yıllar yıllar önceydi….
yola çıktığım/ız/da aklım yolda değildi…
aklım hem gideceğim yerdeydi….
hem de hemen
geri döneceğim yerde…
gidince eşyalar iyi
kötü toparlanacak,
prizler, buatlar ,
kornişler elden geçirilip takılacak
kiralık bir ev , bir
yuva olacaktı
gepgenç bir adam için…
ilkgözağrım için...
ilkgözağrım için...
güneşli bir cuma akşamına doğru vardığım/ız/da, temmuzdu…
saatler içinde, her şey
iyi kötü yoluna girmişti…
bir baba ne yaparsa
onu yapmaya çalıştım ben de…
eksik gedikler şunlar bunlar…
herkesin rolü ayrıydı.....
annenin, babanın, kardeşin, ağabeyin....
herkes duvara bir taş koyunca;
kiralık ev yuva olmaya başlamıştı…
eksik gedikler şunlar bunlar…
herkesin rolü ayrıydı.....
annenin, babanın, kardeşin, ağabeyin....
herkes duvara bir taş koyunca;
kiralık ev yuva olmaya başlamıştı…
aklım artık gideceğim yerde değildi…
işini yapmış insanların
huzuru içinde
aklım hemen geri
döneceğim yerdeydi…
olmadı…
dönemedim hemen…
zaten;
gerek de kalmadı…!!!
ne yazık ki , 24 saat yetmişti …
soluk alan ağır bir
hastanın , soluksuz kalması için…
sabaha karşı düştü telefonuma mesaj
“murattt...kaybettikkk….”
diye…
utandım…mahcup oldum…
diyemedim kimselere tek
söz…
yanında olayım, isterdim...
yanında olayım, isterdi....
yıllarca , çok da sitem etti...
haklı olarak....
yanında olayım, isterdim...
yanında olayım, isterdi....
yıllarca , çok da sitem etti...
haklı olarak....
öncesinde çok yanyana olmuştuk....
acılarda da kahırlarda da sevinçlerde de...
sonrasında da öyle....
-ama ateşin düştüğü anda , yanında olmak başkaymış...
yanında olunmak da başkaymış....bunu da yaşadım yıllar sonra.....-
yıllar önceki, o kaybettik mesajının ardından
koca gün aynı prizlerin vidasını tekrar sıktım…mahcubiyetle...
acılarda da kahırlarda da sevinçlerde de...
sonrasında da öyle....
-ama ateşin düştüğü anda , yanında olmak başkaymış...
yanında olunmak da başkaymış....bunu da yaşadım yıllar sonra.....-
yıllar önceki, o kaybettik mesajının ardından
koca gün aynı prizlerin vidasını tekrar sıktım…mahcubiyetle...
ve gün akşama dönerken, pencerenin kenarına oturdum
muhtemelen arda’nın
yaptığı kahvemi içtim en yukarıda fotoğrafını gördüğünüz....
ve şu dizelerini
mırıldandım orhan veli kanık’ın….
“pencere
, en iyisi pencere….
geçen kuşları görürsün hiç olmazsa
dört
duvarı göreceğine….”
( murat örem / 10 nisan 2017 / ankara….)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder