Türkülerin,
deyişlerin, halk hikayelerinin hasını
bulup derleyen, kendine özgü Yaren’ ini sohbet edercesine çalan ve insanın içine işleyen sesiyle hep yaşayacak olan Özay Gönlüm’ü yazıyla anmak kolay değil...
Hele
bir de hayat bizi vakti zamanında Özay Gönlüm’le aynı koridorlarda
karşılaştırıp aynı masalarda çok sık olmasa da yine de abi kardeş gibi oturttuysa, bunu yapmak daha da zor...
O
, Türkiye’nin Özay Gönlüm’üydü ama bizlerin
de Özay
Ağabeyiydi...
Haldun
Taner, Sersem
Kocanın Kurnaz Karısı isimli
oyunundaki karaktere şunları söyletir:
“
Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır. Yok olunca da sesimiz bu boş
kubbede bir hoş seda olarak kalır.Birazdan
teatro bomboş kalacak. Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar. Çünkü Satenik’in
bir şarkısı şu perdelerden birine takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu
pervaza sinmiştir. Hıranuş’la Virjinya’nın bir diyalogu eski kostümlerin
yırtığına sığınmıştır.
İşte
bu hatıralar, o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde
yine sahneye dökülürler.Artık
kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz, fısıldaşır
dururlar sabaha kadar.Gün
ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır.
Perde! ”
Haldun
Taner’in tiyatrocuların dünyasını anlattığı cümlelerini Özay Gönlümlere de
rahatlıkla uyarlayabiliriz çünkü Özay Gönlüm’ün de havada asılı duran sesindeki
notaları, yareninden çıkan tınılarını
hala görüp duyabilir herkes bugün de , eğer isterse....
Özay
ağabeylerinin kah salon beyefendisi repliğiyle, kah ege ve bilhassa Denizli
şivesinin en has ve bozulmamış haliyle
sorduğu ‘nassın eyi misin baken’
sorularına çok yanıt vermişlerdir Ankara Radyosunun yapımcıları,
spikerleri, sanatçıları...
Özay
Gönlüm halk sanatçısıydı... Egenin ve özellikle Denizli , Kütahya yöresi
türkülerinin derleyicisi olarak bilinen Gönlüm köken olarak Denizlilidir ama doğum yeri Erzincan Tercan’dır... İkinci
Dünya Savaşı’nın tüm dünyayla birlikte Türkiye’yi de teyakkuzda beklettiği
zorlu günlerin başlangıcında 5 Şubat 1940’ta doğmuştur...
Zaman
içinde Denizli’ye dönen aile, görev nedeniyle Afyon ve Kütahya’da da
bulunur...Bu görev yerleri yıllar yıllar sonra ege türkülerinin ağabeylerinden
biri olarak anılacak Özay Gönlüm’e yeni derlemelerin, paylaşımların da kapılarını açacaktır...
Özay
Gönlüm’ün baba tarafı Denizli'nin Tavas ilçesine bağlı Kızılcabölük beldesinden
annesi de yine Denizli’ye bağlı Acıpayam ilçesindendir...Çocukluk yıllarından
itibaren müziğe yakın duran Özay Gönlüm küçük yaşında önce ağız mızıkasıyla
tanışır. Ardından mandolin ve keman çalmayı öğrenir...Lise yılları ve
sonrasında da bağlama vardır genç Özay’ın elinde...
Başlangıçta
bağlamayı yalnızca çalan ama söyle(ye)meyen Özay Gönlüm’ün bir süre sonra deyim
yerindeyse ‘dili çözülür’ ve hem çalar hem de söylemeye başlar....
Gençlik
yıllarında okuduğu Denizli Erkek Sanat Enstitüsü'nde halk müziğine
yatkınlığıyla sevilen Özay Gönlüm’ün
hayatının dönüm noktası Muzaffer
Sarısözen'le tanışması olur...
Muzaffer Sarısözen Yurttan Sesler Topluluğu’nun da kurucusudur...
Özay
Gönlüm de bilinçli sanat hayatına başında
Muzaffer Sarısözen’in olduğu Ankara
Radyosu Yurttan Sesler programıyla merhaba diyecek ve buradan seslenecektir Türkiye’ye, anadoluya hatta ilerleyen yıllarda tüm dünyaya....
Yazının
tam burasında bir bilgi notu da verelim ki Özay Gönlüm ilk gençlik yıllarında
kısa bir İstanbul macerası yaşamış ve sazını gitar gibi kullanarak amatör
konserler de vermiştir...
Özellikle
ata toprağı olan Denizli , Kütahya ve ege yöresi türkülerini derleyen , sesi ve
sazıyla mikrofonlara taşıyan Özay Gönlüm , farklı vasıflarıyla da öne çıkar
zaman içinde...Sıcaktır, samimidir, Ege’nin dağına taşına, börtü böceğine,
insanına sinmiş kalenderliğin, alçak gönüllüğünün , işlek zekanın sözcüsüdür
bir yandan da Özay Gönlüm...
Taklit
yeteneği ve bugünkü tanımla söylersek şovmenliği, fıkraları ve
kullandığı su katılmamış Denizli şivesiyle
yediden yetmişe herkese seslenmeyi, kendini sevdirmeyi, saydırmayı
başarır Özay Gönlüm...
Hem
de bunu kendini hiç zorlamadan, oynamadan,
Mevlana’nın öğüdü misali yalnızca olduğu gibi görünerek başarır....
Türkiye
radyolarının kalbi olan TRT Ankara Radyosu’nda yıllar yıllar
geçirirken Özay Gönlüm, bir yanıyla öğretmendir, hocadır , ağabeydir ama öte
yanıyla da adına ‘halk’ denen ‘Goca
Usta’nın, mezuniyeti olmayan talebesi olduğunun
bilincindedir...Yaşadığı dönemde çok sevilmesinin, bugün hala ismi geçtiğinde
gülümseme ve özlemle anılmasının nedenlerinden biri de bu gerçeği hiç unutmamasında yatar Özay
Gönlüm’ün...
1970’lerin
Türkiyesinin çok önemli faaliyetlerinden olan
İzmir Fuarı'nda da sahneye çıkan Özay Gönlüm, burada da egeliliğiyle,
Anadoluluğuyla, kalenderliğiyle ve hepsinden önemlisi mesleğindeki ustalığıyla
kendisine yönelik ilgiyi ve sevgiyi her daim diri tutmuştur...
Yine
aynı dönemde siyah beyaz televizyonun hızlıca hayatımıza girmesi, daha çok
yanık ve içten sesiyle tanınan Özay Gönlüm’ün gülümseyen yüzünü evlere de
taşır...
Artık
Özay Gönlüm’ün tüm Türkiye’ye sevdirdiği ve birincisi, ikincisi, üçüncüsü diye art arda gelecek olan Nine’den Mektupların televizyonda da herkese okunma zamanıdır..
Türkiye’nin
tarihinde, büyük bir sosyoloji
laboratuarı işlevi gören Türkiye’den avrupaya işçi göçünün yansımalarını her zamanki şivesiyle anlatır
Nineden Mektuplarının birinde Özay Gönlüm...Bir başkasında Askerlere Mektubunu
paylaşır Ninenin...
Yıllar
içinde ünü dünyanın dört bir yanına ulaşan Özay Gönlüm Avrupa, Amerika , Avustralya, Çin
ve Hindistan'da da konserler verir...
Cura,
bağlama ve çöğürü bir araya getirdiği sazı Yaren’le , Ninenin Mektuplarıyla ve derleyip söylediği çok
sayıda türküyle anılan Özay Gönlüm’ü 1999 yılının son aylarında Ankara
Radyosu’nun koridorlarında gören
öğrencileri, arkadaşları, meslektaşları Özay Ağabeylerinin sağlığıyla
ilgili bir şeylerin ters gittiğini sezerler ama konduramazlar......
Her
zamanki gibi tiril tirildir, şıktır ,
kibardır, hatırşinastır fakat özellikle hastalığının son döneminde mecalsiz ve
çok yorgundur Özay Ağabeyleri...
Gözlerinin
feri sönmüştür ve ağır bir hastalıkla savaşmaktadır Özay Gönlüm ama kimselere
yakınmaz, yük olmaz bu dönemde de...
Tarih
1
Mart 2000’i gösterdiğinde de altmışlı yıllarının daha en başında geride kalanlara Hoşçakalın
der Ankara Radyosu’nun Özay ağabeyi ve tüm Türkiye’nin Özay Gönlüm’ü...
Özay
Gönlüm, yıllarını verdiği TRT Ankara Radyosu’nun büyük stüdyosuna son kez
getirildiğinde herkesin gözü yaşlıdır...
Ege
türkülerinin, Anadolu türkülerinin büyük ustalarından olan Özay Gönlüm
törenle uğurlanırken, birden Ankara Radyosu’nun tarihi stüdyosunda her
yeri kuşatan o ses duyulur...
Özay
Gönlüm’ün tandır ekmeği gibi çıtırdayan ve
aynı zamanda berrak bir su gibi akan
sesi kaplar ortalığı...
İşte
o zaman içe akıtılan yaşlar da tutulamaz olur ve dualarla, alkışlarla ,
hıçkırıklarla uğurlanır Özay Gönlüm Usta...
Aradan
14 yıl geçer...
Unutulur
mu Özay Gönlüm....
Kadir
kıymet bilenler elbette unutmaz...
Bilmeyenlere
de ne denir ki ....
( murat örem / 04 mart 2014 / ankara...)
Büyük bir ustaydı. Değerli çok değerli bir sanatçıydı. Mekanı cennet olsun.
YanıtlaSil