1998 yılının
eylülü, ekimi, kasımı, aralıkı…
30 yaşın
kapısından içeri girmişiz…
bir iki üç kişi derken,
dördüncünün eli kulağında…
her sabah 06 ljn
26 plakalı beyaz unonun direksiyonu başındayım…
kurs var , ders
var, eğitim var…
üniversite
yıllarında kantinde geçen öğrencilik hayatıma(!) inat ,
üç ay kocaman salonun en önündeyim 7 saat boyunca…
bir eşikten başka
bir eşiğe atlamanın arefesindeyim/z…
ve kursa giderken ,
akşam eve dönerken yol boyunca hep döne döne şu şarkıyı dinliyorum beyaz unonun
içinde…
ve en çok da
nakaratını seviyorum…
Bir sabah çıksam kaybolsam
Dönmesem kalsam anılarda
Belki bir sevda türküsünde vurulurdum
Gel künyemi al dağlardan
Aşk nedir söyle, kayboldum
Belki bir düşte unutulmak
Her sabah bir dev masalında uyanınca
Hep çocuk kalmak kurtulmak
Kar yağıyor bu gece
Öyle beyaz ki şehir
Anlamak bir ömür sürer
Hayat niye kirlenir
Karlı bir gece sen buldun
Kaldırımlarda kalbimi
Al götür rüzgarlara savur, hadi durma
Ver benim eski yarimi
Ben kimim söyle kayboldum
Dönmedim kaldım anılarda
Her sabah bir çöl masalında uyanırdım
Belki de yanlış bir Leyla
Dönmesem kalsam anılarda
Belki bir sevda türküsünde vurulurdum
Gel künyemi al dağlardan
Aşk nedir söyle, kayboldum
Belki bir düşte unutulmak
Her sabah bir dev masalında uyanınca
Hep çocuk kalmak kurtulmak
Kar yağıyor bu gece
Öyle beyaz ki şehir
Anlamak bir ömür sürer
Hayat niye kirlenir
Karlı bir gece sen buldun
Kaldırımlarda kalbimi
Al götür rüzgarlara savur, hadi durma
Ver benim eski yarimi
Ben kimim söyle kayboldum
Dönmedim kaldım anılarda
Her sabah bir çöl masalında uyanırdım
Belki de yanlış bir Leyla
17 yıl geçmiş
aradan…
belki de
yanlış bir leylayı
araya araya
17 asır geçmiş
aradan….
( murat örem
/ 09 ocak 2014 / ankara…)
-fotoğraf /
nuri bilge ceylan / istanbul’da kış…-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder