*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

16 Şubat 2020 Pazar

ESKİŞEHİR'e 1980'lerde bir kez daha gittiğimde, Türkiye turgut ÖZALlı, ben de istanbul SİYASALlıydım :)))

                                                heykel / ESKİŞEHİR / odunpazarı

ben, küçücük bir çocukken “balıkesir & ankara & balıkesir” trenleri hep  "gecenin kör vaktinde"  dururdu eskişehir’de...

çubuğa takılı simitler satardı yolculara, yorgun yüzlü adamlar(!) ... yanında da şişe ayranı olurdu...öyle teneke kutular, plastik şişeler falan bilinmezdi daha...

o tren yolculuklarında çoğunlukla yanımda olan taşkın hocam her molada mutlaka alırdı ikimize de yenecek bir şeyler...bir de sabah gazetelerinin gelip gelmediğini sorardı hemen taşkın hocam satıcılara...bulduğu her şeyi iman edercesine satır satır okumayı çok severdi babam...

lezzetli bir yemeği gürültülü bir mutlulukla tadını çıkara çıkara yemek, eve giren tomar tomar gazeteleri ve tüm dergileri iştiyakle okumak ve bir de beşiktAŞK'ımızın maçlarını coşkuyla izlemek,  hayatının ciddi manada saadet sıralamasıydı, huzur içinde uyuyası taşkın hocamın... 


eskişehir uzun yıllar  çocuk  anılarımdaki bu haliyle yaşadı zihnimde...


yıllar sonra yine trenle bu kez "istanbul & ankara & istanbul" yolculuklarını yaparken artık gençtim...eskişehir yine mola durağıydı...

takvim 1980lerin tam ortasını gösteriyordu...ve türkiye turgut özallıydı,  ben de istanbul üniversiteliydim. 


bu yolculuklarda yanımda taşkın hocam yoktu ve büyüyen bir adamdım...mutlaka sigara içmeye inerdim, eskişehir'deki  molalarda, geceyarısı  ya da gündüz  olduğunu umursamadan...

trenlerde de sigara içilen zamanlardı daha, ama o mola zamanlarında  kısa süreliğine inmenin ayrı bir ritüeli ayrı bir hazzı vardı...ve ben de hemen taşkın hocam misali gazete bayiine koşardım yeni yayınları almak için....

eskişehir'in zihnimdeki karşılığı hala en çok tren garıydı yıllarca...
bilenler bilir cumhuriyetin simge yapılarındandır eskişehir garı da...
1980'lerde de, garda tahta çubuklarla simit satanlar hala tek tük vardı.. 

80'lerin en sonunda, dönemin AKBANK genel müdürü hamit belli'nin de çabalarıyla aktör dayım erhan dilligil bir resim sergisi de eskişehir köprübaşında açtı....GASSARAY:)) lisesi'nden arkadaşıydı genel müdür hamit belli , erhan dayımın...

ben de  uzatmalı ve 5 yıllık:))  istanbul siyasallıydım...
aşktı sevdaydı şiirdi tiyatroydu derken, okul biraz beklesindi:)) 

çok soğuk bir ekim günü haydarpaşa'dan bindik trene...dayımın uzun camellerini dayı yeğen içe içe vardık eskişehir'e...üzerimde erhan dayımın 30 yıl önce fransa'dan aldığı, çok havalı pötikareli bir trençkot vardı...

murat örem'de de kapkara sakallar ve upuzun saçlar vardı...
gençlik de vardı, gençlik de....


-ilk evliliğimin ilk yıllarında, günlerden bir gün, çocukların  annesi, o güzelim trençkotu çamaşır makinesinin içine atarak :((  5 yaş çocuğunun  giyebileceği ebada indiriverdi :))) ....zaten erhan dayım da küt diye ölmüştü  1991 ocak'ında....çok üzüldüm...çok üzüldük...erhan dayımdan kalan o anılar da, çamaşır makinesinin içinde  küçülmüş burulmuş gibi gelmişti bana...tek kelime etmedim eşime o anda yine de...-


eskişehir'e vardığımızda, hemen anadolu üniversitesi rektörlüğünün aracı karşıladı bizi...çünkü her dönemin efsane rektörü yılmaz BÜYÜKERŞEN de 35 yıl önceki tiyatro günlerinden arkadaşı & kardeşiydi erhan dayımın...onlarca tablo da vardı yanımızda....bir çırpıda yükledik tabloları ve hemen salona götürdük..disiplinli bir işçi gibi çalıştım saatlerce galeride...20'li yaşlarımın başındaydım...sonra da attık kendimizi anadolu üniversitesi misafirhanesine, akşamı beklemek için...

akşam olduğunda dönemin valisi bahaiddin güney dahil bütün protokol oradaydı...öyle çok davetli vardı ki...ve postacı dakika başı bir de kutlama telgrafı getiriyordu dört bir yanından memleketin, beni ressam sanarak:))) 


ben de her seferinde dayımdan bir kenarda para alıp bahşişi postacıya veriyordum ressam:))) olarak...etrafım gittikçe kalabalıklaşmaya başlamıştı...en sonunda dayım; oğlum resimleri biz yaptık, tebrikleri sen kabul ediyorsun, kaymağını sen mi yiyeceksin:))  deyince bir konuşma yaptım , ressam dayımı adres gösteren....

o geceyi, öncesi ve sonrasını anlatan çok uzun bir yazımı yıllar önce yazdım zaten burada...merak edenler google'a "yedigünyazıları dinçer çekmez" diye yazarlarsa hemen ulaşırlar o yazıya da....

kızkardeşim de, aynı yıl bin tane mülakatı büyük başarıyla aşarak anadolu üniversitesi sinema tv öğrencisi olmuştu zaten...onunla da görüştük eskişehir'de kısa aralıklarla o dönemde...üniversite mülakat dönemlerinde de ne çok gidip gelmiştim/k eskişehir'e...her yer toz toprak içindeydi eskişehir'de 1989'da....şehrin kanalizasyon şebekesi değişiyordu...şehir garajı da o kadar metruk ve bitikti ki ....

sonraki yıllar içinde kız kardeşimin eğitim yıllarında da ailecek çok gidip geldik eskişehir'e...annemler susurluktan, biz ankaradan ulaştık her zaman...anne babamız kızkardeşime evler tuttu, döşedi...ilk evladımız umur örsan'ın ilk ziyareti de annesinin karnında:)))  oldu zaten,  halasının eskişehir'ine....

belki de eskişehir sevdası daha anne karnındayken başlamıştı umur'un, kimbilir :)) 


çünkü aradan çok yıllar geçti, üniversite sınavlarına girdi o anne karnındaki büyük oğlum umur örsan örem ve üniversite sınavında ülke çapında ilk BEŞ BİN'e girdiğinde bile, yine de tutturdu eskişehir sinema tv'de okuyacağım diye..."oğlum istersen hukuk mukuk yaz, tercihlerinin hepsini gözü kapalı kazanırsın , harçlığın dahil üzerine tam burs alacağın fakülteler de dahil..." dediğimde  "BABA , hukuk asla yazmam !...ama istiyorsan MUKUKLARI :))) yazayım..." dedi umur, it it bakarak :))) bana....


bunları da hep yazdım....buradaki yüzlerce yazıyı okuyanlar biliyor...30 yıl önce babam taşkın hocam, benim hayattaki tüm tercihlerime tek kelime müdahale etmemişken, benim babamdan öğrendiklerimin dışında ve gerisinde davranmam söz konusu olmazdı...bana hiç yakışmazdı...dolayısıyla bıraktım umur'a, hayatının tercihlerini....

çünkü ben de, taşkın hocamın & müjgan hocanımın oğluydum çok şükür ki....


hasılı kelam, umur da öğrenciliğini eskişehir'de ve aynı bölümde geçirdi tıpkı halası gibi...ve onun gibi çok başarılı da bir öğrencilik yaptı....bu dönemde yine gitti geldi defalarca :)) murat örem eskişehir'e de...

beş , on , on beş , yirmi , belki otuz kez....!

murat örem bir kaç ev de:))   umur'a tuttu bu arada...
Allah var, helali bin kere hoş olsun, umur da güle oynaya bitirdi okulunu tek fire vermeden...bir de, büyük başarıyla geçirdiği o 4 yılda, dünyayı da kırk kere dolandı, hem erasmus'la hem de bababank :))) vasıtasıyla...

aslına bakarsanız, bunca yazıyı bana yazdıran, anıları dipsiz kuyudan çıkaran, yazının başındaki odunpazarı belediyesinin yaptırdığı heykelin,  güzelim fotoğrafı oldu... 


aslında kaç  bu kadar daha yazabilirim ESKİŞEHİR'İ...ama şimdilik yetsin...sırf KARAKEDİ bozası bile sayfalarca anlatılabilir...


hasılı kelam ben ESKİŞEHİR'i severim...çok severim...


eskişehir , ülkemizin en güzel, en klas şehirlerindendi dün de...

bugün de, onca ŞEHİRCİLİK emekleriyle ve yaşayan en centilmen şair,  haydar ergülen'le de çok çok çok daha güzel eskişehir...


bu arada, bir gün, amigo birollu eskişehirspor'u da  anlatırım size belki...kimbilir....

( murat örem / 16 şubat 2020 / ankara ) 
                     KIRAÇ / zaman akıp gidiyor, dur demek olmaz.....!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder