sevgili ve değerli insan kızı / insan oğlu ;
duydum ki “iç dünyanızı ele vermeyin” diyormuşsun...
“yazarlar çizerler iletiler insanın iç dünyasını ele verir “
diyormuşsun ...
oysa ;
insanların iç dünyalarının açığa çıkması ayrı şey,
insanların iç dünyalarını açığa vermesi başka şey...
insanların iç dünyalarını açığa vermesi başka şey...
dir....
birincisinde bir kendiliğinden varken,
diğerinde, sanki kendini ele vermek anlamı var..
peki, sence insanların iç dünyalarının açıkta olmasının kime ne mahzuru var...
insan denen canlı iç dünyasıyla da var olmuyor mu...
iç dünyayı ele vermek onursuzluk mu , aptallık mı ?
diğerinde, sanki kendini ele vermek anlamı var..
peki, sence insanların iç dünyalarının açıkta olmasının kime ne mahzuru var...
insan denen canlı iç dünyasıyla da var olmuyor mu...
iç dünyayı ele vermek onursuzluk mu , aptallık mı ?
iç dünyanda özleminden sevginden paylaşma arzundan acı
çekerken dış dünyadaki kabuğunla cool
görünmek mi insanlık ?
iç dünya illa karanlık mı olmak zorunda...???
iç dünya illa karanlık mı olmak zorunda...???
balçık mı olmak zorunda ?
iç dünya bir insan kadar güzel de olamaz mı ?
insana dair olamaz mı ?
iç dünya bir insan kadar güzel de olamaz mı ?
insana dair olamaz mı ?
iletiler , yazılar , şairler, yazarlar ibaresine
gelince....
elbette bunlar zaten yazanı tarafından iç dünyası ele verilsin diye değil, ayan beyan sakınmadan çekinmeden iç dünyasında hissettikleri açığa çıksın diye kaleme/klavyeye alınıyor, alındı, alınacak tarih boyunca...
elbette bunlar zaten yazanı tarafından iç dünyası ele verilsin diye değil, ayan beyan sakınmadan çekinmeden iç dünyasında hissettikleri açığa çıksın diye kaleme/klavyeye alınıyor, alındı, alınacak tarih boyunca...
bunda utanılacak ne var ?
bunda karanlık olan ne var ?
bunda karanlık olan ne var ?
ayrıca iç dünya dediğimiz şey yalnızca yazarlarda , şairlerde mi olmalı ?
bu toplum iç dünyasına daha çok kulak verseydi,
bireyler tek tek çok daha mutlu olurdu,
biz daha estetik şehirlerde,
daha medeni trafikte,
daha özgüvenli insanlarla
bu toplum iç dünyasına daha çok kulak verseydi,
bireyler tek tek çok daha mutlu olurdu,
biz daha estetik şehirlerde,
daha medeni trafikte,
daha özgüvenli insanlarla
gelir ve mutluluk dağılımının bu kadar çarpık olmadığı
bir toplumda yaşardık....
bir toplumda yaşardık....
bir üniversite öğrencisiyle bir sokak çöpçüsü, inşaat işçisi öğle yemeğinde aynı duvarın
üzerine oturup aynı tabaktan kaşıklayabilirdi iki lokmayı birbirlerinin
hayatına değerek...
bir toplumun geldiği yeri ,
demokratikleşme ve mutluluk ölçüsünü
insan gruplarının birbirleriyle temasına bakarak görebiliriz....
insan gruplarının ve daha da acısı insanların birbiriyle temasının farklı ve patalojik nedenlerle daha başlamadan kesildiği bir yer iyi bir şey mi sence ?
demokratikleşme ve mutluluk ölçüsünü
insan gruplarının birbirleriyle temasına bakarak görebiliriz....
insan gruplarının ve daha da acısı insanların birbiriyle temasının farklı ve patalojik nedenlerle daha başlamadan kesildiği bir yer iyi bir şey mi sence ?
bundan mutluluk çıkar mı ?
aşk çıkar mı ?
kardeşlik çıkar mı ?
huzur çıkar mı ?
yarın çıkar mı ?
aşk çıkar mı ?
kardeşlik çıkar mı ?
huzur çıkar mı ?
yarın çıkar mı ?
ayrıca
her şey
ama her şey bir yana
öğrenci öğretmen yerine
seven sevilen olmayı
tercih etmeni
canı gönülden dilerim..
öğrenci öğretmen yerine
seven sevilen olmayı
tercih etmeni
canı gönülden dilerim..
gözlerinden
öperim...
(murat örem / 20 aralık 2012 / ankara...)
(murat örem / 20 aralık 2012 / ankara...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder