*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

30 Mart 2019 Cumartesi

acılarla savaşmak ne kolay, anılarla yaşamak ne zor...



dostluk dolu gecenin ardından,
üç saatlik uykuyla  yollara düşüp 
öğle güneşi  balkondan içeri  girmeden
kendini eve atıp, anahtarı çeviriyorsun ki
antrede duran kahverengi botlar  yok...


fotoğraflara bakıyorsun 
küçücüklükten bu yana 
yanında kendini hep çok mutlu hissettiğin

ÖREM BEBE'nin sahibi selahi örem deden,  
bin yıldır  "attaya" gitmiş...


30 yıldır her eve taşıdığın  
siyah camlı dolabın kapağını açıyorsun 
taaa üniversite yıllarından bir mektup,
orada duruyor boynu bükük;
sayfa sayfa yazan zeytuninin 
el yazısı hala dururken, kendi çoktaaan gitmiş , 
leylak zamanındaki sefil beyin kanamasıyla ...


telefon rehberinde geziyor parmakların
0 5yüz diye giden numarayı 10 yıldır aramamışsın
silmeye de asla gitmemiş elin, ölümün soğuk yüzüne inat... 
ve fakat hiç olmayacak anlarda  
kara kuyu  gibi içine çekiyor  seni sıfır beş yüz....


evin içinde yelken yepelek dolanıyorsun
bir kurşun kalem ilişiyor gözüne masada
arkasına takılmış plastik kapağıyla ucu çoktan körelmiş;
sağda solda kalmış pembe loto kağıtlarının
üzerine basıp geçerken, dizlerinde infilaklar...


buzdolabının raflarına saklanmış
yeşil biberler brokoliler kefirler ton balıkları...
kırmızı çaydanlık tertemiz dururken 
saksılar devrilmiş balkonda rüzgardan....


çekmecelerin içinden çıkıyor 
erhan dayınla taaa 1989'da 
eskişehir'de açtığınız resim sergisinin fotoğrafları
hüzün hüzün bakıyor fotoğrafta
hem erhan dayının kasketi 
hem de 21 yaşındaki simsiyah saçlı genç adam...


aynanın önünde bir düğme, kenarı çentilmiş...
öyle duruyor sanki bin yıldır...


kitapların arasında yamyassı olmuş kağıt misali
1987 balıkesir şubat yazıyor üzerinde
jelatini bile duran pembe beyaz maltepe paketinin....



balkona kuşlar konuyor 
dışarda deli bir rüzgar
evin içi sıcacık...
peki, neden ters dönmüş duvardaki tablolar...


ayların en zalimi nisan'a hazırlanıyor
soğuk mu soğuk mart güneşi...


mutfaktaki ocağın üstü tertemiz
tek bir çorba lekesi yok sağda solda...
ama kırmızı narlar,  eksilmiş salonda...
dolaplara çekmecelere bir ferahlık gelmişken
neden daralmış kocaman evin duvarları.... 

maillerin arasında öylece  kalmış 
taskinorem@yahoo.com adresi...

erzak dolabının içinde duruyor 
fasulyeler nohutlar mercimekler
ve kenardaki başka  kavanozların kapaklarında
güzelim taşkın hoca el yazısıyla 
yıllar önce düşülen notlar
"pudra şekeri / tuz / mahlep / nişasta "


artık kim açacak telefonlarımı, o tok baba sesiyle
"efendim yavrummm...." diye ...


ve  kim gözlerini kopça kopça açıp 
parmağını sallarken,  haklı sitemler edecek tiz sesiyle
"serrrseriii....ne çok şımartıyorlar seni...
benim varlığım yetmiyor mu...büyü artık..." diye...

acılarla, savaşmak ne kolay...
anılarla yaşamak ne zor....!!!


      ( murat örem / 30 mart 2019 / ankara....) 


                                        la casa della mamma tulipano










 

 





 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder