unutulmaz bilge
konfiçyüs’e atfederler ;
“tanrım bana çiçek dolu
bir bahçe ve kitap dolu ev ver...”
cümlesini...
benim çiçek dolu bahçe ve kitap dolu
ev hikayem şöyle...
fikir çatışmaları yaşasam da duru bir su gibi gerçek ve sahih
olan ilişkimizde anne babamın huzur
adası yazlıklarında geçirdiğim kısa zamanlı yaz günlerini saymazsam;
bahçesinde çiçek dolu müstakil bir evim hiç olmadı ama salonun penceresinden aşağıya
baktığımda başta güller olmak üzere çeşit çeşit
çiçeklerin tomur tomur açtığı kocaman bir bahçeye sahip oturduğum bina
yıllardır...
kitaplara gelince....
onlarla aram hep çok iyi oldu...
paramın var zamanında da yok
zamanında da çok kanıma girdi kitaplar...
o kitaplarla öğrendim soru sormayı...
o kitaplar öğretti bana kelimelerin ağırlığını...
o kitapların aydınlattığı ışıkla
kurdum evlatlarımla bağımı...
son zamanlarda yakın gözlüğü takma
eşiğindeki yaşıma rağmen yüksek tempoda okuyorum yine...bazen bir kitap su gibi
akarken, kimi kitaplar daha ilk
sayfalarda tahammül eşiğimi doldurduğunda veriveriyorum birilerine ...çünkü
biliyorum zaman akıyor...
her kitapseverin , her bibliyomanın hayatında en az bir kez aklına gelen şu soruyu çok sordu zihnim bana
ömrüm boyunca çocukluğumdan beri ;
“ aldığın bunca kitabın
içinde okuyamadıkların mutlaka olacak
ömür saatin er ya da
geç durduğunda...
peki neden bu
açgözlülük...”
bu soruya her seferinde şu cevabı
verdim eni konu;
“ senin de açgözlülüğün bu olsun
yahu murat....”
son dönemde elimdeki kitapların
birinde bakın şu alıntılar var...
“
Birey, her zaman içinde bulunduğu kabile tarafından yutulmamak için mücadele
etmelidir. Eğer bunu denerseniz, genellikle yalnız kalırsınız...Ama hayatta
hiçbir şey kendinize sahip olma
ayrıcalığından daha anlamlı değildir....”
“ Ne kadar yükseğe çıkarsak, uçamayanlara o
kadar küçük gözükürüz...”
Friedrich Nietzsche
“Bilge insanlar konuşurlar çünkü
söyleyecek bir şeyleri vardır. Aptal insanlar konuşurlar çünkü bir şey söylemek
zorundadırlar. “
“
Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla affedebiliriz.
Hayattaki
gerçek trajedi yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır....
Platon/Eflatun
“ Aklını
kullanmaktan vazgeçmiş bir insanla tartışmaya çalışmak bir ölüye ilaç vermeye
benzer....”
Thomas Paine
“ Büyük beyinler fikirleri
tartışır, vasat beyinler olayları tartışır ve küçük beyinler başka insanları
tartışır....”
George Parry
“ Asla muhakemesini kaybetmişlerle tartışmayın. Önce sizi kendi seviyelerine
indirirler, sonra da tecrübeleriyle alt ederler. Çünkü dünyadaki gidişatın
genel eğilimi sıradanlığı insanoğlu arasında egemen güç haline getirmek.... John Stuart Mill
değerli okur ;
sesim ne kadar çıkar , ne kadar kulak
verirsiniz bilemem...
fakat şunu unutmayın ;
içinden geçtiğimiz hayat, hepimizi
günlük çatışmaların , sevgisizliklerin, sığlıkların , düşmanlıkların ,
önyargıların , yeni nefretlerin içine çekmeye çalışsa da biz aklımızı
kaybetmeden yaşamak zorundayız...
akıl dediğimiz akıl sağlığı dediğimiz
şey yalnızca bizden ibaret değildir...toplumların da milletlerin de akıl
sağlığı vardır...
ve oğuz atay’ın bir roman
karakterine ironiyle söylettiği gibi
“ aklımız (hakikaten) en büyük
hazinemizdir...”
ve , hem tarih hem hayat , akıl
sağlığını kaybeden toplumlara iltimas yapmaz...
( murat örem / 10 haziran 2014 /
ankara...)
-
fotoğraf / okuryazar.tv-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder