daimi
okurlar bilir geçmiş yıllardaki uzuuun barış manço yazılarımı…
ben
de iyi bilirim barış manço’nun bir yanının “ esaslı ermiş”
olduğunu….
türkiye’nin
siyasi, ekonomik, kültürel olarak geçtiği bütün yollar ve duraklarda barış
manço’nun söyleyecek sözü olmuştur…
ve
bu sözler sade suya tirit ifadeler değildir…
iyi
bir gözlemcinin cümleleridir…
usta
bir kalemin dizeleridir…
anadolu
popunun dört atlısındandı/r barış manço….
fikret
kızılok…/ öldü…
cem
karaca…/ öldü…
barış
manço…/ öldü…
erkin
koray…/ yaşıyor….ömrü uzun olası…yaşıyor….
kare
as’ın artık aramızda olmayan üç ismi de
ne
garip ve hüzünlüdür ki 60’lı yaşlarını bile görmemiştir….
önce barış manço ölmüştür 1999’da 56 yaşındayken…
sonrasında
fikret kızılok 2001’de 57 yaşındayken….
ve
cem karaca, 2004’te 59 yaşındayken….
bu
üç isim de, ne mutlu ki hala yaşayan erkin
koray da 1940’ların çocuklarıdır….yoklukların çocuklarıdır….20
yaşındaki genç cumhuriyetin kendilerini iyi
yetiştirmiş ve gözü kara , ne istediğini
bilen çocuklarıdır….bir müzik aletinin bile ülkeye getirilmesinin mucize olduğu
kapalı ekonomi günlerinin çocuklarıdır…bu imkansızlıklar içinde
yapmışlardır müziklerini hem de hiç
bahane üretmeden hepsi….
memleketin
siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik olarak yayık ayranı gibi çalkalandığı
zamanlarda , med cezir yorgunu olduğu yıllarda, yolları kah kesişmiş kah ayrı
düşmüştür dördünün de…
bazen
yanyana söylemişlerdir şarkılarını….
bazen
uzak kıyılardan….
ama
hepsinden geriye iyi müzik ve hakiki emek kalmıştır…
dostluklar
da kalmıştır…
barış manço bu kare as’ın “maça beyidir” bence…
dönenceler ondadır, halk hikayeleri, darbı meseller ondadır…
kul
ahmetler ondadır…gülpembeler ondadır…
kalk
gidelim küheylan diyerek orta asyalarda dolaşmak ondadır…
iddialı
olurken bunu kimseyi incitmeyen mütevazılıkla yapmak ondadır…
1 şubat 1999 sabahının erken saatlerinde , güneşli bir ankara gününde, saatçi dükkanında almıştım ölüm haberini barış manço’nun…internetler , haber siteleri şunlar bunlar bu kadar yaygın değildi…
biri daha üç aylık, diğeri 5 yaşın kapısında olan iki erkek evladımı her zamanki gibi öperek evden çıkmış, işyerine gitmeden önce saatimin kopan kayışını tamir ettirmek istemiştim tunalı’daki bir saatçide…
usta saatimi eline aldığında garip bir şey olmuş saatin sapasağlam olan camı durup dururken mikro parçalara bölünmüştü bir anda….hayır olsun demişti bir gözü kör saat tamircisi…araba kullanıyorsan bu aralar dikkat et….ölüm kol geziyor her yerde diye eklemiş ve bak barış manço da öldü demişti…
böyle şaka mı olur…demek istemiştim ama hiç de şaka yapıyor görünmediğini anlamıştım ustanın…ve zihnim bana oğuz atay'ın da, ölümünden çok kısa süre önce, rüyasında kolundaki saatin patladığını gördüğünü ve rüya tabirlerinde bunun ölümle eşdeğer tutulduğunu görüp yazdığını hatırlatmıştı saliseler içinde....
ve sonra ;
tuz ekmek hakkı bilene
sofra
kurmasan da olur…
ılık
bir tas çorba içer,
rızkım
buymuş der içerim…
kadir
kıymet anlayana
sandık
açmasan da olur…
kırk
yamalı hırka yeter…
idris
biçmiş der giyerim…
dizeleri
geçmişti saniyeler içinde aklımdan…
camı
ve kordonu takılan saatimi ustanın elinden almış…başımız sağolsun
demiş, beyaz uno’ma binmiş, gözümden yaşlar ipil ipil akarken halen çalıştığım radyo
anadolu’nun yolunu tutmuştum…yıllar sonra o da üçüncü kalp krizinde ölecek olan gazeteci temel taylan abimle
barış manço şarkıları dinlemiş, zift gibi çaylar kahveler içmiş ve temel abimin uzun sigaralarından tüttürmüştük birbiri ardınca yeisle…
bugün kocaman bir genç adam olan büyük oğlum umur örsan 5 yaşın çocukluğu ve büyüklüğüyle barış manço'nun cenaze törenini izlerken ne çok ağlamıştı...evden bir büyüğün cenazesi çıkmış gibi ben ne çok hüzünlenmiş , buğulu gözlerle sarılmıştım ona....
bugün kocaman bir genç adam olan büyük oğlum umur örsan 5 yaşın çocukluğu ve büyüklüğüyle barış manço'nun cenaze törenini izlerken ne çok ağlamıştı...evden bir büyüğün cenazesi çıkmış gibi ben ne çok hüzünlenmiş , buğulu gözlerle sarılmıştım ona....
aradan
17 yıl geçmiş…
gelenlerin
bir kısmı gitmiş…
gidenler
unutulmuş…
gelenler
büyümüş…
büyüyenler
kocalmış…
her
şey dönüp dönüp
bir
varmış bir yokmuş’a evrilmiş…
barış
manço…
ne
mutlu ki ;
bir
varmış bir yokmuş
olmamış…
olmamış…
bir varmış,
pir varmış…
bir
varmış,
hep olacakmış…
hep olacakmış…
olmuş…
az şey midir…
çok
şeydir…
inanın;
çok
şeydir….
(
murat örem / 01 şubat 2016 / ankara…)
Kare as maça, kupa, karo ve sinek aslardan oluştuğuna göre, Barış Manço nasıl maça beyi olur? Sence...
YanıtlaSil
Silsenin bu huysuz ve sorgulayan aklını seviyorum birader...
aslında kahve kültürün de benden iyidir ama...
"as" lara bey de denir argoda...
aklının aydınlığından
gönlünün huysuzluğundan :))
öperim...
murat....
Bu kadar yıldır iskambil oyununda "bey" denince benim aklıma hep "J" ile gösterilen "beyefendi" gelirdi. Meğerse "bey" gerçekten de as oluyormuş. İnsanın kendi hatasını kabul etmesi ne kadar da ayıp... Bunun üzerinde biraz daha çalışmalı ve üste çıkmanın bir yolunu bulmalıyım...
Silzihnimiz bize bazen yıllara yayılan oyunlar yapıyor biraderim...
Siliş ki hatalar böyle şeylerde olsun...:)))
insan bazen öyle yıllara yayılan hatalar yapıyor ki bunlar keyfe keder kalıyor...
ayırca senin bildiklerin bilmediklerini çoktan satın alır...
sevgiler selamlar...
TAŞKIN ÖREM:
YanıtlaSilBize göre de gerçekten büyük ustslar.Söyledikleri parçaları,kılık kıyafetleri,sahnede duruşları unutulmaz.Hepsinin mekanı cennet olsun.Öpüyoruz.