küçük sahne / "ihanet " oyunu / 1930'lar ambiansı
bilenler bilir, uzun yıllar içinde olan biten çok şeye rağmen, türkiyenin en müstesna, en istikrarlı, en kıymetli sanat lokomotifi devlet tiyatrolarına sevgim saygım "hüsnü niyetim" bakidir...bir çok noktada eleştirsem de, istanbul ve ankara devlet tiyatrolarına meftunumdur...çünkü iki sahnenin de yüzlerce oyununu izledim 30 yılda...gençliğim istanbul devlet tiyatrosunu alkışlamakla geçti 1980'lerde...son 20 yıldır da ankara devlet tiyatrosunu takip ediyorum eni konu sevgi saygıyla...
sanat eleştirmeni, tiyatro yazarı falan değilim...bilmem öyle tiyatro teorisi terimlerini...gerçi tiyatrodünyasi.com yazılarım sitenin en çok okunanlarından oldu yıllarca....sonra bir gün, sevgili can törtop sitenin alıcı ayarlarıyla öyle bir oynadı ki, kendi yazılarımı ben bile bulamaz oldum !!! bir de, 1990 yılında yazılılar ve mülakatlar sonrasında ankara üni. dtcf tiyatro / dramatik yazarlık bölümünü birincilikle kazanmışlığım vardır tarihimde...hoş, gitmedim o bölüme ama hala içim titrer o günleri andıkça...jürideki isimlerin gözündeki başarımla...o isimlerin her biri efsaneydi...kimler mi sen bu imtihanlarda 1. oldun murat örem demişti bana...sayayım birkaçını...hepsi bir başka diyarda artık o efsanelerin...turgut özakman... sevda şener....nurhan karadağ...metin and...içlerinden, ömrü uzun olsun, tek bir yaşayan efsane kaldı...ayşegül yüksel... ki ne çok program yaptık yıllar sonra ayşegül hocamla mikrofon başında...ne zaman arasam , iki eli kanda da olsa kalkar gelirdi yayına...beni de severdi ama en çok tiyatroya sahip çıkan yanımı severdi hocam...aklının aydınlığından saygıyla öperim ayşegül hocamın...
aşağıdaki , 2017 / 2018 sezonunda izlediğim/iz ankara devlet tiyatrosu oyunları kritiklerimi yıllanmış bir seyircinin hariçten gazelleri hatta sevimli/sevimsiz ukalalıkları olarak okuyun...ve varsa bir sitemim yazdıklarımda, saygısızlıktan değil de sevgiden kaynaklandığını hatırda tutun....başlıyoruz...işte 3 ayda izlediğimiz 12 oyun içinden ilk 10 oyuna ait yazdıklarım...hariçten gazellerim....vira bismillah...
1/ GAYRİ RESMİ HÜRREM ; bizim için sezonun ilk
oyunu…küçük tiyatro’dayız…özen yula…türk tiyatrosunun son yıllarda yetiştirdiği en kıymetli isimlerden…biliyorum bunu…bu yüzden beklentim hakkıyla yüksek…gerçi hürrem/safiye/kösem…vs…rüzgarına yaslanan oyunlar, diziler, kitaplar artık kabak tadı verse de ,
oyundan beklentim bu…bir de kızkardeşim ayşın’ın oyun öncesi söyledikleri
var kulaklarımda; “abi geçen sene ben bu oyunu izledim…harikaydı…” küçük tiyatroda gayri resmi hürrem oyunu
başladı…başladı…başladı...şimdi bir şeyler olacak ve oyun seyirciyi sarmaya
başlayacak demeye başladım ben de…ama olmadı…sıkıldığım anlarda hep yaptığım
gibi “dakikada 40 kere saate bakmaya başladım ben de…” oyun bittiğinde, ankara’da ilk defa oyun izleyen sevgili nurdilek’e
mahçubiyetle şu cümle döküldü kulaklarımdan, “kuklaları güzel
konuşturuyorlardı…değil mi...” kibar kadın nurdilek :))) gülümseyerek
geçiştirdi beni !!!
****
2 / MERAKLISI İÇİN ÖYLE BİR HİKAYE ; yıllardır sahne alan
oyunu, bu kez de sevgili nurdilek’i götürmek için 4. kere izledim, irfan şahinbaş
sahnesinde…erdinç doğan yine sahnede büyüdü büyüdü büyüdü…belki 1000 yıl
önceydi…aynı diş doktorunda denk gelirdik erdinç doğan’la konur sokak’ta…benim
kağıt ticareti :) yapıp 1 yıl içinde kendi kendimi emekli ettiğim zamanlarımdı
daha 20 li yaşların başındayken…o zamanlar kanal 6’da market arabalarını
doldurma yarışması vardı ve onu sunardı erdinç doğan….hakkıyla efendi, kibar bir yüzdü…hani annelerin tam kızıma göre diye
sevgiyle baktıkları özelliklere haiz, eli yüzü düzgün bir genç adamdı…akran
olmalıyız erdinç doğanla…baktım eğer makyaj değilse yıllar içinde onun da
bembeyaz olmuş saçları benim gibi…helal olsun aktör sana dedim içimden…bir kez
daha helal olsun…çünkü sait faik abasıyanık’ı yine etiyle kemiğiyle
canlardırıyordu erdinç doğan…baktım izlediği 2. oyun bittiğinde yüzü bu kez nihayet gülüyordu
nurdiek'in...
****
3 / GRÖNHOLM METODU ; büyük tiyatrodayız bu kez…ekim ayı
bitmek üzere…bir cuma akşamı…büyük tiyatro lebalep…oyunu yakından biliyorum…hakkında ciddi
fikrim var…yazarını da biliyorum…yıllar önce arda da bir özel tiyatroda
izlemişti aynı oyunu…ona da sordum gitmeden önce; “baba, başarılı gerilimli bir
oyun…bakalım siz gerçek suçluyu ne kadar zamanda bulacaksınız…ben seni
tanıyorsam 5 dakika sürmez…” dedi…” abartma leynnn, baban artık ihtiyar bir adam
..” diye mukabele ettim ben de...gittik...oyun başladı…hani şu modern çağ ve arsız
kapitalizm herkesten kötülükler prensi
çıkarmayı başardı…masuuum değiliz hiçbirimiz :)))…. temalı oyunlardan biri…bu
temaların bu kadar gözümüze sokula sokula işlenmesinden
bıkmış bir seyirci olarak izledim oyunu daha ilk dakikadan…ve hep bunu düşündüm oyun boyunca...bir de ismi
lazım değil sahnedeki aktör beylerden biri oyun boyunca o kadar çok , ama o kadar çok
tekledi ki ; artikülasyon ve diksiyona biraz itina mirim…olmuyor böyle
vallahi olmuyor ..diye bağırasım geldi…ben olan bitene mıgırdanırken, kıymetli nur da kolumu
sıktı çocuğunu ikaz eden anne gibi…sakince otur…gözlerini kapatabilirsin...söylenme murat :)) dedi…oyun
bittiğinde, benim için nihayet çok şükür oyun bitmiş oldu…evde şarap var diye geçti
aklımdan…içeriz iki kadeh karşılıklı diye bir de…
****
4 / MUHTEŞEM DİVA ; oyunu çok sevenler varmış öyle
diyorlar…ben kesinlikle ve kat'iyen o gruptan değilim… zor beğendiğim için muhtemelen kusur bendedir…oyun
başladı, 2 dakika geçti, sevgili nur kulağıma eğildi ve ben bu eserin filmini
izledim…meryl strepp oynuyordu ve aşmıştı kendini dedi…iyi bir sinema seyircisi
o…bilenler bilir ben film izlerken de daima sıkılan gruptan oldum….benim için
akmadı oyun…nur da, filmle kıyasladım sürekli zihnimde ve çok sönük
kaldı…dedi…o akşam evde şarap yoktu…ama viski şişesinde 4 parmak viski
vardı…bol buzla güzelim viskinin de canına okuyarak nefsimizi köreltiriz
artık :))) diye geçti aklımdan…
****
5/ KONTRABAS ; işte yıllar içinde defalarca izlediğim ve izlerken kendimden geçtiğim bir
oyun daha… nurdilek'i götürmek için kendimi seve seve feda ettim yine…çünkü
biliyordum olcay kavuzlunun sahnede nasıl devleştiğini…bütün oyun boyunca bir
kere teklemedi olcay kavuzlu tekbaşına sahnedeyken…oyundaki hafif tertip arızalı :))
karakterin öyle bir hakkını verdi ki yine…bir de oyunun da doğası gereği arada
biz seyircilere laf yetiştirdi olcay kavuzlu…idmanlıydım böyle zihin oyunlarına…ben de dahil
oldum aklım erdiğince oyuna….muhteşem bir metindir kontrabas…patrick suskind
imzası vardır…ille bir fikir versin diyorsanız ; “bir delinin hatıra defteri…”
metnine benzer karakteri...sahnede de devleşen bir aktör vardı
yine… onca yıllık kıdemli izleyici olarak ziraat sahnesini de yeni
görmüştüm…çok sıcak bir yerdi…oyun bittiğinde canımız kahve istiyordu…nurdilek'e döndüm; “starbucks’a asla gitmem ama yeminliyim…” dedim…hava limonata gibiydi ve
aylardan kasımdı…ağacın biri bulvarda ölüyordu…dizeleri geldi aklıma attila
ilhan’ın…
yazının sonunda bir de hediye olsun size bu şiirin bestesi :)))
****
6 / İKİNCİ KATİL…akün sahnesinde izledik oyunu…benim için ne
kadar uzun, ne kadar yorucu ne kadar vasat ve ne kadar zaman kaybı bir oyunsa , sevgili nurdilek
için tam tersiydi…bayıldı oyuna…sahnedeki kalabalığa…dekora , kostümlere….ben
de isterdim oyun boyunca hakikaten
bayılmak, çünkü öyle olsaydı zaman bu kadar ızdıraplı geçmezdi benim için :))) ama kısmet olmadı…siz bu oyunu benden dinlemeyin…nurdilek keyfi
olursa yazsın oyuna dair övgülerini..diyeceğim ama…yapmaz…pek de nazlıdır o…öyle geçeceksin
klavyenin başına da, yazacaksın çat çat…vallahi tenezzül bile etmez…biz fanilerin
işidir bunlar…kraliçelerin :))) değil…. anlaşılan şarabı yalnız içecektim :))) çünkü nur oyunu çok beğenmişti....
****
7 / ANNA KARENİNA …esere ne denir ki ..insanlık tarihinin en
büyük romanlarından işte…onlarca kere filme alındı, sahneye kondu…yüz
milyonlarca kere okundu…açık söylemek gerekirse bir klasik oyun bekliyordum
cüneyt gökçer sahnesinde ve beklentimi aşağıda tutarak gittim oyuna…çünkü evde
ne şarap ne viski vardı :))) ama nasıl bir oyun izledik öyle...yoktu böyle bir şey sevgili
okurlarım…aziz okurlarım :))) yoktu böyle bir şey….bir eser ancak bu kadar muhteşem
sahneye konabilirdi….dünya üzerinde anna karenina yüzlerce ülkede binlerce kere
sahneye konmuş olsa da, bu sahneleme her yerde her zaman ilk 10’a girer dünya
klasmanında..30 küsur yıllık kıdemli bir izleyici olarak ve ömrü boyunca 100’lerce oyun
izlemiş biri olarak, gönülden söylemeliyim ki muhteşem bir uyarlama vardı…yönetmen; ipek
atagün gezener ortaya inanılmaz bir eser
çıkarmıştı…bu ismi daha yakından bilmemek biz izleyicilerin ayıbı gezener'in değıil….oyuncular da çok
çok iyiydi…semboller, dekor şu bu hepsi muhteşemdi…ille bir kusur bulalım
diyorsanız, ben de, bıktık bu patlayan mikrofonlu yeni çağın oyun
sahnelemelerinden derim…o kadar…bundan sonra da yüzlerce oyun izlesem bile anna
karenina her şeyiyle bambaşka bir yerde olacak…emeği geçenlerin çabalarına bereket….oyun bittiğinde sevgili nurdilek de “anna karenina....bu başka bambaşka bambaşka bir oyundu
murat…harikuladeydi…harikuladeydi” dedi…eve giderken patates cipsi almaya karar verdik :)))
****
8 / ŞEMPANZELER …şinasi sahnesindeyiz…bilenler bilir, şinası
sahnesinin koltukları yıllların yorgunluğuyla insanı biraz fazla içine alır...bütün oyun boyunca kontrabas perfonrmansında devleşen haliyle daha
yeni izlediğim olcay kavuzluya baktım biraz da hüzünle…yine ne kadar kendinden
vere vere gönülden oynamaya çalışıyordu…ama oyun da metin de işte o kadardı !!! çocuk bekleyen bir
çift vardı oyunda ve onları abuk bir tüketim için kandırmaya çalışan ama
aslında kendileri de vahşi kapitalizmin kurbanı olan insancıklar vardı bir de…insanın
klişe demeye bile dili varmıyor…klişeye, klişe demek bile yeterince klişe oldu
artık…bebek bekleyen anne adayındaki ismi bir çok oyunda izlemiştim ben…her rolde hep
çıtanın üstünde durmuştu…bu kez de öyleydi…ama aktristeki hep aynı jest ve mimikleri
bütün oyunlarında izlerken ben yorulmuştum bir izleyici olarak, demek o daha hala yorulmamıştı…demek ki
yönetmenler de bu tarzı benimsemişti !!! bir de oyundaki çocuk bekleyen eş/baba karakteri
hakkında iki kelam etmek gerekir mi bilemedim… gerçeklikle bağı kopan ve grafik
sanatçısı olma / çocuk kitapları yazar çizeri olma hayali kuran erkek figürü, böyle ergen bir çocuk haliyle mi
canlandırılmalı acaba…bu yönetmenin bir tercihiyse de aktörün kapasitesiyse de durum iç açıcı değildi...çok şükür ki :))) evde bira vardı…fıstık da vardı….
*****
9 / SACİDE….ülker
köksal türk tiyatro tarihinin en kıymetli yazarlarındandır…yazdıklarında bir
kırgınlık , hüzün, özlem ve gerçeklik
vardır hep…evet karakterler biraz fazla şablonlara oturur…ama yaşayan
karakterlerdir…iyi bir metinle, dünyanın en vasat oyuncularıyla bile, ortaya
izlenecek eser çıkarabilir usta bir yönetmen…insana dair her şeyi sakince derli
toplu anlatan bir eser vardı sahnede…dramatik örgüsü itibariyle biraz
fazlaca eski zamanlara uzanıyordu oyun ama insan hep aynı insandı…yalnızlık hep
aynı yalnızlıktı…kötüler aptallar saflar hep vardı yeryüzünde…ihanet hep
vardı…sacide bunları derli toplu anlattı ve sessizce çıktı gitti hayatın
içine…biz de kapının önüne çıkıp hemen birer sigara yaktık sevgili nurdilek’le…evde
elma ve portakal vardı…bir de muşmula…döngel…beşbıyık…adına her ne derseniz artık....çankaya yıldız pazarından
almıştık cumartesi günü…
****
****
burada duralım....ömrümüz varsa yeni oyunları da izler yazarız aklımız erip dilimiz döndüğünce....mutlu seneler kıymetli okurlarım :)))
yeni başarılar ankara devlet tiyatrosu :)))
( murat örem / 30 aralık 2017 / ankara...)
Murat konu sanat olunca aklıma ilk gelen kişisin. Tebrik ediyorum kardeşim. Sanatla bu kadar içime oluşun, onu aort damarlarından biri gibi görüşün gerçekten de takdire şayan. 👍👏👏👋🏻
YanıtlaSilnamıkçım, varol...selam sevgi mutluluk dileklerimle sana ve demirkan ailesine kardeşim....
Sil