ikisi de insanı
anlattı…
hem de öyle böyle
değil, insan(lığ)ın en karanlık dehlizlerini anlattı…
hem de, o karanlık dehlizde kendilerinin de kaybolacaklarını
bile bile…
ikisi de öldüğünde 41
yaşındaydı…
biri öldü…
diğeri öldürüldü…
ikisinin de ölümünün
üzerinden onlarca güz, onlarca bahar, onlarca yaz geçti…
ikisi de en çok kış
mevsimini hatırlattı bana…
ama ikisi de baharda ve
yazda yani güneşte öldü…
biri ; “burada
çiçekler açmıyor / kuşlar süzülüp uçmuyor
yıldızlar ışık saçmıyor
/ geçmiyor günler geçmiyor…” derken
diğeri, “ dayanılmaz olan aslında yaşam değilmiş,
insanlarmış…” dedi..
biri kuyucaklı
yusuf’un yazarıydı..
diğeri gregor
samsa’nın…
birinin kadınlarla
arası her zaman çok iyiydi…
diğeri kadınlardan hep
korkarken milena’ya sığınmıştı…
ben ikisini de okudum…
çok okudum…
tekrar tekrar okudum…
hala da okurum…
birinin 1924
haziranındaki ölümünün üzerinden 90 yıl geçti…
dünyanın en tanınan edebiyat
ikonlarından biri artık o…
tabak çanaklarda bile
görebilirsiniz tüketim nesnesi olan adını…
ve büyük çok büyük yazardı…
büyük yazardır franz
kafka…
çünkü küçük dünyasını "büyük " yaşamıştı...
ve en az sabahattin
ali kadar unutulmaz yazardır…
ve bence ikisi de
insanı anlattıkları için gittikleri yerde de kesişmiştir yolları…
sizin de kesişsin
isterim yolunuz franz kafka’yla da , sabahattin
ali’yle de…
çünkü ,
kainatın en güzel ödülü
yaşamaksa
yaşamanın tarifsiz
ödülü de okumak…tır...
( murat örem / 2
haziran 2014 / ankara…)
- sabahattin ali fotoğrafı / ergir.com -
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder