şu dünyada evlat olmak, koca olmak baba olmak da öyle/ymiş....
bütün bunların yanında günlük gaileler de var...
aidatlar ödenecek, faturalar biriktirilecek, çiçekler sulanacak/mış...
yıllarca yaptım bu işleri ben de...yıllarca...
hala da yapılacak/mış...yaparız ulan yaparız...!!!
bir de toparlanmalar, kitapların tozunu almalar var !
aslında son cümlenin çözümü o kadar belli ki....
kitapların olmayınca, kitapların tozunu alma derdi de olmuyor :)
anladım bunu ama geç oldu...iflah olunacak yaşım geçti...
günlerdir bir evin içinde kitaplara da yer aradık yeniden...
sehpalara, çiçeklere, koltuklara, abajurlara da yer aradık...
bir de; kendimize....kalbimize...ömrümüze de yer aradık...
yeniden....
evin en güzel yerinden bakar oldu;
babam taşkın hoca...
yeniden düşündüm...
bir daha düşündüm...
yarım asırda, kaç evde açtım / kapadım kitap kolilerini diye...
kaç evde astım perdeleri...kaç evde çaldım kapı zillerini...
kaç evde ağırladım sevdiklerimi...kaç evde kadehler kaldırdım !!!
kaç evde kaçtım kendimden...kaçtım daha önce sevdiklerimden...
aylar önce "ben gidince kitaplarıma iyi bakın" dedim de...
"peder bey; sen böyle konuşmazdın...hayırdır" dedi umur
ela yeşil gözlerini kocaman ve "şaşkınalaycı" aça aça....
sonra yine araya günlük gaileler hırgürler girdi...
aylar sonra dün sabah bir kitap çektim kitaplıktan...
yıllar önceki bir paris seyahatinden bana almıştı umur...
fransızcaya tümüyle fransız :) olduğumu bilse de jest olsun diye...
sonra ne dürttüyse beni,
işte aylar sonra açtım o fransızca kitabın kapağını...
küt diye bir hatıra metal para çıktı içinden...
bir sayfa daha çevirdim bir hatıra küba banknotu daha...
sonra bir daha çevirdim kitabın sayfalarını
insanlık tarihinin en büyük tablolarından olan
"guernica"sının
büyük boy pul versiyonu çıktı pablo picasso'nun...
hepsini ama hepsini umur almıştı babasına, bana...
kaç gündür bir evin, eskimiş anılarını tarihe gömüyoruz iki kişi...
şiirler bile okuyamayacak kadar yorgun zihnim...
isimlerin bile hepsi birbirine karışıyor da bulutlanıyor pervazlar...
ve bütün bunlarla uğraşırken
bir de, rüyalarıma giriyor
eski perdeler,
eski kelimeler,
eski çiçekler
eski sevdalar
eskiden sevilenler...
ben sizleri, en yorgun zamanlarımda da çok önemsedim
ama artık hakikaten herkesin başı pınar ayağı göl olsun ...
derken buluyorum kendimi...
terden bunalmış bir bedenle sarılıyorum,
yanımdaki nefese...
sonra kitaplıktan bir kitap çekiyorum
umur örsan öremler
arda erhan öremler
anılar, kelimeler dökülüyor çıngıl çıngıl !!!
sonra kitaplıktan bir kitap çekiyorum
içinde evlatlığımın, kocalığımın, babalığımın
güneşleri, bulutları, çiçekleri , külleri....
ne diyordu başlıktaki dizeleri de yazan ahmet erhan;
"...gecenin son otobüsü..
götür beni uzaklara
gecenin son otobüsü
oğlum gelir nasılsa...
(...)
denizin dikeninde uyudum
uyandım ter içinde
oğlum seni düşündüm
geçmiş zaman kipinde..."
****
hasılı kelam; şu dünyada yarım asır yaşamak
o kadar da kolay değil/miş...öyle işte !!!
( murat örem / 13 aralık 2017 / ankara....)
-fotoğraflar / nur dilek / aralık 2017-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder