7 nisandaki yazının
başlığını
şiir okuyun…iyi şiir
okuyun…hakiki şiir okuyun…
diye koymuştuk…
çünkü ,
her şey ama her şey
gelip geçecek
ama şiir kalacak…
romanlar ,
hikayeler,
filmler,
tiyatro oyunları,
resimler,
heykeller kalacak….
sular akacak…
ömürler yaşanacak…
her şey ama her şey gelip
geçecek
oturulan koltuklar,
gidilen şehirler
ağızdan çıkan sözler
hepsi hepsi ama hepsi
gelip geçecek…
kelimelerden emek emek kurulan
dizeler kalacak…
7 nisandaki yazının
başlığını
şiir okuyun…iyi şiir
okuyun…hakiki şiir okuyun…
diye koymuştuk…
nisan geldi geçti…
mayıs geldi geçti…
haziran, bizim aile için bu sene de ölümle deldi
geçti…
temmuz da gelip geçeyazıyor
işte...
artık ağustos’un
kapısındayız…
kimbilir nerdeyseniz ,
neler yapıyorsanız…
hangi umutların
hangi beklentilerin
hangi kızgınlıkların
içinde olursanız olun
yine de
şiir okuyun…iyi şiir
okuyun…hakiki şiir okuyun…
çünkü
biz gideceğiz…
siz gideceksiniz…
unvanlar şunlar bunlar
gidecek…
şiir kalacak…
mesela şu aşağıdaki dizeler
daha onlarca yıl yaşayası şükrü erbaş
gitse de hep kalacak…
“ayrılık ne biliyor
musun?
ne araya yolların
girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması
gecede,
ne ceplerde tren
tarifesi,
ne de turna katarı
gökte...
insanın içini dökmekten
vazgeçmesi ayrılık! ”
( murat örem / 31
temmuz 2014 / ankara…)
********
başlıktaki dizeler / şükrü erbaş...
fotoğraf / umur örsan örem / budapeşte / 2013
fotoğraftaki tema / çocukluğumun ve ömrümün en güzel kült kitabı
pal sokağı çocuklarının budapeşte'deki bronz heykelleri...
pal sokağı çocuklarının budapeşte'deki bronz heykelleri...