kendimi
bildim bileli sevdim sporun her dalını…
izlemeyi
de sevdim, fırsat buldukça bir çok
alanın içinde olmayı da…
yıllarca
iyi basketbol oynadım/k…
nejat hakan gökhan hüseyin ve ben …
yaz
tatillerinde her akşam onca yolu teptik basketbol için….
arada
birkaç isim de katılırdı aramıza….
farklı
takımlarla maç yapıp, kazandığımız da
çoktu…
bir
seferinde moruk hüseyin’li takımı yenmiştik…
hakan’ın
babası ismail yılmaz amca tatlı ısmarlamıştı galibiyet şerefine:)
“moruk hüseyinli” takımı yenmek çok büyük iştir….
hakkıyla
spor insanıdır moruk hüseyin yıllardır….bilenler
bilir !!!
sevgili moruk hüseyin hocamla en son babamın cenazesinde
karşılaştık…
kabristanda
bana hatırlatmalar yapıyordu…
“muratcım, dua
biterken evlatlarınla kapıya koşun…
son kez kabul edin taziyeleri “ diye
selam olsun sevgili
moruk hüseyin hocama :))
lisede
bizden iki dönem yukarıdaydı sanırım onlar…
her zaman
yardımsever insandı/r o da…
iki yıl ,
üç yıl farklar…asır gibi geliyor da o yaşlarda insana…
sonra bir
bakıyorsun hep aynı yerde buluşmuşsun….
“orta yaşlılığın
limanında….”
cenaze günü yine bir başka isim de yanımdaydı benim…
babam
taşkın hocayı bir tabutun içinde evden aldığımızda
cenaze
arabasının sıralarında tam yanımda oturan
yol
boyunca bana varlığı ve cümleleriyle moral veren isim
susurluk
spor tarihinin tartışmasız en vefakar isimlerindendir…
“fehim dikmen’dir….”
“fehim ağabeydir….”
susurluk
tarihinde, özellikle futbol tarihinde
bir marka isimdir fehim abi…
insan
adamdır….babadır…abidir…arkadaştır…hepsidir…
hala emek
verir…kaç kuşak geçmiştir ellerinden….
selam ve
saygı olsun ona da….
iyi
voleybol da oynadım yıllarca…
lisede
sınıf ve okul takımında çok galibiyetler yaşadık…
balıkesirlere
de gittim susurluksporun çömezlerinden olarak
kupalar
da aldık…yazdım hikayesini burada uzun uzun….
lise
takımlarında severdim smaçörlere pas verecekmiş gibi yapıp
topu karşı
sahadaki havuza hınzırca atıvermeyi….
çok
sayılar almışlığımız da vardır böyle…
futbolculuk
da yaptım…daha doğrusu kalecilik….
resmi
maçlara çıkmışlığım bile oldu
kulakları
çınlasın bir maçta engin kula hoca
“aut atışını başlatmanın kuralını bana öğreteceğim” diye canı çıkmıştı…
kaleciliğin
bambaşka olduğunu o yaşlarda öğrendim….
susurlukspor’un efsane
kardeşleri vardı…
güzel insanlardı….örnek
insanlardı….
ercan serezli ve
özcan serezli…
bir
antrenman öncesi babam taşkın hoca’ya şöyle
demişti özcan abi;
“hocam senin oğlan kaleci
olacak öyle mi…
ama kaleci yalnız
adamdır….unutmasın…”
bu
cümleyi ettiğini belki özcan abi bile unutmuştur…
ama ben
unutmadım…
hiç
unutmadım….
o iki
kardeşin, o iki abimin zihnimdeki saygın yerlerini de unutmadım…
şimdi
kimbilir ne yapıyorlardır…
bu hayat
böyle…
bazen bir
cümle edersiniz, siz onu çoktan
unutursunuz da
yanınızdaki
yıllar sonra hatırlatır bir şekilde …
masa
tenisi de oynadım yıllarca….
hala da
oynarım…
çok çok iyi
denebilecek düzeyde oynarım…
eğer keyfim de yerindeyse …
tabi, 50
yaşındaki bir adamın yorgunluğunu da
dikkate alın isterim
“çok iyi oynarım cümlemdeki ukalalığa takılmadan siz :)”
buna
rağmen masa tenisinde de
rakibi
hafife almaktan kaynaklanan
çok
yenilgilerim de oldu…
tıpkı
hayat gibidir masa tenisi
de ,
biraz
gevşerseniz olanlar olur…
uzun uzun
anlatabilirim bir çok spor dalına dair anılarımı…
şunu hep
dedim hep diyeceğim ;
“burada
anlattıklarım
benim kişisel tarihim hiç değil…
giden ve
gelmeyecek bir dönemin tarihi…
artık kaf
dağının ardında kalan 1970’lerin tarihi…
hepinizin
tarihi…
hepimizin
tarihi….
yazılarda
anlatılanları böyle okuyun…
bir
adamın hikayeleri diye okumayın…
geri
gelmeyecek zamanların insan hikayeleri diye okuyun…
yukarıdaki
fotoğrafta gördüğünüz o genç adam
ki o
genç adam murat örem oluyormuş
o
zamanlar 16 yaşındaymış…
fotoğraftaki
lisansa son mühür vurulduğunda
yıl
1984’müş…
aylardan
ekimmiş…
bu yazıyı yazarken ben
yıllardan 2017
aylardan eylül
günlerden 6 ‘ymış…
gökten üç elma düşmüş…
biri kurtluymuş …
biri çürükmüş…
öbürü de
“hani bana hani bana”
demiş ?
bu
tekerleme böyle değil miydi yoksa yahu :))
( murat örem
/ 06 eylül 2017 / ankara ….)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder