Güneşli bir ege günü…
Güneşli bir sahil günü…
Gökyüzünden hızla yere
düşen yağmur taneleri misali
yollara dökülen bayram tatili
arabaları…
Kendi halinde insanlar…
Kendi halinde
milyonlar….
Ekranlara düşen son
dakika haberleri…
Zihinlerden geçen men
dakka dukka repliklerinin sığlığı…
Bayram öncesi pişirdikleri
tatlıların gevrek olup olmamasına
takılan kadınlar…
Yalnızca baklavaların
gevrekliğine takılan kadınlar…
Bir de dip boyası gelmiş saçlarına takılan kadınlar...
Çok yakın çevremde
yaşanan hastalıklar kazalar arasında
geçen son iki ay…
Temmuzdan Ağustos’a
giden günler…
Biten bir yaz daha…
İnternette televizyonda
karşıma çıkan haberler, haberler, ölümler…
Düzce’de bir traktör
kasasına doluşan insanların üzerine düşen kayın ağacı…
Ölümler…Ölümler…Bedava
ölümler…
Ne diyordu Albert
Camus ;
“bir ülkenin
gelişmişlik düzeyini
anlamak için
insanların
nasıl öldüğüne
bakın…”
Güneşli bir ege gününün
ardından hafif rüzgarlı bir ege akşamı…
Artık ayakta kalmak
için bile bizlere ihtiyaç duyan Coşkun Amcamın , eniştem için taziye ziyareti ….
ve gecenin ilerleyen
saatlerinde internette gezerken
piktobet.blogspotta
karşıma çıkan duygu asena cümleleri…
aklıma takılan duygu
asena cümleleri…
bundan yıllar önce
(2006) yine bir temmuz gününde aramızdan
ayrılan duygu asena’nın hala eskimeyen şu cümleleri ;
“İnsanlar
yaşamı kendilerine zehir etmeyi çok iyi bilirler.
Her an büyük yalanlar içinde yaşıyoruz, gerçek düşüncelerimizi asla söylemiyoruz;
Her an büyük yalanlar içinde yaşıyoruz, gerçek düşüncelerimizi asla söylemiyoruz;
hepsi içimizde kalıp çöreklenerek oturuyor.
Alkol ve uyuşturucuyla farklı keyifler yaşamak isteyenler güçsüz, zayıf kişilikli insanlardır. Kişiliği oluşmuş birinin bu tür şeylere asla gereksinimi yoktur.
Alkol ve uyuşturucuyla farklı keyifler yaşamak isteyenler güçsüz, zayıf kişilikli insanlardır. Kişiliği oluşmuş birinin bu tür şeylere asla gereksinimi yoktur.
Bunların verdiği keyifler geçici ve yanıltıcıdır.
(...)
Sevilmek, karşılık görmek, ilgilenilmek yaşamak kadar önemlidir kadınlar için. Bir erkeğin söylediği en basit, en sıradan, en anlamsız sözcük bile kadınların içinde büyür, büyür, olağanüstü anlamlar kazanır.
(...)
(...)
Sevilmek, karşılık görmek, ilgilenilmek yaşamak kadar önemlidir kadınlar için. Bir erkeğin söylediği en basit, en sıradan, en anlamsız sözcük bile kadınların içinde büyür, büyür, olağanüstü anlamlar kazanır.
(...)
Delilik
aptallıktan her zaman daha iyidir.
İnsanlar her devirde, her zaman, her koşulda aynı.
İnsanlar her devirde, her zaman, her koşulda aynı.
Onlar çok aptal ve özünde
vahşi.
Hiçbir şey değişmeyecek, dünya hiçbir zaman bizim istediğimiz gibi
olamayacak.
İşte hala öldürmek alkışlanıyor, çözüm savaşta;
işte hala ırkçılar
şurada burada, içimizde,
ayrı görüşteki insanlar birbirlerini yok etme peşinde.
(...)
(...)
Hepimiz
öleceğimizi bile bile,
sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi,
küçük küçük şeyleri
büyütüp üzüleceğiz.
Belki de insanlığın en ağır bunalımı,
bir gün öleceğini
bilmek ve unutmuş gibi yaparak yaşamak...
******
Şu yukarıdaki cümlelerin sahibi Duygu Asena üzerine
olumlu olumsuz sayfalarca yazabilir birileri…Saatlerce de
konuşabilir…
Fakat tüm
bunlar, Asena'nın kendi kuşağında bir hayat
devrimcisi olduğu gerçeğini değiştiremez benim için…
Savaşmanın
sev(iş)meye tercih edildiği bir coğrafyada ,
kavganın uzlaşmaya ağır bastığı
zamanlarda
Duygu Asena yeni bir şeyi, insanca duyguları yüreklice söylemiştir…
Bu bile,
ömrü
boyunca
yalnızca
altı yanan baklavalarına,
dip boyası gelmiş saçlarına
üzülen kadınların
ağır bastığı topraklar için
devrimdir…
(murat örem
/ 27 temmuz 2014 / karaağaç / gömeç / balıkesir )
Sanırım insanlık geliştikçe savaşların şekli değişecek sadece. İnsanlar birbirlerini görmeden nefret edecek ve öldürecek. Sevgi ve insanlığı özleyen birileri de hergün biraz daha azalacak, azalacak. 😢
YanıtlaSilnamık, o kadar doğru söylemişsin ki...insanlık hasta birader...hasta...selamlar....
Sil