*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

17 Ağustos 2015 Pazartesi

süzülürken anadolujet önce güpegündüz sonra gece gece , pencereden aşağı bakarken muratöremmuratörem aklıma yine o soru geldi…



babalık tarafımla
iki çocuk büyüttüm…

boyları boyumu  geçti…
akılları aklımı…

babalık tarafımla
iki çocuk büyüttüm…
üniversiteyi bitirmeye hazırlanıyor biri,
diğeri de o kapıdan içeri girmek için gün sayıyor…

ikisi de hemcinsimdi…

umur’a da , arda’ya da
en küçük hallerinden başlayarak
sokakta, yatakta, oynarken, gülerken…
matematik çalıştırırken….
         onlar bir yandan büyürken büyürken
yüzlerce binlerce soru sordum…
tane tane, usul usul , zihin zihin….
hep ve daima soru sordum…

 ikisi de büyüdükçe büyüdükçe
soru sormayı öğrendikçe
sordukları sorulara cevap almanın hazzını yaşadıkça
bu kez onların  binlerce sorularını cevapladım  
sabırla, itinayla, bıkmadan, usanmadan...
deli keyifler alıp huzurlar bularak…
gözlerindeki ışıltılara meftun olarak…

marks’ı da sordular bana…

ittihat terakki’yi de…

tecahül-ü arifaneyi de…

leblebinin neden (!) yapıldığını da…
niye oruç tutulduğunu da...


istediğim buydu onları yetiştirirken…

biliyordum ki,  binlerce soruyu cevaplamayı öğrenirken
bir gün,  onlar da öğreneceklerdi iyi sorular sormayı…

hakiki cevaplar aramayı…

daha konuşmayı öğrenirken ikisi de
şu soruyu sordum onlarca kez onlara ;
soyut ve somut olanı iyi bellesinler diye...
“balıklar uçar mı yüzer mi….”

öğrendiler adım adım…

balıkların yüzdüğünü…
kuşların uçtuğunu…

insanın
hem yüzüp
hem de uçabildiğini…

aradan yıllar geçti….
ben büyüdüm, kocaldım…
saçımın akları
saçımın siyahlarını
evire çevire döver oldu…

yakın kağıttaki ekrandaki yazıları okumak
bin yıldır elim ayağım olan
gözlüğümü çıkarmamla mümkün oldu…

aradan onlarca yıl geçti
ama hiç unutmadım
çocuklarıma sorduğum
o ilk sorumu…

muhtemeldir ki
arda da umur da hiç unutmadılar
o “efsane” soruyu ve cevaplarını…

iki gün önce
bir ankara-antalya seferinde
ak saçlı bir adam olarak
sakin sakin otururken
anadolujet’in cam kenarı koltuğuna
süzülürkenanadolujet
önce güpegündüz sonra gece gece,
pencereden aşağı bakarken
muratöremmuratörem
aklıma yine o soru geldi…

aklıma ; 
kah gerekli kah gereksiz 
bunca yıldır kendi hedeflerimden vazgeçişlerim geldi…

balıklar yüzer de
sen de iyi uçarmışsın
be murat örem..”

dedim…

gecenin bir yarısı inince uçaktan,
antalya’nın yapış yapışlığına inat
vururken suratıma ankara’nın 
nispeten serin ve mert  ağustosu
eve geldim…

açtım bilgisayarı bu yazıyı yazdım…

“balıklar hep yüzsün
kuşlar hep uçabilsin …
ama insanlar da
biraz daha fazla
düşünebilsin”

dedim…

( murat örem / 17 ağustos 2015 / ankara…)
       -fotoğraf/murat örem/ankara-antalya seferi-







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder