"pek farkına varmasanız da hiç unutmayın ;
çocuğunun elinden tutan
babadan daha büyüktür ,
kaç yaşında olsa
da hala babasının elinden tutabilen
çocuk. “
murat
örem…
bu
bloğu takip edenler, neoliberal ve
kapitalist ekonomi politikalarının çirkin parmağının on yıllardır gözümüze
gözümüze soktuğu özel gün kutlamalarına karşı ayrı bir his(!)sizlik duyduğumu
iyi bilirler…
abartılmış
tarihlere, görev gibi kutlanan özel günlere de muhabbetsizliğim vardır… bütün
bir yıl birbirinin gözünü oymak için bekleyenlerin bayram günlerindeki vıcık
vıcık telefon mesajlarına, alolarına da ayar
olurum…
sevgili
yeğenim alp’in jargonuyla söylersem böyle davrananlara
eni konu “atar yaparım..” sevmem çünkü
insanlığın bu günlere yüklediği abartılı anlamları, sahtelikleri, iyi
ki doğdunnnn repliklerini…“iyi ki doğdun” yerine “iyi ki içini doldura doldura yaşadın” denmesini
yeğlerim…
benim,
annemin babamın evladımın ve çok
sevdiğimin kıymetini bilmem için kapitalizmin hatırlatmasına asla ve kat’a ihtiyacım
yoktur diye düşünürüm…
ama
yine de bazı durumlarda özel günlerden kaçış yoktur…
bu
yazı da babalar günü dolayısıyla yazılmış olsun öyleyse…
******
yazının
en tepesindeki şiiri / cümleleri 2004 yılında, ankara’daki yüksel
caddesi’nde bin yıllık dostum ve hakiki
avukat
hüseyin arslan’ı beklerken yazmıştım…
o
zaman da ne mutlu ki iki çocuklu bir babaydım ve çocuklarımın ikisi de bugünden 10 yaş daha küçüklerdi …aradan geçen 10 yılda ben
biraz daha yaş aldım(!) ve onlar yani arda ve umur artık delikanlı oldular…
yazının
başındaki şiirin hikayesine dönersem ;
hüseyin’i
beklerken , bir baba ve çocuk elele tutuşmuş yürüyorlardı…baba mutluydu
çocuğunun elinden tutarken…
ama
çocuk mutlu kere mutluydu, dünyanın yalnızca babası ve kendi etrafında
döndüğünden emin olacak kadar mutluydu…
çok
etkilenmiştim çocuğun o özgüveninden, mutluluğundan, yüzündeki huzurdan…yazının
başındaki cümleler geçmişti aklımdan ve
cebimdeki sigara paketinin üzerine yazmıştım aklımdan geçenleri hemen çalakalem…
hayat
aktı geçti ve bu şiirin yazılmasından bu
yana şairin dediği gibi güneşin etrafında 10 kere daha döndü dünya…o büyük şiirdeki dizeler misali
, aradan geçen 10 yılı güneşe ve dünyaya sorarsanız onlar için mikroskobik bir zaman ama
bana sorarsanız 10 senesi geçti ömrümün….
bir
de , aradan geçen yıllarda kainatın da en
gerçek yasası işledi ve bazı babalar
anneler gümüş kuşlara binip
gittiler çok uzaklara…
bazı
evlatlar babasız annesiz artık…
bazı
babalar da evlatsız…
kızsız
, oğulsuz…
bu
duygunun kelimelerle ifade edildiği kadar hafif olmadığını bilecek kadar
yaşadım ben de elbette…sırası geldiğinde dedelerimi anneannemi babaannemi
amcamı sevdiklerimi ben de verdim toprağın koynuna…
ama
yaşadığımıza doğduğumuza ne kadar inanıyorsak öleceğimizi de bilmemiz gerek…
ölümü,
kainatın en gerçek yasası ve büyük felsefecilere göre de en güzel yasası olan ÖLÜM’ ü
sükûnetle suhuletle kabullenmemiz gerek…
kabulleniriz
kabullenmesine de iş ki sırayla olsun her şey…
iş
ki evlatlar büyüsün , anne babalar yaşlansın…
zamanı
geldiğinde de önce büyükler binsin o gümüş kuşlara…
babalar
anneler gömmesin evlatlarını…
kızlar
oğullar sırtlasınlar babalarını annelerini son yolculukta…
babalar
anneler görmesin kızlarının oğullarının acılarını…
ölümün
de adili olsun…babalar gününüz kutlu olsun…
ve
hala
yaşıyorlarsa ,
ne
kadar fikri çatışmaya girseniz de
eli
öpülecek anne babalarınızın
apayrı
kıymeti olsun…
evlatlarınızın
da güzel yazıları , kaderleri olsun…
çünkü
buna çok ihtiyacımız var…
çünkü
, barışta daha çok yaşlılar ölür ama zor
zamanlarda daima ve en çok gençler evlatlar ölür…
(murat
örem / 15 haziran 2014 / ankara…)
-resim ve fotoğraf / arda erhan örem…-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder