Nerede kaldı; tren ve otobüs yolculuklarına çıkmadan önce yumurtalar patatesler haşlamak, acıkınca alüminyum ilaç kutularından yapılmış tuzlukları da kullanıp iştahla yemek ve etraftaki yolculara verirken anne babalar bu ikramdan mahcubiyet duymasın diye “çocuktur canı çeker” demeyi de ihmal etmemek....
Nerede kaldı; evde pişen yemekten, içilecek çorbadan yanı başımızdaki komşuya vermek ve bunu yaparken de ‘gücü yeten var yetemeyen var ‘ diyerek akşam karanlığı bile olsa tabağın üzerine beyaz örtüler koymayı hiç unutmamak....
Nerede kaldı; doğumlar, düğünler, ölümlerde sevinçleri, acıları paylaşırken telaş ve acı içindeki aile büyüklerini bir kenara çekip “bize düşen ne varsa seve seve yapalım, elimize yapışmaz” demek...Gün gelip bize aynı soru yöneltildiğinde “sağolun, bir iş olursa mutlaka sizden yardım isterim.” deyip yine de bütün zorlukları kimselere yük olmadan aşmaya çabalamak...
Nerede kaldı, büyük acılar, afetlerde yakın uzak akraba demeden dertleri hafifletmek için koştururken, “çocuklar bir kaç gün bizimle olsun , hepsine biz seve seve anne babalık yaparız” demek ...
Nerede kaldı, uzun, soğuk kış gecelerinin patlamış mısırları, meyveleri eşliğinde örgüler ören annelerin, anneannelerin, babaannelerin yanındayken babalar, dedeler , büyük dedelerle bulmacalar çözmek, tavlalar oynamak, radyo tiyatrosu dinlemek....
Nerede kaldı siyah beyaz televizyon karşısında Kaptan Custoları, Beyaz Gölgeleri pür dikkat seyretmek ve vakti geldiğinde sobalı sobasız odalarda üç beş kardeş bir arada yatıp yorgun düşüp uyuyuvermek. Hele bir de ertesi gün tatilse bayram çocukları gibi erkenden kalkıp çoktan yakılmış sobanın üzerinde kızaran ekmeklerin başına geçip güle oynaya kahvaltı etmek...
Nerede kaldı, uzadıkça güzelleşen yaz günlerinin akşamında parklara bahçelere kaçıp tahta masalar, çivisi çıkmış sandalyeler üstünde otururken yırtılan şortların, pantolonların kaygısını duymadan annelerin börek çöreklerini tadını çıkara çıkara yemek....Nerede kaldı çocuk haliyle mutlaka kola ya da gazoz içmek isterken anne babanın gözüne bakmak...
Nerede kaldı, kalabalık sofralarda servis yapan annelerin en sona kendi çocuklarını bırakma ahlak ve hakkaniyetini gözleyerek büyümek ve bu insanlık erdeminin hangi güzel toplum geleneğinden geldiğini merak ede ede olgunlaşmak....
Nerede kaldı, bayram sabahlarında annelerin, babaların elinden tutup, gidilmesi gereken yerleri ziyaret ederken ölüleri de dualarla, özlemle hatırlayıp, ölümün de hayat kadar burnumuzun dibinde olduğunu hiç ama hiç unutmamak...
Nerede kaldı, dostların arasında nefes alıp verirken paylaşmayı en öne koymak, her alışverişin her selamlaşmanın ardında ticari bir çıkar aramamak..Nerede kaldı “ Ne kalır benden sonraya” diye sora sora doğru ve iyi insan olmaya çalışmak ve hayatın insan taraflarını da hiç ama hiç unutmamak....
( Murat
Örem..../Ankara..../ 1995 )
Gerçekten nerede kaldı dedirttin bana kaç kere. Bu kadar mı güzel hatırlatılır geçmiş güzellikler. Çok teşekkür ederim. Eline yüreğine sağlık.
YanıtlaSilOsmancım;
Silböyle bambaşka, kıymetli senin gibi okurlara gönülden sevgim saygım ve selamımla dosum....
murat....
O güzel adetler de çocukluğumuzla geçti gitti birader. Özlemiyor muyuz? Çok özlüyoruz. Yaşatabiliyor muyuz. Malesef hayır. 😞
YanıtlaSilYine eski günlere gönderen bu yazın için yüzlerce teşekkürler dostum. Varol, sağol.
namıkçım, sevgili dostum
Silher yorumuna hemen cevap veremesem de hepsinin gönlümde ayrı bir yeri olduğunu biliyorsundur ama ben de bu vesileyle tekrarlamış olayım biraderim...
murat...
Yıne goturdun bızi yıllar öncesine...
Silteşekkürler yorumunuza...selamlar...
Sil