cide / temmuz 2015 / foto / arda erhan örem
( 550. yazı....)
garip bir eylül yaşattı bize tabiat ana...
temmuz ağustos sıcağı kıskandı,
eylülün öfkeli güneşini...
vardır bir hikmeti bu işin de diyeceğiz artık...
vardır bunun da bir hikmeti....
o kadar sıcak oldu ki eylül
ankaranın en yüksek semtinde bile
balkonun kapısına uzanırken
bir fırının önünden geçer gibi hissettim günlerce...
artık bundan sonra yağmur varmış diyorlar...
artık sonbahar olacakmış gerçekten diyorlar...
bekleriz yağmuru da ...
bekleriz...
neleri beklemedik ki...
gidenleri mi....
gelenleri mi...
gidemeyenleri mi...
gelemeyenleri mi...
anlatanları mı...
konuşamayanları mı...
ışıklı bir yaz akşamında
uzaklardan geçen gemilerin yolcularını mı...
yaşayanları mı...
ölenleri mi...
yaşarken ölmüşleri mi....
kimleri beklemedik ki...
bekleriz....
yağmuru da bekleriz....
türkçenin en selis kalemlerinden
ahmet hamdi tanpınar'ı okuya okuya
o günleri de bekleriz....
Her Şey Yerli Yerinde
Her şey yerli yerinde; havuz başında servi
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan,
Eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan,
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi
Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,
Serpilen aydınlıkta dalların arasından
Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman
Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak.
Biliyorum gölgede senin uyuduğunu
Bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin
Hazların aleminde yumulmuş kirpiklerin
Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu.
Belki rüyalarındır bu taze açmış güller,
Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde,
Bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde,
Rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner.
Her şey yerli yerinde; bir dolap uzaklarda
Azapta bir ruh gibi gıcırdıyor durmadan,
Bir şeyler hatırlıyor belki maceramızdan
Kuru güz yaprakları uçuşuyor rüzgarda.
Her şey yerli yerinde; havuz başında servi
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan,
Eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan,
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi
Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,
Serpilen aydınlıkta dalların arasından
Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman
Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak.
Biliyorum gölgede senin uyuduğunu
Bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin
Hazların aleminde yumulmuş kirpiklerin
Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu.
Belki rüyalarındır bu taze açmış güller,
Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde,
Bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde,
Rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner.
Her şey yerli yerinde; bir dolap uzaklarda
Azapta bir ruh gibi gıcırdıyor durmadan,
Bir şeyler hatırlıyor belki maceramızdan
Kuru güz yaprakları uçuşuyor rüzgarda.
ahmet hamdi tanpınar
( murat örem / 22 eylül 2017 / ankara...)
suavi karaibrahimgil/yağmur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder