dünya
bir masalın daha sonuna geliyor…
“kendini
sev”
“sen
çok kıymetlisin..”
“sevgi
böceği ol , dertlerini geride bırak…”
“
bedenini kutsa…”
“ruhunu
yücelt…”
cümleleriyle
zirve yapan rezillik zaman içinde bitecek…
bitmek
zorunda…
20.
yüzyılın , 21. yüzyılın rezil büyücüleri de
bu
birbirinden
müptezel replikleri zırvalayanlar…
-işini
çok iyi yapan çok çok küçük azınlığı tenzih edersek…-
kerameti
kendinden menkul
yaşam
koçu mu ararsın
beden
dili uzmanı mı ararsın
8
seansta 1000 liraya göbeğini küçültürüz yalancılarını
mı ararsın....
bunların
hepsi aslında o büyük masalın parçaları…
kendini
elbette sev…
ama
kendine emek verdiysen sev…
kıymetli
olduğunu elbette unutma…
ama
karşındakinin de bir kıymeti olduğunu aklından çıkarmadan…
sevgi
böceği olacaksan ol…
ama
sevgi böceği hallerinin derin bir sevilmeme korkusuyla beslendiğini
hatırından çıkarma ve kendi durduğun yeri iyi sorgula…
bedenini
ve ruhunu kutsa ve yücelt ama insan denen canlı türünün ne kadar kırılgan ve
çelişkilerle dolu olduğu gerçeği bir mıh gibi hep zihninde saplı dursun ki
abuk sabuklaşma….
dünya
bir masalın daha sonuna geliyor…
hayatta
en hakiki mürşit ilimdir diyenler yine haklı
çıkacak…
ekmeği
iyi pişirenler,
kalemi
klavyeyi iyi kullananlar,
programına
emek verenler,
hastasına
kulak kesilenler,
öğrencisinin
gözünün bebeğine bakanlar,
özüyle
sözü çelişmeyenler
evlatlarına
iyi baba olanlar
gerçeği
anlatan şiirler yazanlar
yeniden
yeniden en önde olacak…
dünya
bir masalın daha sonuna geliyor…
elbette
bir masalın sonuna gelmek , bir
kurabiyenin ısırıla ısırıla bitivermesi misali bir anda olmayacak…
ama
biz göreceğiz bu masalların da bittiğini…
ilim
ve fennin her zaman en hakiki mürşit olduğunu…
şu
aşağıdaki şiiri
döne
döne akıl akıl fikir fikir
on
kere yirmi kere otuz kere okuyun…
bu
şiiri okurken okurken de
şairlerin
şairi cemal süreya’ya
çiçek
dolu şapkanızla
kocaman
selamlar gönderin…
(
murat örem / 13 eylül 2015 / ankara…)
-fotoğraf / arda erhan örem / sinop
inceburun / en kuzey / 2015-
*****
Onlar
İçin Minibüs Şarkısı / Cemal Süreya
Eşyanın
konumunu biçimini rengini almışlardır
Koltuğa
oturdular mı koltuğun boyuna eklenir boyları
Pat
pat pat diye gülerler bir motosiklet neşesiyle
Ama
zariftirler de bir bisiklet kazasında ölmeyi akıl edecek kadar,
Patatesin
ağaçtan mı koparıldığını tartışacak kadar naiftirler de,
Hakçası
bilmedikleri yoktur, bütün balık adlarını bilirler bir kere,
Lunapark
beğenisiyle düzenlenmiştir yatak odaları,
Kadındırlar
nişanlıları kendilerine ada falan armağan ederler
Dardırlar
da, söz aramızda, çekecek kullanarak işlemde bulunmak gerekir,
Bayramlarda
trafik noktalarına gül lokumu kutuları bırakırlar,
Ulusçudurlar
bunun kanıtı olarak viskiyi kâseyle içerler
Ama
batılıdırlar da lahmacuna havyar sürecek kadar,
Hekimdirler
güneş gözlüğüyle kürtaj yaparlar başarırlar da
Şapkaları
güzel bir niyet gibidir, öfkeleri dört mevsim reklamı,
Lirik
değillerdir olmayı da istemezler zaten isteseler de olamazlar
Ama
hamarattırlar
uyku
hapları ve bir sürü zımbırtıyla ölümü magazinleştirecek kadar;
Padişahtırlar
ferman çıkarmışlardır:
hareme
patlıcan ve hıyar ancak kıyılarak sokulabilir;
Sikke
kesmişlerdir badem yaprağından ince kırağı tanesinden yeğni;
Tecimendirler
yüzyıllar boyunca karılarına hükümdarların
sataşmasını
ağırca bir vergi olarak kabullenmişlerdir.
Düşünürdürler
de ölülerin aile albümlerinden
toplumbilim
kuralları çıkaracak kadar,
Dalgalı
görürler her şeyi çiçek sayrılığını omuriliklerinde geçirmişlerdir;
Efedirler,
Nazilli'de Uzunçarşı onlarındır törenlere madalyalarla katılırlar
Ama
yük kamyonları Denizli'den geçerken plaka değiştirir
Ve
sakıngandırlar sokakta konuşurken sırtlarını duvara verecek kadar;
Düğünlerinin
provası yapılır sünnetlerinin de ölümlerinin de
Kefenleri
de kundakları gibi özenle hazırlanır ve aynı renktedir:
Kızlar
için pembe-beyaz oğlanlar için beyaz-mavi
Dünya
müzesinin en renkli portreleridirler
Tarihin
sabıka kaydında fotoğrafları
Önden
güleç ve edilgin yandan keskin ve firavun;
Dilenciler
ve genelev kadınları üstüne sayısız özdeyiş yatar kursaklarında,
İçlerindeki
sevgi insanları atlayarak hayvanlara yönelmiştir
Özellikle
kedilere ve köpeklere karşı iyice duygusaldırlar iki gözleri iki çeşme,
Öldürmemektir
felsefeleri bir karıncayı bile, ama yaşatmayı bilmezler,
Bönlükten
korkarlar, gezgin köftecilerden adamakıllı korkarlar
Fotoğrafın
arabından ödleri kopar
Öğretmenlerden
de korkarlar nedense
Ama
elbet yerine göre gözüpektirler de
Sigaralarını
yüksek fırından yakacak kadar;
Çincede
demagoji olanağı var mıdır?
Arpaçay
ne ilçedir?
Atçalı
Kel Memet mi Manisalı Kör Bayram mı?
Yarın
mı öbürgün mü?
Sorulardan
korkarlar;
Yine
de yanıtları hazırdır her şeye:
...dığı
gibi, ...mekle birlikte, ...na karşın;
Olasılığa
tanrı gibi taparlar da olağandan ödleri kopar,
Doğuran
atı güzel bulur
Eski
Anadolu-Bağdat demiryolu ortaklığının kitaplığında
Ve
bir takım belletenlerde adları geçer,
Noterler
tutar güncelerini,
Yönetmendirler
kurul başkanıdırlar
Japon
feneri ya da uçurtma tadı taşıyan senetlerden
Zamanaşımı
süresi dolmadan tüyüp gider imzaları,
Kimi
sözler onlar için kullanılır: saygın, ünlü, şahane
Kimi
sözler onlar için de kullanılır
Kimi
sözler onlar için kullanılamaz
Kimi
sözlerin kullanılmaması doğrudur
Kimi
sözler hiç kullanılamaz
Haşhaşla
çalıştırırlar güzellik enstitülerini
İşbilirlik
konusunda yücegönüllüdürler Svidrigaylov'luk taslarlar
Gerçekte
su katılmadık birer Lujin'dirler
Taşarondurlar,
Yine
de
Göçmen
kuşların durumu söz konusu olunca
Bir
yerlerinden birkaç Ahmet Cemil birden çıkarabilirler;
Dibe
çökerler devinim evrelerinde
Durgun
dönemlerdeyse kurbağa pislikleri gibi
Yan
yana omuz omuza bitişe bitişe
Suyun
yüzüne yükselirler
Giderek
renkleri koyulaşır
Avukattırlar
Günoğludurlar
Nilüferleri
kararta kararta
Kalırlar
orda.
cemal süreya….
Murat bey, sonuna geldiğimiz masalın sonunu bir an önce görmek dileğiyle merhaba;
YanıtlaSilHafta sonu okuduğum bir gazetenin magazin ekindeki haberleri görünce, neden bizim "sanatçı gibi görünen" değil de, "asıl sanatçı"larımızın da magazin haberleri yapılmıyor, diye düşünmüştüm... Magazin dediğim de, sadece "dedikodu" haberleri değil. Gerçek sanatçıların, oyuncuların, nerede ne yaptıkları, çalışmaları ya da hayatla ilgili olarak ne söyledikleriyle ilgili haberler... Çünkü okuduğum gazetenin magazin eki, tanımadığım, ne iş yaptığı anlaşılmayan, bir dizide oynayıp bir anda gündeme getirilen kişilerle doluydu...
İşte bu kişilerden genç bir kadın, "kendi haberlerimi takip edemiyorum... artık özel hayatımla ilgili konuşmayacağım" diyor...
"Fit anne" başlıklı bir haberde ise, denizden çıktıktan sonra duş yapan, düzgün fizikli bir kadın "oyuncu"nun fotoğrafı yer alıyor... "Bodrum aşkları," "plajda aile saadetleri," "verilen ya da alınan kilolar..."
Oysa Adalet Ağaoğlu'nun tatil için nereye gittiği, neler yaptığı da haber olabilse ya... Hilmi Yavuz, Murathan Mungan, Ahmet Ümit, Selda, Hümeyra, Erkin Koray gibi sanatçılar da gündemimizde olsa, onların ne yaptığından, hangi konularda çalıştığından da haberdar olabilsek, konuşabilsek...
Örneğin Selda Bağcan, 2012'de Londra'da verdiği konserle dünyanın dikkatini çekmiş ve Türkiye'de öyle haber olmuştu… Türkiye’de “görülmediğini” söyleyerek bizdeki ilgisizlikten şikayet eden sanatçı “Dış konserlerim artınca beni görmeye başladılar... 40 yıldır buradayım, 41'inci yılda mı aklınıza geldim?" diye konuştu. Ne acı! Türkiye'nin gerçek sanatçıya ilgisi, ancak ona bir yabancının eli değdiği zaman ortaya çıkıyor... Yine Selda Bağcan'ın adı bu yıl da, kendisinin hayranı olduğunu söyleyen “Yüzüklerin Efendisi" filminde Frodo'yu oynayan Elijah Wood ile gündeme geldi... Üstelik o Elijah Wood, Barış Manço, Erkin Koray ve Moğollar'ın da hayranıydı...
İşte Türkiye'nin acı gerçeği: Sanatçı geçinen bir sürü isim, baş tacı edilip gündemden düşürülmez, sanatçılığı hak eden bir isim ise, ancak bir yabancı tarafından telaffuz edildiğinde akla gelir... Bu tuhaf ve komik durumun sorumlusu da hep yapılan şu klasik tespit mi acaba? "Türkiye'de ne burjuva sınıfı ne de onun kültürü var."
Böylece ülkenin "kültür" yelpazesine girip orada boy göstermek için hiçbir " bilgi, tecrübe sınaması"dan geçmiyorsunuz... Bir günde gündeme oturabiliyorsunuz! Bunun için sanatını iyi yapmak, bazı şeyleri "bilmek" hiç gerekmiyor...
Böylece mesleği mankenlik mi oyunculuk mu modellik mi olduğunu bilemediğimiz bir magazin figürümüz, övüne övüne, "ben kitap okumam, tweet okuyorum" diyebiliyor... Bir başkası, sosyal medyada paylaştığı mesajında, "deli gibi kitap okuduğunu" belirtip henüz ambalajları açılmamamış onlarca kitabın fotoğrafını paylaşabiliyor...
Son dönemde moda olan, rağbet gören tarz, "olmak" değil, "gibi görünmek" "Olan"ların da rağbet gördüğü, gündeme geldiği günleri görmeyi ümit ederek size ve okurlarınıza saygı ve selam gönderiyorum...
Kemal Atalay
değerli kemal atalay ;
YanıtlaSilben de bu birbirinden nitelikli , derin ve analitik yorumlarınız için size saygı ve selam gönderiyorum....
düşünmeye, yazmaya, yorumlamaya devam....
murat örem....