Yukarıdaki
fotoğrafta ne görüyorsunuz…
Ne
görüyorsunuz yukarıdaki fotoğrafta…
Gökyüzünü mü…???
Demir parmaklıkları mı …???
Balkonları da odaların ruhsuzluğuna indirgeyen cam
duvarları mı ???
Kadınların bir dönem meftun oldukları fiskos
masasını mı ???
Soldaki
çiçeği mi ?
Sağdaki
çiçeği mi ??
İki
çiçeği birden mi ???
Cam çaydanlığı mı ?
Estetik metal saksıyı mı ???
Hepsini birden mi ?
Yukarıdaki
fotoğrafta ne görüyorsunuz…
Ne
görüyorsunuz yukarıdaki fotoğrafta…
Hadi kallavi bir soru daha ….
Hangi çiçek
daha önce ölecek…???
İkisi birden iyi bakılsa da yine de hangisi daha erken toprak olacak ???
Hangisi
topraktan beslense de yine toprağa daha önce gidecek…
Bilebilir
misiniz bunu…?
Kesinlikle
bilebilir misiniz ??
Kat’iyen
bilebilir misiniz ???
Yalnızca tahmin edebilirsiniz yapraklarına
çiçeklerine toprağına bakarak…
Ama kesinlikle bilebilir misiniz..
Peki
bir soru daha…
Daha
kallavisinden ….
Bütün bu
soruları cevaplamadan önce en temel
soruyu sordunuz mu ?
En
hakiki soruyu sordunuz mu ?
Hangi çiçek daha gerçek çiçek diye sordunuz mu ?
O zaman biz size söyleyelim….
Fotoğrafın solundaki çiçek daha çiçek çünkü havaya
suya bakıma ihtiyacı var…
Çünkü
insana ihtiyacı var…
Sağdaki çiçeğe gelince…
Çiçek görünümlü bir plastik o…
Yaprağıyla çiçeğiyle bir plastik o…
Duruşuyla edasıyla pis bir plastik o…
Çöpe atılmazsa ,
güneşte cayır cayır yanmazsa sizi de çocuğunuzu da çocuğunuzun çocuğunu toprağa
gömecek kadar uzun yaşayacak bir rezil plastik
çiçek o…
Bakmayın
pembe yeşil gülümsediğine….
Bakmayın
size uzaklardan yakınlardan el ettiğine…
Pis
bir plastik o…
Rezil
bir plastik o….
Peki siz şu hayatta ne
istersiniz…
Bir çiçeği emek emek
büyütmeyi mi …
Bir sevgiyi emek emek
büyütmeyi mi…
Bir gün hak vaki olduğunda çiçeğinizi de sevginizi de toprağa vermeyi kabullenmeyi mi …Yoksa bir plastik denizinde sonsuza dek yüzüyor görünüp o pis kauçuk kokusunu soluya soluya ölmeyi mi …
Fotoğrafın solundaki
çiçeğin suyunu toprağını güneşini ihmal ettiğinizde o da sizi ihmal eder çünkü
canlıdır o da sizin gibi…Karşılıklı ihmal ettiğinizde önce o ölür çünkü sizin
ona muhtaçlığınızdan daha fazladır o canlı çiçeğin size muhtaçlığı…
Fotoğrafın sağındaki
çiçeği ihmal ettiğinizde bir plastiğin umrunda bile olmaz bir insanın
ilgisizliği…Arsızca yaşar(!) o plastik, muhtemelen sizi de gömene dek…
Şimdi başa dönelim…
Soruları
katmerlendirelim…
İnsan neden yaşar …
İnsan niye yaşar…
İnsan niye sever…
İnsan niye kızar…
Boşuna mı diyordu gürül
gürül sesiyle büyük usta Çetin
Altan ;
“birinden en fazla ne kadar nefret
edebilirsin...”
sorusuna cevap olarak ;
“Ne kadar seversen o
kadar büyüktür nefretin…”
diye üstüne basa basa…
Soruyu tekrarlayıp
yazıyı toparlayalım ;
İnsan niye sever ????
Bir plastik denizinde, kauçuk kokusunda sonsuza dek yaşamak için mi ???
Emek emek büyüttüğü bir
çiçek bahçesinde gerçek sevgiyi ve gerçek nefreti yaşamak için mi ???
Etrafınıza bakın…
Etrafınıza iyi bakın…
O , .iktirici facebook fotoğraflarındaki elele tutuşan plastikkereplastik kadınlara erkeklere değil ama…
Etrafınıza iyi bakın…
Büyük çoğunluk , sevgili
olsun , karı koca olsun , aile olsun bir elmayı dişlerken bile değirmez
dudağını karşısındakinin ısırdığı yere….
Tatmamıştır o duyguyu…
Titrememiştir bir buluşma öncesinde bacakları…
Sabırsızca beklerken sevdiğini gözüne akrep yelkovan kaçmamıştır hiç…
Anaları babaları
seçmiştir kurukafa suratlı heriflere evde kalmış koca memeli küçük beyinli kızları
gelin diye,kadın diye, eş diye…
Ama daha uzun sürer o
kauçuk aşklar , evlilikler , aileler…
Bir de , seviyorsak
sevdiysek yanalımulanpisipisineyanalımulancılar vardır….
Sevgiyi de yaşarlar
dibine kadar…
Nefreti de…
Bir elmayı da dişlerler dibine kadar karşılıklı, dudakları da karışır birbirine tükürükleri de sitemleri hatta küfürleri de yıllar boyunca…
Bu yanalımulanpisipisineyanalımcılar
öyle alışırlar ki dişlemeyi her şeyi birlikte…Günlerden bir gün bir bakarlar ki,
diş izleri geçmiştir birbirlerinin gözlerine yüzlerine ruhlarına…
Öyle keskinleşmiştir ki
dişleri, farkına bile varmazlar kendi
kuyruğunu yemeye çalışan tarihteki ouroboroslara benzediklerinin…
Şimdi başa dönelim…
Soldaki çiçeğe iyi
bakalım…
Çünkü o yaşayan bir
çiçek…
Sevgiye ilgiye güneşe
suya ışığa gülümsemeye hazır bir çiçek…
Sağdaki çiçeğe de iyi
bakalım…
Ama ne mal olduğunu
bilmek için !!!
Birileri kauçuk kokulu pis plastik çiçeklerine yalandan
bakarken
Biz pisipisine
yanalım diye diye
Bütün bedelleri
ödeyeceğimizi bile bile
Sol memenin altındaki
cevahire de kararmasın diye iyi bakalım…
Çünkü her şey geçecek
ve en sonunda
sol memenin altındaki
cevahir
diye tanımlanan
o yürek söyleyecek
en hakiki türküyü…
zamanında
hangi mutlulukları
yaşayıp yaşattıysa
yine o cevahir ödeyecek
en ağır bedelleri…
ama utanmadan…
ama aslını inkar
etmeden…
ama
“yaşadım
erik ağaçları
şahidimdir…”
diyerek…
( murat örem / 14 haziran
2015 / ankara…)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder