*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

13 Eylül 2015 Pazar

dünya bir masalın daha sonuna geliyor ; ekmeği iyi pişirenler, kalemi klavyeyi iyi kullananlar, programına emek verenler, hastasına kulak kesilenler, öğrencisinin gözünün bebeğine bakanlar, özüyle sözü çelişmeyenler, evlatlarına iyi baba olanlar , gerçeği anlatan şiirler yazanlar yeniden yeniden en önde olacak…



dünya bir masalın daha sonuna geliyor…

“kendini sev”
“sen çok kıymetlisin..”
“sevgi böceği ol , dertlerini geride bırak…”
“ bedenini kutsa…”
“ruhunu yücelt…”

cümleleriyle zirve yapan rezillik zaman içinde bitecek…
bitmek zorunda…

20. yüzyılın , 21. yüzyılın rezil büyücüleri de
bu birbirinden müptezel replikleri zırvalayanlar…

-işini çok iyi yapan çok çok küçük azınlığı tenzih edersek…-
kerameti kendinden menkul
yaşam koçu mu ararsın
beden dili uzmanı mı ararsın
8 seansta 1000 liraya göbeğini küçültürüz yalancılarını mı ararsın....

bunların hepsi aslında o büyük masalın parçaları…

kendini elbette sev…
ama kendine emek verdiysen sev…

kıymetli olduğunu elbette unutma…
ama karşındakinin de bir kıymeti olduğunu aklından çıkarmadan…

sevgi böceği olacaksan ol…
ama sevgi böceği hallerinin derin bir sevilmeme korkusuyla beslendiğini hatırından çıkarma ve kendi durduğun yeri iyi sorgula…

bedenini ve ruhunu kutsa ve yücelt ama insan denen canlı türünün ne kadar kırılgan ve çelişkilerle dolu olduğu gerçeği bir mıh gibi hep zihninde saplı dursun ki abuk sabuklaşma….

dünya bir masalın daha sonuna geliyor…
hayatta en hakiki mürşit ilimdir diyenler yine haklı çıkacak…

ekmeği iyi pişirenler,
kalemi klavyeyi  iyi kullananlar,
programına emek verenler,
hastasına kulak kesilenler,
öğrencisinin gözünün bebeğine bakanlar,
özüyle sözü çelişmeyenler
evlatlarına iyi baba olanlar
gerçeği anlatan şiirler yazanlar
yeniden yeniden en önde olacak…

dünya bir masalın daha sonuna geliyor…
elbette bir masalın sonuna gelmek ,  bir kurabiyenin ısırıla ısırıla bitivermesi misali bir anda olmayacak…

ama biz göreceğiz bu masalların da bittiğini…
ilim ve fennin her zaman en hakiki mürşit olduğunu…

şu aşağıdaki şiiri
döne döne akıl akıl fikir fikir
on kere yirmi kere otuz kere okuyun…
bu şiiri okurken okurken de
şairlerin şairi cemal süreya’ya
çiçek dolu şapkanızla
kocaman selamlar gönderin…

( murat örem / 13 eylül 2015 / ankara…)
-fotoğraf / arda erhan örem / sinop inceburun / en kuzey / 2015-
                                                       
                                                                *****
Onlar İçin Minibüs Şarkısı / Cemal Süreya

Eşyanın konumunu biçimini rengini almışlardır
Koltuğa oturdular mı koltuğun boyuna eklenir boyları
Pat pat pat diye gülerler bir motosiklet neşesiyle
Ama zariftirler de bir bisiklet kazasında ölmeyi akıl edecek kadar,

Patatesin ağaçtan mı koparıldığını tartışacak kadar naiftirler de,
Hakçası bilmedikleri yoktur, bütün balık adlarını bilirler bir kere,

Lunapark beğenisiyle düzenlenmiştir yatak odaları,
Kadındırlar nişanlıları kendilerine ada falan armağan ederler
Dardırlar da, söz aramızda, çekecek kullanarak işlemde bulunmak  gerekir,

Bayramlarda trafik noktalarına gül lokumu kutuları bırakırlar,
Ulusçudurlar bunun kanıtı olarak viskiyi kâseyle içerler
Ama batılıdırlar da lahmacuna havyar sürecek kadar,

Hekimdirler güneş gözlüğüyle kürtaj yaparlar başarırlar da
Şapkaları güzel bir niyet gibidir, öfkeleri dört mevsim reklamı,
Lirik değillerdir olmayı da istemezler zaten isteseler de olamazlar

Ama hamarattırlar
uyku hapları ve bir sürü zımbırtıyla ölümü magazinleştirecek kadar;
Padişahtırlar ferman çıkarmışlardır:
hareme patlıcan ve hıyar ancak kıyılarak sokulabilir;

Sikke kesmişlerdir badem yaprağından ince kırağı tanesinden yeğni;
Tecimendirler yüzyıllar boyunca karılarına hükümdarların
sataşmasını ağırca bir vergi olarak kabullenmişlerdir.

Düşünürdürler de ölülerin aile albümlerinden
toplumbilim kuralları çıkaracak kadar,
Dalgalı görürler her şeyi çiçek sayrılığını omuriliklerinde geçirmişlerdir;
Efedirler, Nazilli'de Uzunçarşı onlarındır törenlere madalyalarla katılırlar
Ama yük kamyonları Denizli'den geçerken plaka değiştirir
Ve sakıngandırlar sokakta konuşurken sırtlarını duvara verecek kadar;

Düğünlerinin provası yapılır sünnetlerinin de ölümlerinin de
Kefenleri de kundakları gibi özenle hazırlanır ve aynı renktedir:
Kızlar için pembe-beyaz oğlanlar için beyaz-mavi
Dünya müzesinin en renkli portreleridirler
Tarihin sabıka kaydında fotoğrafları
Önden güleç ve edilgin yandan keskin ve firavun;
Dilenciler ve genelev kadınları üstüne sayısız özdeyiş yatar kursaklarında,

İçlerindeki sevgi insanları atlayarak hayvanlara yönelmiştir
Özellikle kedilere ve köpeklere karşı iyice duygusaldırlar iki gözleri iki çeşme,

Öldürmemektir felsefeleri bir karıncayı bile, ama yaşatmayı bilmezler,

Bönlükten korkarlar, gezgin köftecilerden adamakıllı korkarlar
Fotoğrafın arabından ödleri kopar
Öğretmenlerden de korkarlar nedense
Ama elbet yerine göre gözüpektirler de
Sigaralarını yüksek fırından yakacak kadar;
Çincede demagoji olanağı var mıdır?
Arpaçay ne ilçedir?
Atçalı Kel Memet mi Manisalı Kör Bayram mı?
Yarın mı öbürgün mü?
Sorulardan korkarlar;
Yine de yanıtları hazırdır her şeye:
...dığı gibi, ...mekle birlikte, ...na karşın;

Olasılığa tanrı gibi taparlar da olağandan ödleri kopar,
Doğuran atı güzel bulur
Eski Anadolu-Bağdat demiryolu ortaklığının kitaplığında
Ve bir takım belletenlerde adları geçer,
Noterler tutar güncelerini,
Yönetmendirler kurul başkanıdırlar
Japon feneri ya da uçurtma tadı taşıyan senetlerden
Zamanaşımı süresi dolmadan tüyüp gider imzaları,

Kimi sözler onlar için kullanılır: saygın, ünlü, şahane
Kimi sözler onlar için de kullanılır
Kimi sözler onlar için kullanılamaz
Kimi sözlerin kullanılmaması doğrudur
Kimi sözler hiç kullanılamaz

Haşhaşla çalıştırırlar güzellik enstitülerini
İşbilirlik konusunda yücegönüllüdürler Svidrigaylov'luk taslarlar
Gerçekte su katılmadık birer Lujin'dirler
Taşarondurlar,
Yine de
Göçmen kuşların durumu söz konusu olunca
Bir yerlerinden birkaç Ahmet Cemil birden çıkarabilirler;
Dibe çökerler devinim evrelerinde
Durgun dönemlerdeyse kurbağa pislikleri gibi
Yan yana omuz omuza bitişe bitişe
Suyun yüzüne yükselirler
Giderek renkleri koyulaşır
Avukattırlar
Günoğludurlar
Nilüferleri kararta kararta
Kalırlar orda.
                                                                       cemal süreya….



2 yorum:

  1. Murat bey, sonuna geldiğimiz masalın sonunu bir an önce görmek dileğiyle merhaba;

    Hafta sonu okuduğum bir gazetenin magazin ekindeki haberleri görünce, neden bizim "sanatçı gibi görünen" değil de, "asıl sanatçı"larımızın da magazin haberleri yapılmıyor, diye düşünmüştüm... Magazin dediğim de, sadece "dedikodu" haberleri değil. Gerçek sanatçıların, oyuncuların, nerede ne yaptıkları, çalışmaları ya da hayatla ilgili olarak ne söyledikleriyle ilgili haberler... Çünkü okuduğum gazetenin magazin eki, tanımadığım, ne iş yaptığı anlaşılmayan, bir dizide oynayıp bir anda gündeme getirilen kişilerle doluydu...

    İşte bu kişilerden genç bir kadın, "kendi haberlerimi takip edemiyorum... artık özel hayatımla ilgili konuşmayacağım" diyor...

    "Fit anne" başlıklı bir haberde ise, denizden çıktıktan sonra duş yapan, düzgün fizikli bir kadın "oyuncu"nun fotoğrafı yer alıyor... "Bodrum aşkları," "plajda aile saadetleri," "verilen ya da alınan kilolar..."

    Oysa Adalet Ağaoğlu'nun tatil için nereye gittiği, neler yaptığı da haber olabilse ya... Hilmi Yavuz, Murathan Mungan, Ahmet Ümit, Selda, Hümeyra, Erkin Koray gibi sanatçılar da gündemimizde olsa, onların ne yaptığından, hangi konularda çalıştığından da haberdar olabilsek, konuşabilsek...

    Örneğin Selda Bağcan, 2012'de Londra'da verdiği konserle dünyanın dikkatini çekmiş ve Türkiye'de öyle haber olmuştu… Türkiye’de “görülmediğini” söyleyerek bizdeki ilgisizlikten şikayet eden sanatçı “Dış konserlerim artınca beni görmeye başladılar... 40 yıldır buradayım, 41'inci yılda mı aklınıza geldim?" diye konuştu. Ne acı! Türkiye'nin gerçek sanatçıya ilgisi, ancak ona bir yabancının eli değdiği zaman ortaya çıkıyor... Yine Selda Bağcan'ın adı bu yıl da, kendisinin hayranı olduğunu söyleyen “Yüzüklerin Efendisi" filminde Frodo'yu oynayan Elijah Wood ile gündeme geldi... Üstelik o Elijah Wood, Barış Manço, Erkin Koray ve Moğollar'ın da hayranıydı...

    İşte Türkiye'nin acı gerçeği: Sanatçı geçinen bir sürü isim, baş tacı edilip gündemden düşürülmez, sanatçılığı hak eden bir isim ise, ancak bir yabancı tarafından telaffuz edildiğinde akla gelir... Bu tuhaf ve komik durumun sorumlusu da hep yapılan şu klasik tespit mi acaba? "Türkiye'de ne burjuva sınıfı ne de onun kültürü var."

    Böylece ülkenin "kültür" yelpazesine girip orada boy göstermek için hiçbir " bilgi, tecrübe sınaması"dan geçmiyorsunuz... Bir günde gündeme oturabiliyorsunuz! Bunun için sanatını iyi yapmak, bazı şeyleri "bilmek" hiç gerekmiyor...

    Böylece mesleği mankenlik mi oyunculuk mu modellik mi olduğunu bilemediğimiz bir magazin figürümüz, övüne övüne, "ben kitap okumam, tweet okuyorum" diyebiliyor... Bir başkası, sosyal medyada paylaştığı mesajında, "deli gibi kitap okuduğunu" belirtip henüz ambalajları açılmamamış onlarca kitabın fotoğrafını paylaşabiliyor...

    Son dönemde moda olan, rağbet gören tarz, "olmak" değil, "gibi görünmek" "Olan"ların da rağbet gördüğü, gündeme geldiği günleri görmeyi ümit ederek size ve okurlarınıza saygı ve selam gönderiyorum...

    Kemal Atalay

    YanıtlaSil
  2. değerli kemal atalay ;

    ben de bu birbirinden nitelikli , derin ve analitik yorumlarınız için size saygı ve selam gönderiyorum....

    düşünmeye, yazmaya, yorumlamaya devam....

    murat örem....

    YanıtlaSil