-kıymetli
okur ;
bu uzun
yazıyı
yukarıdaki
fotoğrafları
zihninize
nakşederek
okuyunuz…
yazının
sonunda
muhtemelen
fotoğraflara
alıcı gözle
bir
daha bakacaksınız…-
“ömrüm
boyunca ne çok hediye aldım….”
türkçenin böyle alengirli tarafları da vardır işte….
“ömrüm
boyunca ne çok hediye aldım” dediğinizde, cümlenin
gelişine göre ; kısmen birbirini
tamamlasa da , birbirinden epeyi farklı iki
ayrı anlam çıkabilir….
aynı
cümle, ifadeniz ve hatta vurgunuza göre
hem
yıllar içinde size alınan hediyeleri
hem
de sizin hediye olarak aldıklarınızı
tanımlayabilir….
ben
her iki anlamda da ömrü boyunca ne çok hediye alan gruptan oldum laf
aramızda…küçücük bir çocukken, şair ahmet
müfit’in unutulmayacak yaprak kasırgası isimli şiirindeki
dizeden ödünç alarak tane tane söylersem “yeşecik bir çocukken” yaratıcı aklıyla (!) yeni doğan kız
kardeşine ok atan oyuncak(!) almakla başlayan serüvenim, yarım asırlık ömrümde ne mutlu ki yakamı hiç
bırakmadı….
sevdiklerime,
çok sevdiklerime her fırsatta bir şeyler almanın yolunu gözledim cebimdeki
paranın varına yoğuna, azına çoğuna bakmadan….bazen bir kalem oldu aldığım ,
bazen bir toka , bazen bir kupa, bazen üç kuruşluk üniversite harcı(rahı)mla
kardeşime aldığım pardesü…
ama
en çok kitap…
ama
ne çok kitap…
yeri
geldi onlarca kere yükte hafif pahada ağır şeyler
de aldım en sevdiklerime…aradan yıllar geçti ve ne acıdır ki aylardır bir
dolabın dibine atıp unutmak istediğim o yükte hafif pahada ağır şeyler
zabıtlara geçirildi utanılmadan…ar etmeden…
yine
çok yıllar önce bir uzun maratonun tam
ortasındayken dostça yanyana koştuğumuz meslektaşım deniz demir’e tarifsiz emekleri
için aldığım hediye, aziz
nesin’in 1940’lardaki ilk baskı kitabıydı sayfaları bile daha açılmamış
haliyle…
–ki ömrünü yazıya , seslendirmeye, programa vermiş bir adam olarak ,
yaptığı işi çok çok iyi yapmaya alışmış bir ak saçlı yayıncı olarak, ağzımı doldura doldura söylemek isterim ki deniz demir metin yorumlamada türkiye’nin
gelmiş geçmiş en iyi kadın sesidir benim tanıdığım…bir edebi metni yüreğinin teliyle seslendirmesi için, onlarca sayfaya bir kez bakması yeterlidir deniz demir’in…yıllardır yüzünü görmediğim deniz’e
de selam olsun bu yazıyla…
dostum
, kardeşim deniz demir’e çam sakızı çoban armağanı misali hediye olarak aldığım
kitabın içine şunları yazmıştım mealen
yıllar önce ;
“sevgili
deniz
sen
olmasaydın da
bu
program yine olacaktı …
ve
çok emek vererek yaptığım her şey gibi
çok
çok iyi olacaktı…
ama
işin içinde sen de oldun
mükemmel
oldu…”
övünmek
gibi olmasın ama , ben , ömrü boyunca sevdiklerimden güzel , anlamlı hediyeler
de aldım…fakat inanın ki , bana her biri birbirinden anlamlı hediyeler almada ve bu
hediyeleri sunmada açık ara birinciliği kimselere kaptırmaz / kaptırmamıştır büyük
oğlum umur örsan örem…
bir
gün bakarsınız elinde spinoza’nın kitabıyla çıkar gelir
umur eve…başka bir gün bakarsınız ki kapıya dayanmış kargocunun elinden
aldığınız zarfın içinden rusya’da basılmış şair nazımın pul kataloğu
çıkar….aldığı küçük büyük her şeyde mutlaka bir koca akıl küpünün ve kendini
emek emek yetiştirmenin izleri vardır
umur’un…
babasını
yıllarca gözlemiş evladın terazisi vardır…
bir
avrupa seyahatinden geldiğinde güdük boylu yayvan paketli filtresiz camel çıkarır çantasından
umur ve baba gençliğinin sigarasını aldım sana der….gerçi aldığı 10
paket camel’in yalnızca birini verir 9’unu kendine saklar ama verdiğini
gönülden verir umur ve o kadar kusur
bilirsiniz kadı kızında da olur !!!!….
aynı umur
, avusturya’ya
gittiğinde ergen yaşıtları gibi laylaylom yapmak yerine gustav klimt’in müzesini gezer
saatlerce ve oradan da bulur mutlaka babasına getirecek bir şeyler ve bir
bakarsınız ki, insanlık tarihinin en lanetli isimlerinden adolf hitler’in
tarihteki rezillikleri unutulmasın diye basılan pul serisi çıkar çantasının
içinden…hınzırca göz kırparak uzatır pulları…
ve
bir gün budapeşte’ye düşürür yolunu umur…
şehrin
en kenar semtlerindeki bronz heykellerin peşine düşer ve fotoğraflarını çeker
getirir…o heykeller ölümsüz pal sokağı çocukları kitabının ölümsüz çocuklarınındır...dönüp geldiğinde açtığı çantanın içinden , yukarıda fotoğrafını gördüğünüz kitap çıkar bir de…çocukluğumun en
güzel , en kült kitabının macarca orijinal baskısıdır bu kitap
ve sünnet yatağımda döne döne ne çok okumuşumdur…türkçemize de birebir biçimde pal
sokağı çocukları olarak çevrilen french molnar imzalı muhteşem macarca
kitabın bir örneğidir elindeki…bununla da bitmemiştir umur’un güzelim mizanseni,
gittiği yerde babasının en sevdiği kitabın orijinal baskısını aramış bulmuştur
ama yapacağı bir iş daha vardır…
kitabın
1968 yılı baskısını bulup almak….
çünkü
babası murat örem 1968 doğumludur ve umur bir işi yapacaksa mutlaka bir illiyet
bağı olmalıdır hamlelerinin arasında…öyle de yapmıştır işte yine…
işte
bugün , böyle illiyet bağı bulunan incelik ve nezaket örneği bir muhteşem kitap
daha gördü murat örem…
yorgun
ama huzurlu geçen bir günün ardından , gün akşama dönerken, dünyanın
en güzel muratlarından biriyle otururken ve insan müdürlüğünü yine filizlendirirken
bir haza hanımefendi ; önce dinç tuncel girdi içeriye…sonra selim
karakaya dost…
aldım
elime tutuşturulan zarfı…
bir
baktım yine bir kitap…
ama
ne kitap…
açtım
sayfalarını dinç’in yardımıyla…
gördüm
1961
yılı imzasını özdemir asaf’ın…
solmuş
dolmakalem mavisindeyken gözlerim…
tomurcuklandı
gönlümde yaşlar…
sezdirmedim
kimselere…
şair
şunu der bir şiirinde ;
“…
sizlere selam olsun makineler
entertipler,
rotatifler, bobinler…”
ben
de şunu diyeyim ağız dolusu;
sizlere
selam olsun
muratlar,
dinçler, selimler, banular, denizler hafizeler…
sizlere
selam olsun
umurlar
ardalar örsanlar erhanlar…
sizlere
selam olsun
güzel
güpgüzel insanlar….
(
murat örem / 24 ağustos 2015 / ankara…)
- fotoğraflar / arda erhan örem -
- fotoğraflar / arda erhan örem -
Ben yıllar içinde öğrendim ki, bir "nesne"nin gerçek kıymeti varolan marifetleriyle değil, onunla buluşanın bakışlarındaki samimiyet marifetiyle ölçülmeliymiş. Ne mutlu ki, iki marifeti buluşturabilmek de bize nasip olmuş. Vesilenin mutluluğu da bize şımarıklık olarak kar kalsın müsaadenizle :)
YanıtlaSilNe mutlu ki tanıdık sizi. Ne mutlu ki, sıfatlardan öte bir insan olarak tanıyabildik sizi. Varolun..
İnsan yüzyüze iki kez beşer dakika merhaba dediği birine dostum der mi ?
SilVallahi billahi tallahi der....
Hem de canı gönülden der....
Dostum , kalemin gönlün hep insanı göstermeye devam etsin...
murat örem....