şimdi ,
şu anda
ankara’da
nasıl bir yağmur var…
umur
küçücük bir çocuktu, muhtemelen okullu bile değildi….
tarzan
filmine gitmiştik ilk kez kavaklıdere sinemasında baba oğul…
kısa zaman sonra da polar
ekspres filmine…
tarzan
bir çizgi filmdi…
polar ekspres
onun bir adım ötesine geçen ilk ultra animasyon filmlerinden…
iki filmi de ankaradaki
kavaklıdere
sinemasında izlemiştik…
tunalıya
yolunuz düşerse kavaklıdere sineması
yazısını hala görürsünüz kocaman plastik harflerle ama sinemanın yerinde
yeller eseli çok oldu…
o filmlere gittiğimizde ben otuzlu yaşların başında
babaydım ,
umurum küçücük bir çocuktu…
ben hala babayım, ellinin tam kapısında
umurum yirmili
yaşlarda yürüyen kocaman bir adam…
bir evlat kocaman olsa ne gam…
bir evlat bin yaşında olsa ne fark eder…
evlat hep evlattır…
baba da hep baba…
ben ölsem de yaşasam da hep babası olacağım…
umur
; ömrü çok uzun olsun , hep oğlum…
ilk gözağrım….
evet, hep dedik , hep diyeceğiz ;
ölüm var…
evet, hep dedik hep diyeceğiz sezai karakoç dizelerini;
“sakın
kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
ne
yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
gün
batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar
vardır…”
(
murat örem / 11 ekim 2015 / ankara…)
...üstümüze hep bir yerlerden kurşun sıkıldı
YanıtlaSilher şeyi gördük
her şeyi bildik
hiçbir şeyi değiştirmedik
bekledik
akarsuların mimarı
kural öyle olsaydı
barajları da yapardı
üstümüze hep bir yerlerden kurşun sıkıldı
acı çektik
acı çektik
bilincimizde yer kalmayınca
nasırlanan yüreklerimize istifledik
her şeyi gördük
her şeyi bildik
ne barajların ne de barışların
mimarı olabildik
bekledik, bekledik, bekledik
bekliyoruz bekliyoruz...
Kemal Atalay