susurluk komşumuz emekli öğretmen
ismail YILMAZ amca da ölmüş....
babam taşkın hocam gibi,
o da cüce şubatta yürümüş, uzaklara...
ben şimdi şu satırları yazarken
TRT 2'de robin williams
tam karşımda, gepgenç haliyle...
oysa o da bir ölü, yıllardır...
size bir şey söyleyeyim mi...
herkes ölecek...
hepimiz öleceğiz....
biliyorsunuz değil mi...
bildiğinizi ben de biliyorum...
ama hatırlatayım dedim....
aziz nesin'in bir kitabı vardır;
BENİM DELİLERİM diye...
orada, yıllar içinde tanıdıklarını
tane tane anlatır büyük usta...
ben de bu yazılarla
zaman zaman
benim ölmeyen anılarımı de anlatıyorum...
zihnimde kalanlarla....
1980'lerin başında, kaç yıllık çabanın sonunda
artık yerinde yeller esip, apartmanlar yükselen
yazlık SELÇUK DÜĞÜN BAHÇESİ'nin
karşısındaki kooperatif evimiz bittiğinde
taşındık o binaya , yaklaşık 20 aile...
her evde ortalama 2 çocuk vardı...
çoğumuz ortaokul ilkokul lise öğrencileriydik....
ve neredeyse binanın tümünde öğretmen aileleri vardı...
çünkü kooperatif üyelerinin çoğu öğretmendi...
o yüzden koyuverdi susurluklular binanın adını
ÖĞRETMENLER apartmanı diye...
bir zaman sonra da asıldı o tabela, binanın girişine...
işte ismail amcalar da o binadaydı...
aynı katta bizim duvar komşularımızdı....
oğulları hakan çocukluk arkadaşımdı...
kızları handan da kardeşimin arkadaşı...
hakan'la, taaa ilkokuldan itibaren
nadal & federer rekabeti misali :)))
ölümcül masa tenisi maçları yapardık...
müthiş bir savunma tekniği vardı onun da, benim gibi...
sporun her dalına ilgiliydi hakan da
ve hepsinde de ortalamanın üstü biçimde başarılıydı...
ayrıca, o kadar çok çocuk,
o kadar çok biraradaydık ki...
o kadar hakkıyla çocukluk yaşadık ki....
hele o yaz tatillerinde, kış tatillerinde....
ismail amca, hakan'ın babasıydı...
küçücük bir çocukken
SÖMİKOP'ta da
çok görürdüm ismail amcayı...
bilenler bilmeyenlere anlatsın SÖMİKOP'u...
SÖMİKOP;
susurluk
öğretmenler
memurlar
işçiler
kooperatifinin
kısaltılmasıydı...
yine babamla uğradığımız TÖB-DERde
ve okullu olduğumda da,
inebey ilkokulunda da görürdüm
ismail amcayı öğretmen olarak...
hiçbiri kalmadı...
hiçbiri....
bir de ayrı yazayım;
HİÇ BİRİ (!) kalmadı...
işte aynı katta yakın komşumuz olmadan önce de
aşinalığım vardı ismail amcayla da
tıpkı bir çok öğretmenle olduğu gibi...
ilkokul yıllarımda teneffüslerde gördüğümde
kendine has disiplinli ve mesafeli duruşuyla
hemen fark ederdim uzaktan bile olsa, ismail amcayı...
bir gün susurlukspor genç takım kalecisi olarak
bir maça çıkmak için hazırlanırken ben ve herkes
ismail amca da, oğlu olan hakan da oradaydı...
belki o dönem klüp yöneticimizdi bizlerin...
20'ye yakın çocuğun ve herkesin içinde
"murat (!)
yepyeni spor ayakkabının arkasına basma,
baban onları almak için ne çok uğraşıyor...."
diye tok bir ses duydum...
döndüm baktım ki , ismail amca sesin sahibi...
babamın da arkadaşı ismail amca...
yeni komşumuz ismail amca...
kalabalık içinde hele böyle uyarılmaya hiç alışık değildim...
taşkın hocam çok daha tecahülü arifane kurardı cümlelerini...
iğneyi cümleleriyle inceden batırsa bile :)))
o anda hissetmezdiniz, sonra sonra yakardı kelimeler...
ama ismail amca eski iğnecilerin enjektörü gibi
hart (!) diye :))) batırmıştı iğneyi ...
bu uyarı cümlesinden sonra
peki ismail amca dememişimdir...
eminim...
eminim...
öyle de inat bir adamdım çocukluğumda da...
ama ters bir cevap da vermedim koskoca ismail amcaya...
-büyüdükçe , zaman zaman hep düşündüm bu uyarı cümlesini ismail amcanın ve şu kanaate vardım...bizler herkesin hakikaten büyük bir aile olduğu 1970'lerin çocuklarıydık...herkesin çocuklarıydık...ve herkes de aslında herkesin anne babasıydı...kimse böyle benim evladımın bokunda boncuk var, ailemden başka dünya yansa umrumda değil (!) demezdi...herkes herkesi ezmek için değil topluma kazandırmak için uyarırdı ve ismail amca da bu saikle kurmuştu o cümleyi...işte biz toplum olarak bu hasleti kaybettik hanımlar beyler....hepimize geçmiş olsun...!-
yıllar sonra bir yaz gününde, artık hepimiz lisenin son sınıflarına gelirken, taaa susurluk ortaokuluna gittik iddialı bir basketbol maçı yapmak için....biz, ÖĞRETMENLER APARTMANI takımıydık. karşımızdaki takımda, sevgili dostum moruk hüseyin ÖZGÜR hocam ve arkadaşları da vardı...iddialı ve kıran kırana yaptığımız maçı kazandığımızda hepimiz şaşırdık...susurlukspor'un fenerbahçe'yi yenmesi gibiydi çünkü...öyle bir fark vardı aramızda...ama yenmiştik ve sırılsıklam olmuştu üzerimizdeki formalar, tişörtler...
olacak iş değildi ama enikonu farkla yenmiştik...
maçın ardından her bir sayıyı aşkla konuşa konuşa şehre gittik yürüyerek...nefti koyu yeşil röno 12'siyle ismail amca yanımızdan geçerken gördü bizi...takım arkadaşımız oğlu hakan'dan dolayı onun da haberi vardı bu büyük:))) maçtan...hepimiz bir çırpıda yendiiiikkk(!) ismail amca, eze eze yendik hem de deyince, ismail amcanın da gözleri ışıldadı...
kaç çocuktuk...
5 mi , 7 mi, 10 mu hatırlamıyorum...
5 mi , 7 mi, 10 mu hatırlamıyorum...
ama yenen takım / yenilen takım demeden, hepimizi aldı ismail amca yanına, gelin HEPİNİZ benimle diyerek...ve bizi 1980'lerin başındaki imam hatip lisesine giden o yolun üzerindeki yeni açılan pastahaneye soktu...yiyin için bakalım tatlıları limonataları dedi...sonra pastahane sahibine döndü; çocukların hepsi misafirim ne istiyorlarsa fazla fazla ver...dedi...kendi de bir başka masaya oturdu; bizim genç sohbetimizi bölmemek için, tıpkı TAKIMIYLA GURUR DUYAN:))) bir teknik adam gibi....
*******
bugün telefonda duydum ki,
ismail amca da ölmüş...
ismail amca da ölmüş...
sevgi saygıyla anıyorum
dobra, mert ve biraz da sert bakışlı ismail amcamızı....
size bir şey söyleyeyim mi
hepiniz öleceksiniz...
hepimiz öleceğiz....
yaşarken ölmemeye bakın...
mühim olan,
yaşarken ölmemek....
yaşarken ölmemek....
hikayenin parantezine gelirsek;
SUSURLUK ÖĞRETMENLER APARTMANI'nın
o kardeş gibi büyüyen çocukları bile
ölecek yaşa geldi neredeyse...
ne o kardeşlikler kaldı...!!!
ne o ismail amcalar...!!!!
yine bilir misiniz ki ,
susurluk öğretmenler apartmanının
1. katındaki
4 dairenin, 4'ünde de
bir ismail amca vardı...
iki bacanak
ismail özkök,
ismail özkök,
ismail taşkın örem
sırayla ölmüştü...
sırayla ölmüştü...
şimdi
ismail yılmaz
amca da ölmüş...
son ismail amca
ismail öner amcamızın
ömrü uzun olsun...
ismail yılmaz amca'nın oğlu
çocukluk arkadaşım hakan'la
ne günler de yaşadık...
susurluk'ta da...
istanbul'da da...
ankara'da da...
ikimiz de istanbul'da üniversiteli olduk...
o, itü'lüydü ben istanbul siyasallı...
o, itü'lüydü ben istanbul siyasallı...
çok biraraya geldik, maçlarda konserlerde istanbul'da...
istanbul'dan ankara'ya trenlerle geldik gittik...gittik geldik...
ikimiz de ankaraya evlendik...
ne çok ağırladık genç evliliğimizde
hakan'ı da, önce nişanlısı olan eşini
ve eşinin annesini de...
hakan'ı da, önce nişanlısı olan eşini
ve eşinin annesini de...
aynı hakan,
3 koca yıl boyunca,
liseden de öğretmeni olan
liseden de öğretmeni olan
taşkın hocası & taşkın amcası öldüğünde
bir, "başın sağolsun..." telefonunu etmedi ama ...
hem de, çok daha uzaktan tanıdığım insanlar
kıtaların arasından defalarca beni ararken....
şimdi anlayacak hakan da
50 küsur YILLIK babayı kaybetmenin
DAĞLARIN üzerine devrilmesi (!) olduğunu...
böyle acılarda , eskimiş de olsa
dost sesinin ne anlama geldiğini...!
dost sesinin ne anlama geldiğini...!
ben size
İSMAİL YILMAZ AMCA'yı
anlattım...
SÖMİKOP'u....
TÖB-DER'i...
ÖĞRETMENLER APARTMANINI...
ve ismail amca'nın
çocuk & genç hafızama kazınan
BONKÖRLÜĞÜNÜ
BABACANLIĞINI
anlattım....
ben de biliyorum....
babalar ve evlatlar...
bazen aynıdır ,
çoğu zaman da
apayrıdır....!
çoğu zaman da
apayrıdır....!
güle güle ismail amca...
başka ismail amcalarımız
babalarımız eniştelerimiz
hocalarımız da oralarda
hocalarımız da oralarda
yalnız değilsin ismail amca :(((
ama siz çoğaldıkça ,
biz azalıyoruz
ismail amca....
( murat örem / 02 şubat 2020 / ankara )
müzik / ömür göksel / ölüm...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder