*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

20 Mart 2014 Perşembe

şu benim erhan dayım ; “ oğlum dünyada bir deliler bir de ölüler fikir değiştir(e)mez...”


Seçim iyidir....
Seçim yapmak da iyidir...

Güzel kızarmış patatesin yanında yayık ayranı mı içeyim , salata mı yiyeyim, kolanın yarenliğine mi sığınayım diye sorarken bile zihniniz bir seçim yapar..

Hafta sonunda , çoluk çocuk sohbet edeceğimiz  bir diyara mı gidelim yoksa devasa mezarlar olan alışveriş merkezlerinde para harcama kapasitesi olan mutlu aile tablosu mu çizelim yüz yetmiş yedinci kez (!)   diye sorarken de aklınız  bir seçim yapar...

Seçim iyidir....
Seçim yapmak da iyidir...

Dostlarla biraraya gelip iki lafın belini kırmak mı yoksa tek kişilik masanın başında yudum yudum demlenmek mi olsun tercihim diyen gönlünüz de bir seçim yapar sonunda...

Bizim gibi,  insanların birbirlerini tanıyarak sevmelerinin  önüne töre ahlak namus diye diye bin bir set koyan toplumlarda da   daha çok kadınlar ve genç kızlar kendilerine talip olan erkeklerin hali pür melalini eni konu kıyaslayarak  bir tercihte bulunurlar...

Seçim yaparlar yani...
Hoş , bu seçimler çoğu zaman aradan kısa bir süre geçince battala(!)  çıkar...Çünkü evliliği bir kadınla isteyerek ve eşit şartlarda dönüşe dönüşe yaşamak yerine  bir kadına sahip olmak sanan neandartal adamlar  “köprüyü geçene kadar” dünyanın en munis insanı olarak görünseler de aradan üç beş vakit geçince maskeler düşer ve ilişkiler genellikle ya karakolda biter ya da hüzün tünellerinde güm diye duvara çarpar...

Amirler müdürler  kıdemli memurlar da sever tercih yapmayı...
Bir iş yapılacaksa , yaptırılacaksa en az itiraz edecek olanı , söyleneni sorgulamadan baş üstüne koyacak olanı   tercih etmek (!) adettendir....

Matematik ve Mantık biliminin en temel kanunlarındandır ;

Yaptığınız her seçim ,
verdiğiniz her karar
diğer seçenekleri
aynı anda  boşa çıkarır....”

Kızarmış patatesin yanında ayran içmeyi yeğleyen zihin diğer seçenekleri elemiştir saniyeler içinde tıpkı dostlar arasında “geyik muhabbeti” yapmak yerine kendi kendine kalarak iki yudum içmeyi yeğleyen gönül misali...

Karşısına oturup aval aval bin bir türlü mevzuu like / dislike yaptığınız şu bilgisayarlardaki bütün işler  bile elektronik olarak  kesin tercih mantığıyla çalışır...
Hem de en basit  haliyle evet ve hayır diyerek...

Evet ve Hayır’ın matematik ve mantık bilimindeki karşılığı
veya  q /  1 veya  0 ‘dır...

Sanılanın aksine ;
Hayatta çok tercih çıkmaz önünüze...
Hayat size tercihler sunmaz bonkörce...
Tercihlerin sayısını hakiki manada artıran  yalnızca sizin emeğiniz çabanız ve mücadele gücünüzdür...

Hayattaki  tercihleriniz de ödeyeceğiniz bedelleri göze alırsanız yalnızca size aittir ve sizi ilgilendirir...

Sosyoloji biliminin en temel kanunlarındandır ;
“ toplumlar ortak karar vermeleri istendiğinde
tercihlerini çok farklı saiklerle yapar...”

Adam Smith’in insanlığın başına bitip tükenmez  leviathanları  saran ve neoliberal politikaların  amentüsü yapılan “görünmez el” teorisi biraz da bu çarpıtılmış gerçeği tepe tepe kullanmanın arsız iktisadi gerekçelerini üretmeye dayanır...   

İnsan da bütün canlılar gibi yaşadığı her an yeni tercihler yapmaya zorlanır...Oysa yaşayan  milyarlarca insanın gerçekte  çok azı bilir ki , tercih etmek zorunda kaldığı seçenekler  büyük oranda aynı  kalın bağırsak  ürününün  morcivertidir...(!)

Anlamayanlar için örneklersek ;
İstikameti çoktan belirlenmiş bir taşıtın içinde  oturduğunuz koltuğu belirlemeniz gerçek bir seçenek görünse  ve sizi mutlu etse de  bu durum aslında  zahiridir / sanaldır..

Çünkü otobüsün hangi koltuğuna oturacağınıza karar vermeniz gideceğiniz yeri asla ve kat’a belirlemeniz değildir ki ...(!)

Bir de hiç unutmayın ;

“yaptığınız hiçbir tercih 
        sizin sonsuza dek mutlakınız 
        değişmeziniz değildir...”

Günün birinde yemek seçenekleriniz, tuttuğunuz takım , oy verdiğiniz parti, yıllardır elini tuttuğunuz insan , kapısından içeri girdiğiniz işyeri , selam verdikleriniz, hatta içtiğiniz çayın demi, sigaranın markası  bile değişebilir...

Hatta zaman zaman değişmelidir de...

Mesela bu blogu takip edenler iyi bilir ki ; benim bir Erhan Dayım vardı...

Bin yıl önce (!)  iki bekar adam olarak birbirimize dayı / yeğen ve can yoldaşı olurken İstanbul Levent’teki evde , işleri de bölüşürdük...

Çorbayı Erhan Dayım pişirirdi...Sofraya tabaklara ben koyardım..

Bir gün yine çorba vakti geldiğinde efsane kaleci Cihat Arman’ın büyük halama hediyesi tarihi kaseleri koyduğumda sofraya niye tabak koymadın da kase koydun diye sormuştu Erhan Dayım bana dört yüz seksen üçüncü (!) kez....

Ben de biraz sitem çokça da sevgiyle “yahu Erhan Dayı artık bir karar ver şu çorbayı kasede mi içeceğiz tabakta mı ...tabak koyuyorum kase diyorsun kase koyuyorum tabak diyorsun  demiştim de ,  57 yaşında kalp krizinden küt diye ölmeden aylar önceki o diyalogda  gözlerini deli deli belerterek bana şöyle demişti ;

“ oğlum şu dünyada
bir deliler bir de ölüler
fikir değiştirmez...
zamanı geldiğinde
fikir değiştirmek iyidir...”

O günün üzerinden onlarca yıl geçti, 1000 yaşında adam oldum...
Ama Erhan Dayım’ın gözlerini belerte belerte kurduğu bu cümlelerin gerçekliğini ve haklı olma ihtimalini  hiççç unutmadım...

Size de hatırlatayım istedim ey nazenin okurlarım...

( murat örem / 20 mart 2014 / ankara...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder