Tam tamına 14 ay önce bir
yazı yazmıştım Beşiktaş’la ilgili...
Merak edenler bu yazının
altında verdiğim linke tıklayarak okuyabilir o kısa ve sitemkar yazıyı da...
Övünmek gibi olsun hatta hakkıyla övünmek olsun
“ baba tarafından yedi ceddim Beşiktaşlıdır benim...”
Demokratik
tercihler gereği başka takımlara gönül verenler çıkmamış mıdır aranızdan diye
sorarsanız , elbette vardır birkaç istisna
(!) derim...
Benim
Beşiktaşlılığım ilkokulun ilk
yıllarından başlar...
Hadi gene övünmek olsun ;
Şöyle böyle 40’yıllık
Beşiktaşlıyım ben de...
Bu blogdaki farklı
yazılarda büyük sevgiyle andığım Selahi Dedem’in 1970’lerin tam
ortasında Beşiktaş’a transfer
teklifini (!) hemen kabul etmiştim yaşım
iki hanelere ulaşmayan yeni taraftar olarak...
Olan bitende, Beşiktaşlı olmanın tarifsiz mutluluğu bir yana
, zamanın 500 Lirası’na varan transfer ücretinin
(!) de cazibesi vardı...
500 Lira iyi paraydı..
Deli paraydı..
Nereden bilecektim arkasında tarihi istanbul üniversitesi kapısı çizimleri olan bu paranın üzerindeki üniversitenin öğrencisi olacağımı yıllar sonra :))
Deli paraydı..
Nereden bilecektim arkasında tarihi istanbul üniversitesi kapısı çizimleri olan bu paranın üzerindeki üniversitenin öğrencisi olacağımı yıllar sonra :))
Bana tuğla gibi en az 20 kitap aldıracak kadar iyi paraydı...
Şimdi içinizden bazıları fırsat bu fırsat deyip "sen parayı eskiden sever miydin..." diye sorarsa onlara da yanıtım şöyle olsun " ben parayı yalnızca kitap alırken çok sevdim..."
Şimdi içinizden bazıları fırsat bu fırsat deyip "sen parayı eskiden sever miydin..." diye sorarsa onlara da yanıtım şöyle olsun " ben parayı yalnızca kitap alırken çok sevdim..."
Muhtemelen , senede sepete imza da atarak
ilk transfer ücreti alan taraftarlardan olmuşumdur ama tarih bunları yazmaz...(!)
Biz Beşiktaşlılara inat, bugün bile Fenerbahçeli
olmanın ayrıcalık olduğunu söyleyen annem Müjgan Hocanım’a
göre 40 yıldır dönek :) bir taraftar sayılırım ben ama hikayenin özeti şöyledir ;
O güne dek Fenerbahçe’liydim
ben ve zamanın 1. Lig’inde Trabzonspor’un
önüne gelen her takımı hep aynı skorla 1-0’la yendiği dönemlerdeydik... Trabzonspor
1.Lig’e yeni çıkmıştı ve hiç de yabancılık çekmiyordu 3 büyükleri de aynı
tarifeyle yenerken hakkıyla şampiyonluklara ulaşırken...
Bir Pazar günü Fenerbahçe
– Trabzonspor maçından önce kendi kendime söz verdim..Tuttuğum takım , Trabzonspor’a bu maçta da yenilirse bırakacaktım Fenerbahçe’yi...Dönemin çok
iyi kalecisi Datcu’yu ne çok severdim oysa...Cemil’i , Alpaslan’ı
da...Fenerbahçe’yi de severdim o güne dek
ama Trabzonspor’a yenilme seansları gücüme gitmişti...Tak etmişti....
Ve o maçı da kaybedince
Fenerbahçe, ben artık Fenerbahçe’yi bıraktım demiştim...Selahi Dedem de o
anı bekliyormuş ki; “ Gel seni de Beşiktaşlı yapalım...Şu kağıda yaz bizim
takıma transfer olduğunu , imzala ve hemen 500 liralık banknotu benden al...”
demişti...
İmzalar atılmış ,
transfer ücretim SelahiÖremDedeBank tarafından nakden (!) ödenmiş ve
yeni bir dönem başlamıştı benim için...
O
gün bugündür Beşiktaşlıyım...
Küçük amcam Aşkın Örem de iyi bir
Beşiktaşlıydı...
Selahi
Dedem hepimizden
Beşiktaşlıydı...
Babam
Taşkın
Hoca hala hakiki Beşiktaşlıdır...
Büyük
Amcam Coşkun Örem Beşiktaşlıdır...
Yakından
, çok yakından tanımayı hakiki bir şans saydığım ve çocuklarımın büyükbabası olan İbrahim Balkan da sıkı bir Beşiktaşlıydı...
Yüzyüze hiç gelmesek de,
yıllardır telefonla maç kritikleri yaptığımız sevgili Doktor Adnan Yüce de
has Beşiktaşlıdır...
Listeyi uzatabilirim...
Sizler de kendi listenizi
uzatabilirsiniz değerli okurlar...
Taraftarlık tadında
bırakılırsa güzeldir, çok güzeldir...
İşin içine hakaretler ,
döner bıçakları, basılan tesisler girmezse, cebinde ekmek alacak
parası olmayanlar tuttuğu takımlardaki
futbolcuların aldığı milyon dolarların azlığına anlamsızca üzülüp
birbirlerini kırıp dökmezse, her maç öncesinde hakemler üzerinden binbir senaryo
yazılmazsa, futbolun bir yanıyla milyar dolarlık gölgeli bir sektör olduğu
da unutulmazsa...
Taraftarlık çok
güzeldir...
Tuttuğun takım üzerinden
sosyolojik , psikolojik tahliller yapmak da çok güzeldir her şey tadında
bırakılırsa...
Spor Sosyolojisi denince Türkiye’de akla gelen ilk
isim olan dostum Doç.Dr. Ahmet Talimciler’in her
biri akide şekeri tadında öğretici ve yol
gösterici makaleleri emek emek okunup anlamaya çalışılırsa da çok güzeldir taraftarlık...
Dikkat edilmesi gereken aslında
çok basittir ;
“Sizin hakiki bir
taraftar olmanız ,
tarafsız olmanızın önüne geçmemelidir...”
Bütün bunları niye yazdım
diye sorarsanız söylemek isterim;
Bugün
Beşiktaş’ın en güzel isimlerinden olan
Beşiktaş’ın en güzel isimlerinden olan
Baba Hakkı’nın
Hakkı Yeten’in
25. ölüm yıldönümü...
40 yıllık
Beşiktaşlılığımla hep onur duydum...
Basketbolda , futbolda
umulmadık yenilgiler yaşadığımızda da gurur duydum, şaşırtıcı ve hak edilmiş başarılar kazandığımızda da...
10 gollü galibiyetler
aldığımızda da gurur duydum, son saniyelerde goller yediğimizde de , son iki
haftalarda kara mucize şeklinde şampiyonluktan olduğumuzda da gurur duydum
Beşiktaşımızla...
Artık aramızda olmayan Kurthan
Fişek Hoca’nın şu tarifini yıllar önce duyduğumda da gurur duydum
Beşiktaşımızla...
“ Fenerbahçe burjuvazinin
Galatasaray
aristokrasinin
Beşiktaş proleteryanın
takımıdır...”
Bir de tabi en çok gururu,
Hakkı Yeten gibi , Mehmet Galin gibi, Şükrü Gülesin gibi Süleyman Seba gibi efsanelerle anılan
takımın taraftarı olmakla duydum...
Hemen aşağıda link verdiğim T24 sitesindeki Hakkı Yeten yazısını
yudum yudum okumanızı önererek...
( murat örem / 16 nisan
2014 / ankara...)
meraklısı için sözünü ettiğim yazı ;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder