…
artık
yıl 2016…
aylardan
yine nisan…
ve
yine bir ölüm yıldönümü zamanı
2
nisan 1948’de öldürülen
sabahattin
ali için…
sabahattin
ali
başı
taşla ezilip öldürüldüğünde doğanlar
eğer
ölüm onları daha erken bulmadıysa
bugün
68 yaşında…
ama
öldürülen sabahattin ali yaşıyor…
yaşayacak…
insanlık
oldukça yaşayacak…
iyi
insanlar ve kötü insanlar oldukça yaşayacak…
insana
dair rezillikler ve güzellikler öne çıktıkça yaşayacak…
insanlığa dair tahlilleriyle
bestelenmiş
bestelenmemiş şiirleriyle
unutulmayacak
romanlarıyla,
gözüpek
deneme yazılarıyla
türkçe
durdukça
hep
yaşayacak
sabahattin
ali…
hatırlatalım
istedik…
bir
kez daha
saygıyla saygıyla saygıyla
analım istedik….
(
murat örem / 02 nisan 2016 / ankara…)
- fotoğraf / arda erhan örem/sinop cezaevi müzesi / temmuz 2015-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder