1979
yılı da, zor zamanlarındandı
dünyanın....
Hoş
; kolay zamanı oldu mu ki hiç dünyanın !!!
Çin
ve ABD arasında tarihi barış anlaşması imzalanmıştı ama İran yurduna dönen Humeyni’yle, sonunun nereye
varacağı, dengelerin nasıl değişeceği
belli olmayan günlere
hazırlanıyordu...
Mesela
Pakistan ve İran o zamanlar var olan
Cento’dan çekileceklerini açıklarken, Pakistan başbakanı Zülfikar Ali Butto
askeri darbeyle devrilip idam edildi 1979 yazında...Yıllar sonra , babası
Zülfikar Ali Butto’nun ismiyle siyasete atılan Benazir Butto da öldürülecekti
günün birinde…
Aynı
dönemde Türkiye'de yaşananlar da iç açıcı değildi...
Terör
ve cinayetler gazetelerin genel yayın
yönetmenlerine kadar tırmanmıştı ve Abdi İpekçi 1979 Şubat’ının başında
arabasında öldürülecekti.
1980
yazında da ülkede bir dönem başbakanlık yapmış Nihat Erim’e gelecekti
öldürülme sırası...Görev yaptığı yıllar ve sonrasında "demokrasinin üzerine şal örttük" cümlesiyle hatırlanan Nihat Erim başbakanlık yaptıktan sonra öldürülen ilk ismi olarak da geçecekti Türkiye’nin
tarihine...
Bütün
dünya bir hercümerç, bir çalkantı yaşarken Birleşmiş Milletler’e bağlı eğitim,
bilim ve kültür teşkilatı Unesco 1979’u Dünya Çocuk Yılı ilan edecek , Türkiye
de bu adıma destek verecekti canı gönülden...
Dünyanın
dertleri o zaman da çoktu...
Zorla
çalıştırılan, kötü muamele gören, emeği çalınan, sokaklarda yatıp kalkmak
zorunda kalan, eğitim imkanlarına ulaşamayan , her anlamda istismara
uğrayan çocuklar o zaman da vardı
dünyada...
Unesco’nun
bir amacı da 1979’u Dünya Çocuk Yılı
ilan ederek bu sorunlara yeniden yeniden dikkat çekmekti...1979’ların Türkiye’si
genç bir müzik insanını daha tanıdı bu arada. Dünya Çocuk Yılı’nın tam
içindeyken Ünol Büyükgönenç sözü ve bestesiyle şu aşağıdaki şarkıyı söylüyordu…O Ünol
Büyükgönenç ki yıllar sonra 1990’ların başında bir albüm daha çıkaracak ve kara
kayıplara karışacaktı…
Oysa
ne büyük bir müzik insanıydı Ünol Büyükgönenç…
Oysa
ne büyük bir müzik insanıdır Ünol Büyükgönenç…
Ah…
Büyüklerin
küçücük …
Küçüklerin
dev aynasında gösterildiği yurdumuz…
Ah…
Türkiyemiz…
"Hava
çelik bir ustura gibi
Dışarda kar yağıyor
Zemherinin
en acımasız günleri
Dışarda kar yağıyor
Öyle
masallardaki gibi incecikten
Ya da lapa lapa değil
Döne
döne
Buram buram
Dışarda kar yağıyor
Hava
ustura gibi soğuk
Minicik elleriyle
Üşümüş ayaklarını ovuşturan çocuk
Geceleyin
araba vapurunda ürkek gözlerle
Biletçiyikolluyor
Dışarda
kar yağıyor.."
(
murat örem / 13 şubat 2015 / ankara )
-fotoğraf
/ yalçın ergir / ergir.com-
Taşkın Örem Belleğine,kalemine sağlık.
YanıtlaSil