babamın annemin evinde
kitaplar vardı…
babam da annem de
kitapları da hala var…
teyzemin eniştemin evinde kitaplar vardı…
teyzem ve kitapları var
ama eniştem yok…
dedemin babaannemin
evinde kitaplar vardı…
dedem de babaannem de
kitapları da yok…
anneannemin dedemin
evinde kitaplar vardı…
anneannem de dedem de
kitapları da yok…
büyük amcamın yengemin
evinde kitaplar vardı…
büyük amcam da yengem
de kitapları da hala var….
nezahat halamın erhan
dayımın evinde kitaplar vardı…
nezahat halam da erhan dayım
da kitapları da yok….
ben kitapları olan bir
evde büyüdüm…
çocuklarım
hem kitapları ,
hem kitaplıkları ,
hem kütüphanesi olan evde büyüdü…
ben hala varım…
kitaplarım hala var…
çocuklarım hala var…
yazılarımı okuyanlar
bilir…
ömrü boyunca bu
toplumla en çok didişen isimlerden olsa da
bu toplum kadri
kıymetini hiiiiççç bilmese de
aziz nesin’i
ayrı severim, sevdim…
ama bertrand
russell’i de çok önemsedim…
erhan dayım’ın,
ölümünden sonra kimbilir kimlerin talan
ettiği evinde , üniversite yıllarında okuduğum kitapları arasında bertrand russel hep ayrı yerde
durmuştu…
garip biçimde bertrand
russel’le aziz nesin’i bir tutmuştu genç zihnim…
ikisi de köşeli mi
köşeli cümleler kuruyordu…
ikisi de lafı
dolandırmıyordu…
ikisi de akıl diyordu,
insan diyordu, cehalet diyordu….
birinin ömrü , cehaleti
baştacı yapan ve ortadoğululuğu
tersinden anlayan toplumda mahallenin
delisi olma pahasına gözünü budaktan esirgemeden bedel ödeye ödeye
geçmişti …
diğeri dünyanın biraz
daha az ortadoğulu olan coğrafyasında
nisbeten fiziken daha rahat yaşamıştı ama ruhen ikisi de aynı ızdırabı
çekmişlerdi ömürleri boyunca….
ikisi de
aptallık kötülük ve
cehaletin
iğne deliğinden geçecek
kadar
sinsi ve organize
olduğunu biliyordu…
ikisi de
kötülüğün ve cehaletin
her zaman
daha organize
olduğundan emindi…
buna rağmen pes
etmediler…
buna rağmen
yenilmediler…
yenildiler ama
yenilmediler…
ömürleri boyunca ;
çoğunluğun ,
azınlığın azınlığının ırzına nasıl geçtiğini
onlarca kere yaşasalar
da
azınlıkta kalmayı
yeğlediler…
ben bu yüzden ayrı tutarım bertrand russell’i de…
bu gece , bir cuma
akşamında kendime kızdım…
“şu blogda iki yıl boyunca 300
küsur yazı yazıp da
bir bertrand
russel yazısı nasıl yazmazsın murat
…”
diye diye…
akıldan, insandan, hukuktan, mantıktan, adaletten ,
demokrasiden ışık hızıyla uzaklaşmayı matah sanan ; cahil kere cahil , fikirsiz kere fikirsiz,
ahlaksız kere ahlaksız, kötü kere kötü bir dünyanın okumayı ve düşünmeyi bilen talihsiz
vatandaşlarından biri olarak bertrand
russel’in aşağıdaki cümlelerini okurken ne hissedeceğiniz de ufkunuza kalsın ….
"insanlar bilgisiz doğar, aptal değil, eğitilerek aptal olurlar..."
''bugünün bilgilerini dünün sistemlerini kullanarak öğretirsek, çocuklarımızın yarınını ellerinden almış oluruz.''
"dünyanın sorunu şudur ki ; akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır."
''insanlığın iki tür ahlâkı vardır: biri, sözünü edip uygulamadığımız, diğeri de uygulayıp sözünü etmediğimiz.''
"üç tutku, basit fakat ezici derecede kuvvetle hayatımı ellerinde tutmuştur; sevgiye olan özlemim, bilgiyi araştırma merakım ve insanlığın çektiği acı için duyduğum tanımlanmayacak kadar büyük bir merhamet.''
"akılsızca bir şeyi milyonlarca kişi söylese de o şey yine akılsızcadır."
"yalnızca günahları olanların tanrıları vardır."
"mutluluğun sırrı, dünyanın korkunç bir yer olduğu gerçeğiyle yüzleşmektir."
( murat örem / 20 şubat 2015 / ankara…)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder