her gün onlarca
televizyon kanalında
kimin eli kimin cebinde
dizileri maaile izleniyorsa…
milyonlar düşünmeden kaçıyorsa…
fikir yürütmek ve kendini ifade
etmek temel değilse…
adına medya denen
kuyuda
kadınlara ayrı
erkeklere ayrı
çocuklara gençlere
apayrı
yavanın yavanı
basitin basiti
rezilin rezili
hayat reçeteleri
sunuluyorsa…
çocukluk, korku denizinde yaşanıyorsa
kadınlık riya üzerine
bina ediliyorsa
erkeklik kaba güç ve iktidar diye tanımlanıyorsa…
o toplum hastadır…
o toplumda yalnızca kadına
şiddet yoktur…
o toplum şiddete
teslim olmuş,
şiddeti kutsamış bir
toplumdur…
o toplumda insana ve hayata her an şiddet vardır…
bir çocuğu
sevgisizlikle terbiye etmek de şiddettir…
bir erkeği en ihtiyaç
duyulan zamanda yalnız bırakmak da şiddettir…
bir öğrenciyi
disiplinle korkutmak da şiddettir…
bir kadını en şuursuz
halinde istismar etmek de şiddettir…
şiddet o toplumun
genlerinde vardır…
şiddet o toplumun dna’sına
mühürlüdür…
okumayan öğrenmeyen
düşünmeyen toplumlarda
şiddet bin kılıkla
gelir insanın üstüne….
ahde vefayı unutmak da
şiddettir…
bana dokunmayan yılan
bin yıl yaşasın demek de şiddettir…
köprüyü geçene ..... demek de şiddettir…
bir evin içinde ben
anayım diye diye onlarca yıl yaşayıp hiçbir çözüme kafa
yormamak, akıl fikir gerektiren işlerde ben anlamam diyerek sıyrılmak ve sonra her fırsatta bana karışmayın demek de şiddettir…
kadını yalnızca evin
içine hapsetmek de şiddettir…bir ömür boyu çırpınan adamlara bunca kitabı okudun da ne oldu diye
boyundan büyük cümleler kurmak da şiddettir…
bir toplumda erkeği ve
erkekliği her fırsatta abartılı biçimde kutsayıp o erkeğin çocukluğu dahil kaba
emek gerektiren bütün işlerde sırtını sıvazlayıp öne sürdükten ve yıllar içinde
ondan yalnızca bedenini kullanan bir canlı türü !!! yarattıktan sonra incelik bulamadığında “ama sen de duygusuzsun”
demek de şiddettir…
siyasi arenada farklı düşünenleri
hasım ilan etmek de şiddettir…
ben bireyim
diye diye içi boş laflar edip karşı tarafı tahrik etmek de şiddettir…
hak etmediğin parayı
makamı işi arsızca talep etmek de şiddettir…
gepgenç insanları
üniversite kapılarına yığmak , bir işe yaramayacak bölümler açıp onları
oyalamak da şiddettir…
emir vardır mütalaa
yoktur demek de şiddettir…
edilen bir cümlenin
başını kıçını kırparak sağa sola çarpıtarak aktarmak ve ben çok mağdurum diye
diye her fırsatta zırıl zırıl ağlamak da şiddettir….
yorgun argın eve gelen
bir babayı , kadın olsun erkek olsun
çocuk olsun mahkeme duvarı gibi bir suratla karşılamak da şiddettir…
beş para etmez dizileri
çocuklarla birlikte izlemek de şiddettir….
birilerinin hayatında
kötü giden bir şeyler olduğunda hemen bir taraf seçip diğer tarafı itin
bilmemneresine sokmak da şiddettir…
işyerlerinde elinde
küçücük bir yetki olanların diğerlerine takındıkları burnu büyük tavırlar da şiddettir…
böyle böyle onlarca
yüzlerce binlerce cümle yazabiliriz…
bütün bu meseleleri bugün çözmeye karar verdik desek bile tüm bu
zavallılıkları aşmamız en az elli yıldır…
çünkü bunlar kanun
maddeleriyle çözülecek konular değildir…
bir kanun maddesinin
içine
bir bardak çayı sevdiğinize güler yüzle verin,
çocuğunuza aldığınız sütü diyet ödete ödete
burnundan getirmeyin…
cümlelerini yazamazsınız çünkü…
bir bardak çayı sevdiğinize güler yüzle verin,
çocuğunuza aldığınız sütü diyet ödete ödete
burnundan getirmeyin…
cümlelerini yazamazsınız çünkü…
bunlar insanı
tavırlardır ve insan olanlar öğrenmeye meyillidirler….
toplumlar kişilerden
oluşur…
kişilerin toplamıdır ….
ve bir toplumda kişiler
kişiliklerinin içini doldurmak için büyük çabalar harcamak yerine menfaat
şebekeleri gibi çalışırsa, o
toplum topluluk olmaktan öteye geçemez…
ve bu durum kadına
tecavüz edenin bilmemneresi kesilsin diyerek
ve bu durum kısasa
kısas diye haykırarak
ve bu durum afili
cümleler kurarak aşılacak değildir…
aşılamaz…
aşılamayacaktır da…
daha çoookkk
özgecanlar ölecek…
neslicanlar doğacak…
sonra berkecanlar
neslicanlara yan bakınca
büyük kalabalıklar
haykıracak…
ama hiçbir şey
değişmeyecektir…
toplumda yalnızca
kadına şiddet yoktur…
toplum şiddete
teslim olmuş,
şiddeti kutsamış bir
toplumdur…
toplumda insana ve hayata her an şiddet vardır…
bu durumun değişmesi
için
hayata ve kadın erkek
demeden insana baktığınız yerin
değişmesi gerekecektir
çünkü…
bu da kimse kusura
bakmasın ama
emek ister çaba ister
eğitim ister…
onlarca yıl ister…
ayak parmaklarını ve
burnunu karıştıra karıştıra ç
ay yudumlayanların çoğunlukta olduğu,
ay yudumlayanların çoğunlukta olduğu,
kadınların adamları
yolunacak kaz olarak gördüğü
erkeklerin kadınları
bacak arasına indirgediği bir toplumda
hep birlikte silkinilmezse devran böyle
dönecektir…
gerçekçilik duygusuzluk
değildir diye diye
yeldeğirmenleriyle
savaşa savaşa
bizim de üç günlük ömrümüz bir gün nihayete erecektir…
( murat örem / 15 şubat 2015 / ankara…)
-resim / salvador dali -
"Şiddetle" okunması gereken bir yazı... Yine, her zamanki gibi ruhunuz dert, şiddet görmesin.
YanıtlaSilDeğerli Ebru
YanıtlaSilEksik olma...
Sağol...
Varol...
murat örem...
Ah Murat ah. Kanayan kanamayı bırak kangren olmuş yaramıza bastın. Şiddetin olmadığı bir dünyayı görmeyi umarken, şiddetin giderek arttığı bir dünyaya bodoslama daldık. Ne hayaller kuruyorduk, nerelere geldik. Biz göremeyeceğiz o hayallerimizfeki dünyayı ama çocuklarımız, torunlarımız görsün diye inadına mücadele devam edeceğiz.
YanıtlaSil