Birkaç
gün sonra takvim 7 Nisan’ı gösterdiğinde teorik fizik alanındaki çalışmalarıyla
tüm dünyada çok saygın bir yer edinmiş Feza Gürsey'in 93. doğum yıldönümü
olacak...
Feza
Gürsey Hoca yaşasaydı 93 yaşında
olacaktı 7 Nisan’da...
Feza Gürsey’in ölüm tarihi de Nisan ayına denk düşecektir 1992 yılında...
Kimler
ne kadar farkındadır ki tüm bunların ?
Kimlerin
ne kadar umrundadır ki bu durum ....!!!
Hayatı
boyunca birçok akademik yayına imza atmış, bilim dünyasının en prestijli
ödüllerine lâyık görülmüş olan Feza Gürsey'in bilimsel çalışmalarını tümüyle anlaşılır kılarak şu yazıya sığdırmamız asla mümkün değil...
Feza
Gürsey 7 Nisan 1921'de İstanbul'da dünyaya gelir. Galatasaray Lisesi'ni
bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde fizik eğitimi görür.
Doktora çalışmasını Londra Üniversitesi'ne bağlı İmparatorluk Bilim ve
Teknoloji Yüksekokulu'nda tamamladıktan sonra Cambridge Üniversitesi'nde
doktora sonrası çalışmalarını yürütür....
1951
yılında yurduna dönerek İstanbul
Üniversitesi'nde asistan olarak göreve başlayan Gürsey 1953 yılında doçentlik derecesini alır.
1957-60 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri'nde çeşitli
üniversitelerde araştırmalar yaptıktan sonra
Ankara'ya geçerek ODTÜ'de Teorik
Fizik Bölümü'nde profesör olarak göreve başlar.
1974
yılına kadar çeşitli aralıklarla ABD'de konuk öğretim üyesi olarak dersler
veren Feza Gürsey, ODTÜ'den ayrılarak Yale Üniversitesi'ne geçer. 1977 yılından
aramızdan ayrıldığı 1992 yılına kadar 15
yıl boyunca Yale Üniversitesi’nde kimyasal termodinamiğin kurucusu Josiah
Willard Gibbs adına kurulan kürsüde profesör olarak görev yapar Feza Gürsey
Hoca...
Bilime
olan katkılarının yanı sıra, bir başka efsane hoca Profesör Mustafa İnan gibi
divan
edebiyatı da dahil olmak üzere, şiire, edebiyata yakın olan Feza
Gürsey’le ilgili çok etkileyici yazıyı,
matematikçi Profesör Ali Nesin yazmıştır...
Ali
Nesin , Matematik ve Oyun kitabında şöyle anlatmıştır Feza Gürsey Hoca’yı yaşadıklarından da yola çıkarak ;
“ 1980 yazıydı. Feza Gürsey
ve ailesi Fransa’ya geldiler.
Eşi Suha Hanım’ı ve
kendisini ilk o zaman gördüm.
Oğlu Yusuf Gürsey‘le bir
yaz önce Türkiye’de tanışmıştım.
Feza Bey, Fransa’nın ve
dünyanın en gözde bilim merkezlerinden biri olan Collège de France’ta ders
vermeye gelmişti. Derslerine gittim. Salon tıklım tıklım doluydu. İlgi çok
yüksekti.
(...) Son derece akıcı
bir Fransızcayla ve saygı uyandıran bir dinginlikle konuşuyordu. (...)
Anlattıklarını herkesin anladığından, anlayabileceğinden en küçük bir kuşku
duymuyordu. “Gördüğünüz gibi pek de zor
değilmiş” der gibiydi. (...)
Dersten sonra
birlikteydik. Konuşmasının anladığım bölümlerinden, yani matematikle ilgili
bölümlerinden sorular sordum. Sanki bir meslektaşıymışım gibi başladı
anlatmaya. “Ağzından bal akıyor”
denir ya, işte öyleydi, ağzından gerçekten bal akıyordu.
Daha
da önemlisi beni ciddiye alıyordu.
Ciddiye
alınıyordum...
Bir
bilim adamı olarak ciddiye alınıyordum...
Feza Bey acaba o gün
bana gerçekten neler öğrettiğinin, neler verdiğinin ayrımında mıydı? Yale
Üniversitesi’ne doktora için başvurdum. Kabul edildim.
Feza
Bey sayesinde kabul edildiğimi sonradan öğrendim.
(..) Matematik bölümü
Feza Bey’e sormuş:– Ali nasıldır?. Feza Bey nerden bilsin matematikte nasıl
olduğumu? Gene de, – Çok iyidir, demiş, bence kabul etmelisiniz.– Ama okul
notları pek iyi değil, demişler. Fransa’da ABD’deki gibi bol not verilmez.
Notları Fransa için çok iyi. Kabul edin pişman olmayacaksınız. (..) Feza Bey’e
güvenip beni matematik bölümüne kabul etmişlerdi. (..)
Feza Bey üzerine ne
anlatayım? (...) ABD’deki evinin bir
Türk yurdu haline geldiğini, Türk öğrencilerinin sorunlarına karıkoca nasıl
çözüm bulmak için uğraştıklarını anlatmalıyım. Eşimle evlendiğimiz
dönemde geceleri evlerinde ailecek
düzenledikleri kutlamada Asaf Halet
Çelebi‘nin “Maria” şiirini nasıl
duyarak okuduğunu atlamamalıyım. Gece geç saatlere dek evinde biz gençlerle
oturduğunu, yaşıtlarıymışız gibi sohbet ettiğini, bizlerle oyunlar oynayıp bir
çocuk gibi eğlendiğini söylemeliyim.
Ya
elinde kâğıt kalem, koltuğunda hesaplara daldığı anlar?
Feza
Bey eşsiz bir insandı. Feza Bey sayfalara sığmaz....”
Ankara’da
yaşayan okurlar ;
Altınpark’taki bilim
merkezinin adı anlamlı bir
kadirbilirlikle yıllardır Feza Gürsey Bilim Merkezi’dir ve
hala hem çocuklara hem büyüklere hizmet vermeye devam etmektedir...
Farkındasınız
değil mi ?
(
murat örem / 03 nisan 2014 / ankara...)
Feza Gürsey geride aslında çok şey bıraktı. Diğer tüm değerli insanlarımızın giderken yaptıkları gibi aynı; o da bir parçasını bu ülkeye adayıp gitti. Feza Gürsey'in değerini, bıraktığı mirası omuzlayıp daha ileriye taşıdığımızı düşünmüyorum açıkçası. Bu yüzden de şahsım adına bir fizikçi olarakta kendisinden özür diliyorum.
YanıtlaSilBu dediklerim yüzünden kızdırmam umarım kimseyi. Ancak tablo acıklı. Bilim geriye gider mi hiç? Gidiyor. Bilim artık sadece sosyal medya da yabancı kaynaklardan görüp paylaştığımız bir gönderi. Bilim unutulmak üzere bir odaya kapatılmış, kirli perdelerle sarıp sarmalanmış. Yakında ölecek emin olun. Ve yasını tutmak bile aklımıza gelmeyecek. Ey güzel halkım; (Murat Bey özür dilerim lafınızı çalmış gibi oluyorum ama) 'Farkındasınız değil mi?' ...
Bu arada sizin kelimelerinizi kullanarak bitirmek istiyorum bu yorumu. Umarım biraz değişiklik yapacağım için kızmazsınız bana...
Ankara’da yaşayan okurlar ;
Altınpark’taki bilim merkezinin adı anlamlı bir kadirbilirlikle yıllardır Feza Gürsey Bilim Merkezi’dir ve hala hem çocuklara hem büyüklere hizmet vermeye devam etmektedir. 1993 yılından bu yana hiç değişmeden, kendini geliştirmeden hemde. Feza Gürsey'in kemiklerini sızlatacak biçimde hemde; on liralık tamiri bile yapılmadan...