Türkiye’nin bir ‘büyük siyaset belleği’ daha öldü...
Türkiye’nin bir hayat adamı daha
öldü…
Turgut
Özal,
Alparslan
Türkeş ,
Bülent
Ecevit ,
Necmettin
Erbakan
daha
önce gitmişti o dönülmez köprünün
üzerinden…
Sıra
Süleyman
Demirel 'deymiş meğer...
Bir
süredir bu haberi bekliyorduk aslında...
-Tamam arada Kenan Evren de var ama o siyasetçi
değildi…
DARBECİYDİ...
Darbecilerle
siyasetçileri aynı parantezde anmak demokrasiye hakarettir…
Türkiye
'ye hakarettir. . -
Beş
nev-i şahsına münhasır isim de, içinde yaşadığımız ülkenin günahı sevabıyla
mimarıydı...Yaşı 40 ve üzerinde olan bizlerin , hepimizin hayatına dokunan hatta
kısmen belirleyen isimlerdi...
Kimileri,
bu beş isimden birinin kurduğu hükümet
döneminde yaşadı babasının annesinin istenmeyen görev yeri değişikliğini, bir
başkası en ballı ihaleyi belki de bileğinin
hakkıyla bu isimlerden birinin döneminde aldı veya en sevdiğini kör bir kurşunla
sonsuzluğa uğurladı...
O
kör terör yıllarında ölenler öldürülenler öldürenler de ne çok oldu...
Bu
beş ismin hepsi de siyasetin ve hayatın hercümercini hem yaşadı hem de yaşattı …Türkiye’nin
keskinkerekeskin
biçimde kutuplaştığı l970’lerde bu beş ismin cenaze törenlerinde bile olsa
ikişer üçer biraraya gelebilmesi, tokalaşması olay olurdu...
Çok
yorgun günleriydi Türkiyenin...
Karanlık
ve zorkerezor günleriydi. ..
Laf
aramızda kolay günü olmadı Türkiyemizin. . .
Pek
gün yüzü de göremedi bu yalnız ve güzel ülke.. .
1970”lerin
sonunda ergen olmaya hazırlanan bir çocuk adam olarak ben,
severdim liderleri
siyah beyaz televizyon ekranında izlemeyi...
Bence tartışmasız biçimde
En
hazırcevapları Süleyman Demirel 'di
En
renklileri Necmettin Erbakan 'dı. . .
En
az medyatik olanları Alparslan Türkeş'ti...
En
şair olanı Bülent Ecevit 'ti...
Turgut
Özal 'ın “ en.
. . ” diye tanımlanacak bir
pozisyonu yoktu daha.
Onun
sahneye çıkması için aktörlerden biri hastalandığında başrolü kapan amatör oyuncunun hayatının değişmesi misali peri
masalına benzer süreç gerekiyordu...Ve bu da gerçekleşti 12 Eylül
darbesiyle...Benzetmeyi devam ettirirsek
, aktörlerden biri hastalanmadı, hepsi birden sahnenin altına düşürüldüler.
İtilip kakıldılar…
Tank
paletleri geçti üzerlerinden. . .
Turgut
Özal, koskocaman sahnede bir başına kalakaldı kendisini alkışlamaya
hazır seyirciyi de avucunun içine almayı bilerek. .Laf aramızda bu one
man show piyangosunun hakkını verdiği zamanlar da çok oldu ...Çok farklı
isimleri sahnede görmeye alışmış seyirciyi hipnotize etmek de bir meziyetti inanın ki...
Bu
beş ismin hepsi öldü.
Bütün
faniler gibi hepsi ama öldü bu isimlerin...
Sultan
Süleyman’a kalmayan bu dünya onlara da kalmadı...
İnsanların
hepsinin bildiği bu gerçeği , hakkıyla lider olmuş bu beş ismin
de
bilmemesi mümkün değildi elbette. . .Belki arada unutur gibi olmuşlardır ama
onlar
da biliyordu ölümlü olduklarını kendi hırslarını bildikleri gibi. . .Onlarca yıl bulundukları
yerlerde , siyaset ederken , dolaylı ya da dolaysız biçimde yönetirken, bir koca milletin tarihini ,
talihini değiştirecek kararlara imza attılar,
atmak
zorunda kaldılar…
İktidarı
da tattılar defalarca...
Muhalefeti
de...
Darbe
dönemlerinde istiskal de edildiler. ..
Çok
ama çok takdir edilecek biçimde Necmettin Erbakan da , Süleyman
Demirel de , Bülent
Ecevit de , Alparslan Türkeş de hiçbir sorgu sualde
eğmediler boyunlarını.
. .Aman dilemediler darbecilerden . . .
Yüzlerce,
binlerce siyasi talebe yetiştirdiler...
On
binlerce karar aldılar...
Aldıkları
her kararda birileri memnun oldu , birileri hop oturup hop kalktı...
Siyaseti,
idareyi , hayatı , insanı , kamu yönetimini iyi bilmek için çok
yaşayıp çok okuyan biri
olarak, bu beş ismin hepsinin reel politikaları üzerine
saatler boyunca ve ağız
dolusu eleştiriler getirebilirim ben de , sizler gibi...Birçoğunda haklı da
olabilirim sonuna kadar…
Mesela
Demirel
'e çok popülistti, demagogdu diyebilirim.. .
Ecevit'e, bir insan ömrü
boyunca her seferinde bu kadar mı kötü mü ekip kurar sorusunu yöneltebilirim. .
.
Prof doktor Erbakan
'a , ah be hocam sen her şeyden önce dahi bir mühendis beyindin neden herkese
bilim yerine yıllarca kadayıf hikayeleri anlattın
cümlesini kurabilirim. . .
Türkeş
'e, gülmek sana da çok yakışıyordu neden bu kadar kaçtın
hayattan ve
gülümsemekten diyebilirim....
Turgut
Özal’a gelince; evliliğimin
ilk yıllarıydı…
Cumhurbaşkanıydı
Özal…
Atakule’de
artık yerinde yeller esen dreamlanddaydık Erhan Dayım ve
sarıdamarlı"GÜZEL"gelinle...
Gecenin
bir vakti hareketlenince ortalık anladık ki Özal gelmiş…
Aktör
dayım koşarak gitti Turgut Özal’ın yanına ben Erhan Dilligil
cumhurbaşkanım saygılar
sunuyorum dedi.. ..
Ben
gençliğin tepkiselliğiyle yapmadım
bunu...
Gitmedim
yanına Özal”ın. ..
Hayatımdaki keşkelerimden biridir...
Oysa
yanına gidebilir , saygılı bir üslupla , sayın cumhurbaşkanım tarih sizi de bir gün
hatırlayacak, isterim ki doğrularınız yanlışlarınızdan çok olsun…misali
bir cümle kurabilirdim…
O
zaman şunu diyeyim Turgut Özal'la ilgili de ; binlerce yıldır oturmaya
alışmış bir bedenle
ancak bu kadar koşturabilirdiniz bir ülkeyi 100 metrede. . .
Süleyman
Demirel de öldü...
Hepimiz
öleceğiz. ..
Çok
yıllar önce, küçük oğlum Arda , Süleyman Demirel’in elinden almıştı okuma bayramında
çiçek buketini öğrenci temsilcisi olarak...Ona şunu demiştik hepimiz; Ardacım
bu çiçeği veren biliyor musun bizim eski cumhurbaşkanımızdı...Çocukluğun
aklıyla şöyle demişti Arda omuzlarını silkerek; “Eski cumhurbaşkanıymış o....ne
yapayım yani eskisini... ”
Gülmüştük…
Şimdi
vereyim artık üniversite kapısına gelen küçük oğlum Arda’ya da o zaman yeni cevabımı
;
Bazı
insanların bazı makamların eskisi olmaz...
Bazı
sevgilerin nefretlerin de…
Süleyman
Demirel de tarihin terazisinde artık...
İsteyen
istediği kefeye koysun darasını , ağırlığını, günahını, sevabını...
Ben
de sayabilirim bir çırpıda kusurlarını, günahlarını…
Ama
benim
aklım fikrim
ve
hakkım
son
tahlilde
yine
de
türkiye duvarına
bir tuğla koyanlardan
bir tuğla koyanlardan
yanadır…
(
murat örem / 17 haziran 2015 / ankara…)
Hepsi de tarihimizle birlikte hayatımızda derin izler bırakarak gittiler. Onlarla çeyrek asırdan daha uzun bir zaman geçirdik. İyisiyle kötüsüyle.
YanıtlaSil