Adını, eski Roma’daki
Savaş Tanrısı "Martius’tan alan Mart ayı da
gitmek için gün sayıyor...
Giderayak , tüm Türkiye’nin merakla
beklediği yerel seçim sonuçlarını da koyacak önümüze Mart ayı
üç gün sonra...
Mart
ayının savaş tanrısıyla birlikte anılmasının esas nedenlerinden biri de çok
eski dönemlerde Ocak ve Şubat aylarının savaşmak için uygun olmamasıymış...
Ya,
işte böyle (!!!) eski insanlar savaşmak için tüm bunlara da kafa
yormak zorunda kalıyorlarmış bir de ...
Neyse
ki dünyanın en akıllı canlısı olan insanlık (!) zaman içinde güdümlü füzeleri, atom
bombalarını, insansız savaş araçlarını
falan icat etti de, savaşmak için
artık ay, gün mevsim fark etmez oldu...
Ne
mutlu değil mi hepimize !!!
Oysa
insanlık için savaş ne kadar eskiyse barış da o kadar eskidir...Öylesine
eskidir ki barış kavramı taa iki bin küsur yıl önce yazdığı oyunlarında bile dönüp dolaşıp Barış
konusunu işlemiştir kendi üslubunca
ünlü yunan oyun yazarı Aristofanes...
Aristofanes
deyince sözü/yazıyı 27 mart dünya tiyatrolar gününe getirmek de farz oldu....27 Mart ülkemizde de
uzun yıllardır kutlanıyor çünkü 1961
yılında Uluslararası Tiyatrolar Birliği tarafından belirlenmiş bir gün...
Pek
çok etkinliğin seyirciyle paylaşıldığı 27 mart kutlamalarında tiyatroya emek
vermiş bir ismin kaleme aldığı evrensel
tiyatro bildirgesi de okunuyor tüm
dünyada farklı dillere çevrilerek...
Mesela
Uganda’lı
Jessika Kaahva, geçmiş yıllarda kaleme
aldığı bildirinin sonunda şunları diyordu tüm dünyaya;
Dünya Tiyatro Günü’nde sizi
umudu çoğaltmaya ve tiyatroyu iletişim, toplumsal değişim ve atılımlar için
evrensel bir araç olarak öne çıkarmaya çağırıyorum.
Barışı getirmek için tek yol
olmayabilir ama yine de tiyatro barışı koruma görevimiz için etkili bir araç
olarak kuşkusuz katkı sağlayabilir.
Geçmiş
yıllardaki bir başka 27 Mart bildirisinde de Seyircilerimiz olmaksızın biz de
var olamayız diyen bir başka tiyatro emekçisi Judi Denk’ti...
Gerçekten
de seyirci
/ insan tiyatronun olmazsa olmazıdır.
Yaşı
yetenler hatırlar , ülkemizde özellikle 1970’li yılların ikinci yarısı tiyatro için çok zor zamanlardı....1970’ler bir
yandan televizyon denen sihirli kutunun ilk günleriydi, öte yandan da kör terör vardı tiyatronun
olduğu büyük şehirlerde...
Dileriz
, Tiyatro, insana insanı insanla anlatmaya devam etsin, insanlık var oldukça...İnsanlık da tabi
bombalar, savaşlardan , şunlar bunlardan başını kaldırabilirse hem her daim var
olabilsin hem de tiyatronun , sanatçının kıymetini bilsin....
Türkiye
de , olan biten her şeye rağmen , üç çeyrek asırlık ömründe insanlık tarihimize büyük emekler veren
Devlet Tiyatrolarının kıymetini iyi bilsin...
(
murat örem / 28 mart 2014 / ankara...)
- meraklısı için bir önceki yazı ; http://yedigunyazilari.blogspot.com.tr/2013/03/bir-27-mart-yazs-bilenler-bilmeyenlere.html
- meraklısı için bir önceki yazı ; http://yedigunyazilari.blogspot.com.tr/2013/03/bir-27-mart-yazs-bilenler-bilmeyenlere.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder