Dünyanın
tüm dillerinde ilk anlamının dışına çıkan kelimeler var...
Bir
de dilden dile geçerken farklı anlamlara , argoya kayanlar...
Artist
kelimesi dilimize sinema sanatçıları için girmiş ama zaman değişince , argoya da
kayan biçimde kendini beğenmiş, sürekli farklı tavırda olanlar , dikkat
çekenler için de kullanıla kullanıla gerçek anlamının önüne geçmiş ve hakaret
anlamına evrilmiştir ... Oysa İngilizce olan artist kelimesi , art / sanat kökünden türemiştir .
Bir
de dilimizde özellikle müzik sektöründeki herkeşin(!) önüne gelen sanatçı sıfatının hali
var ki, tam içler acısı..
Oysa sanatçı ne kadar derin bir kelime
hakkını vermeye kalkarsanız....
Bu
değişimden veya argodan nasibini alarak anlam kaymasına uğrayan kelimelerden
bir diğeri de Arapça edep kökünden gelen edebiyat...
Toplumumuz edebiyat kelimesine daha çok şu cümle içinde kullanmaya meyillidir
oysa;
Hadi
kardeşim kısa kes, edebiyat yapma
bize....
Keşke
bu toplum daha çok edebiyat yapsa , yapabilse...
Başta da yazıp söyledik ya, anlam kaymaları ve argo bütün diller için geçerli...
fakat
toplumsal
kültürümüzde
özellikle
sanatsal ve kültürel alanları tanımlayan kelimelerin
toplum
ve dilin argosu tarafından
bu
kadar acımasız bir saldırı altında olmaları
işin
sosyolojik / psikolojik taraflarını da
öne çıkarmalı...
Toplumsal
kodlarımızın bilinç altında
sanata
ve kültüre duyulan
bu
derin nefretin ve aşağılamanın nedenleri
ne....diye
sormamız lazım tekrar tekrar...
Münevverin,
aydının , okuyup yazan, düşünen ve bunları toplumla paylaşan insan tanımının
karşılığı olan entelektüel kelimesinin
başına gelenler de aynı minvalde...Sokakta, yolda belde biraz farklı giyim
kuşama ve davranışa sahip kişilerin adı yıllarca belliydi toplumda
aşağılanma terimi olarak ; Entel....
Yıllarca
büyük emek verilmiş öğrenme çabasının karşılığı olarak kullanılan entelektüel
kelimesi kısaltılmış , çokça alay ve aşağılamayı da içeren şekilde entele
dönüşüvermişti...
Kültürümüzde,
yine argo tarafından saldırı altında olan kelime ve kavramlardan biri de, kökü antik yunana ve yunancaya dayanan felsefe kelimesi...
Felsefe
veya düşün bilim, yunanca seviyorum,
peşinden koşuyorum, arıyorum anlamlarına gelen "phileo"
ve bilgi, bilgelik anlamına
gelen "sophia" kelimelerinin
birleşimi...
Philosophia da bilgelik arayışı, bilgiyi sevmek, araştırmak ve
peşinde koşmak anlamındayken "filozof" ya da felsefeci de bilgeliğe ulaşmaya
çalışan kişiyi tanımlar....
Felsefe ; varlık, bilgi, gerçek, adalet, güzellik,
doğruluk, akıl , hiçlik , din ve dil,
sonsuzluk , hayatın anlamı gibi
konuların hepsiyle ilgili olabilir.....
Çünkü Felsefe, "düşünce bilimidir" ....
Filozoflar ,
felsefeciler hayata dair yeni sözler, cümleler, kavramlar ve bilgiler arayan kişiler olmuştur daima...
İronik bir
dille söylersek, icat çıkarmışlardır
felsefeciler...
İki
arkadaş, iki insan ya da birden fazla kişi herhangi bir konuda tartışır ya da
fikir alışverişinde (!) bulunurken ortam
biraz gerilirse taraflardan biri rahatlıkla alaycı ve küstah bir
tavırda şunu diyebilir hala ;
Arkadaş bana / bize felsefe yapma...
Lafı dolandırıp süsleme...
Keşke
bu toplum daha çok felsefe yapsa , yapabilse...
Edebiyat
gibi , felsefe kelimesi de büyük kalabalıkların korktuğu kelimeler ve kavramlar
olduğu için toplum bu kavramları ve bu kavramlara ömrünü veren çok kıymetli insanları aşağılamayı seçmiştir kendi boyu posuna bakmadan...
İşte tam 21 yıl önce aramızdan ayrılan Prof.Dr. Macit Gökberk de bu
şartlarda, bu toplumsal gerçekliğimizde felsefeye gönül ve emek veren çok kıymetli isimlerden
olmuştu ülkemizde...
Macit Gökberk, felsefe dilinin yalınlaşması, terim karmaşasının giderilmesi ve
kavramların sınırlanması alanlarında çalışmış mümtaz bir Türk felsefecisiydi ....
1908 yılında doğan Macit Gökberk , 15
Ağustos 1993 tarihinde aramızdan ayrıldığında 85 yaşındaydı...Yıllarca İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Felsefe Bölümü’ndeki hocalık görevine devam eden Prof. Dr. Macit Gökberk yıllar
önce emekliye ayrılsa da çalışmalarına
devam etti...
Felsefe tarihi ile dil ve
bilgi konularında yoğunlaşan Macit Gökberk’in Felsefe Tarihi adlı çalışması hala çok önemli bir eserdir ve
öyle marketlerde falan kasanın yanındaki sabun köpüğü misali yazlık kitaplar gibi
(!) ha deyince bulamazsınız....
Yazıya, anlam kaymasına uğrayan kelime ve kavramlar
diye başladık , bu bedeli ödeyen ve içlerinde felsefe kelimesinin de olduğu örnekler verdik.
Kelimeler bizi Felsefe dilinin
sadeleşmesi, Türkçe felsefe terimlerinin kurulması, kavramların
sınıflandırılması yolunda unutulmaz
emekleri olan Macit Gökberk’i saygıyla anmaya kadar götürdü yedigünyazılarının
değerli okuru...
Türkiye daha çok , çok daha çok bilimle, edebiyatla , sanatla , kültürle,
felsefeyle daha yakın temasa giren insanlardan oluşursa fotoğraf biraz güzelleşecek...
bizim de ,
bu blogda ,
iki elimiz kanda da olsa ,
gönlümüzün yazına kışına
bakmadan
‘balık bilmezse halik bilir’ diye diye
yapmaya çalıştığımız da
yalnızca bu...
( murat örem / 01 ağustos 2014 / ankara...)
-felsefenin iyi öğrencisi sevgili alper beşe'yi de anarak...
bu yazı, 2013 ağustos'unda yazılan "limonatalı , buzlu ayranlı, karpuzlu, philosophialı,macit gökberkli sıcak bir ağustos yazısı..." başlıklı yazının aradan geçen zamanda aramıza katılan yeni okurlar için güncellenmiş halidir....murat örem...
-felsefenin iyi öğrencisi sevgili alper beşe'yi de anarak...
bu yazı, 2013 ağustos'unda yazılan "limonatalı , buzlu ayranlı, karpuzlu, philosophialı,macit gökberkli sıcak bir ağustos yazısı..." başlıklı yazının aradan geçen zamanda aramıza katılan yeni okurlar için güncellenmiş halidir....murat örem...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder