Takvim
28 Ocak 1981’i gösterirken Türkiye kapkaranlık bir kışı yaşıyordu. 12 Eylül
1980 darbesinin üzerinden beş ay bile geçmemişti daha. Büyük bir iç savaşın eşiğinden
döndürüldüğü iddia edilen ülkede darbe sonrasında çok şey yasaktı. İnsandan,
emekten, umuttan söz etmek zordu.
Darbe ve keyfiyet günlerinden geçiyordu,
Türkiye de insanları da.
Herhangi bir nedenden dolayı sakıncalı damgasını
yediğinde biri, yalnızca kendisi değil etrafındaki çok kişinin hayatı
etkileniyordu. Türkiye bunları yaşarken, Türk şiirinin, edebiyatının hatta
felsefe dünyasının nev-i şahsına münhasır bir ismi de geride kalanlara hoşçakalın diyordu 28 Ocak 1981’de.
Elli
sekiz yıllık ömür yolculuğunu son limanda tamamlayan isim şair Özdemir Asaf , gerçek ismiyle Halit Özdemir
Arun’du...
11
Haziran 1923 tarihinde Ankara'da doğan Özdemir Asaf, Kabataş Erkek Lisesi’nden
mezun olmuş, farklı bölümlerden sonra yüksek
öğrenimini yarıda bırakmıştı.
“Bütün
renkler aynı hızla kirleniyordu / Birinciliği beyaza verdiler” dizelerinin
sahibi Özdemir Asaf bir başka şiirinde şunu soruyordu “Soru bir, senin yüz fotoğrafın çekilecek / sende
çekilecek yüz var mı / soru iki , senin yüz fotoğrafın çekilecek / yüzünde
çekilecek yüz var mı ?”
Haldun Taner
Usta da Özdemir Asaf’ı şöyle tanımlamıştı
yıllar önce ; “Özdemir Asaf, şairden
başka hiçbir şeye benzetilemezdi. Gençliğinden beri, bakışından, duruşundan,
yürüyüşünden ve özellikle düşünüşünden bohem, özgür, şair kişiliği kolaylıkla
okunurdu. O’nun kadar nezaketini ve akıl ölçüsünü bir an bile yitirmeyen başka
insan tanımadım. Nezaket, Özdemir’in takısı değil, özüydü...”
Türkçe’de
özdeyiş olarak nitelendirilen aforizmaları
da çok vurucu ve keskindi Özdemir Asaf’ın. Nasihat etme, öğüt verme konusunda
şunu söylemişti mesela; "Zamanında
taze yenmemiş bir ekmeği, başkasına
bayat yedirme denemesidir öğüt vermek."
Özdemir Asaf’la anılan kısa ama anlamı çok
derin cümlelerden biri de şöyleydi;
" Kendi bahçesinde dal olamayanın biri, girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor....”
Asıl
adı Halit Özdemir Arun olan şairin
soyadı olarak kullandığı Asaf, babası
Mehmet Asaf Bey’den geliyordu. Mısra ve yazılarında görülen ironi, anlam kaymaları, çelişki ve
şaşırtmacalar Özdemir Asaf’ın kitap adlarında da yaşar; Dünya
Kaçtı Gözüme, Yuvarlağın Köşeleri, Çiçekleri Yemeyin, Dün Yağmur Yağacak.
Dün
Yağmur Yağacak isimli kitabındaki falcı
başlıklı yazısında, bir falcının söylediklerine peşinen inanmaya hazır kişilere
şu cümleleri kurmuştur Özdemir Asaf; “…Sana,
sevgilin seni çok seviyor diyen falcı aksini söyleyip seni buna da
inandırabilirdi. Sen, beni bırakıp başkalarıyla bana dair konuşmaya,
başkalarından beni dinlemeye devam ettikten sonra… Ve sen bana değil, onlara
inandıktan sonra… Benimle yaşayabileceğin zamanı falcılara verdikten sonra… Ben
neden korkmayayım. Çünkü onlar her şeyi söyleyebilir, hele kendilerine ait
olmadıktan sonra… O falcıya bir teşekkür borcun var sevgilim, iyi tarafına
rastlamayıp fena zamanıyla da karşılaşabilirdin.”
Ölümünün
üzerinden onlarca yıl geçtiği halde düşünmeye, sorgulamaya, sevgiye, sevdaya meyilli
olan her yeni kuşak, hayatının bir çok döneminde mutlaka Özdemir Asaf dizeleriyle
karşılaşır hala ve o dizelerin anlamlarında uykusuz geceler geçirir....
Edebiyata,
hayata ve sevdalara yakın hemen her insanın iyi bildiği “ Seviyorum
eşit / seviyorsun demektir / Doğrusu / tam orada başlar / yitirmek korkusu”
dizeleri Özdemir Asaf’ındır. “Ne an
yaklaştımsa / ittiniz / ve ne zaman geldimse / gittiniz / siz hep büyük ve önce
idiniz / gerçekten öyle oldu / önce siz
bittiniz” dizeleri de...
Bir
şiirinde de “Vurdun / daha acısı geçmedi / ama geçecek / öyle ağır konuştun ki ardından
/ o, gittikçe gerçek...” der Özdemir Asaf... Ölümüne çok yakın zamanda, üyesi
olduğu Türkiye Yazarlar Sendikası kartını koyduğu zarfın üzerine de şu dizeleri
yazar ; "Günler geçiyor, sanki şakacıktan / Gidiyorlar mı geliyorlar mı /
Belli değil / Düşekalka mırıldanmalarla / Ölüyorlar mı yaşıyorlar mı / Belli
değil!"
Belli
olan bir şey varsa Özdemir Asaf ‘ın hala
yaşadığıdır....
Daha da belli olan başka bir şey de, insan , aşk ve Türkçe yaşadıkça Özdemir Asaf'ın hiç ama hiç ölmeyeceğidir...
Tıpkı Yahya Kemal gibi, Cemal Süreya gibi, Edip Cansever gibi...
( murat örem / 2011 / ankara )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder