*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

7 Ağustos 2019 Çarşamba

günümüzün büyük adam ve kadınlarının (!) çoğu, bir caz müziği gibi gelip geçti küçükesattaki evimizden....



ben bu fotoğrafı
çerçevelettiğimde 
yıl 1990'dı....


eczacıbaşı   takviminden enikonu kesip 
çerçeveciye gidip 
kimbilir kaç milyona yaptırmıştım....


sevgili nigar getirmişti bu takvimi izmir'den...
her sayfasında böyle  12 çarpıcı fotoğraf vardı...


nigar izmir'liydi ama hacettepe'de tarih okurdu...
akran sayılırdık nigar'la....
anne tarafımdan akrabamdı...
kıyıdan kenardan,  uzaktan yakından akrabamdı...


bu akrabalık işlerini bilirsiniz, 
akrabaların çoğu bir kara piyango gibi girer hayatınıza...

ve bir kısmını enikonu uzaktan sevmek istersiniz...
bir kısmı da  sizi uzaktan görmek ister ....


bu işler böyledir...olayları anlatırken de
objektif olmak, gerçeği anlatmak gerekir....
nalıncı keseri gibi hep kendinize yontmak olmaz....

ama  şunu da demek isterim, 
nigar eğer akrabam olmasaydı da
yine kardeşçe sohbet edeceklerimden  
çay kahve içeceklerimden olurdu..


aslında bir dönem , 
özellikle 1990'ların başlarında 
çocuksuz ve genç evli halimiz
abartmadan söylüyorum
imarethane  &  AŞEVİ :))) 
gibiydi...


özellikle 
benim tanıdıklarımdan 
susurluktan
istanbul siyasaldan
şuradan buradan 
hiç abartmadan 
ve yedeklerini de ekleyerek söyleyeyim
en az 5  futbol takımı kuracak sayıda insan
bir şekilde evimize  uğrar 
yemeğini mutlaka yer
çayını kahvesini de içerdi... 

şarabımdan da 
viskimden de içerdi 
gelenlerin çoğu....

ve içlerinden 
inanın ki çok ama çok azı 
bir yere  yeme içmeye , 
misafirliğe giderken 
"eli boş g.tü yaş" 
 gidilmeyeceğini bilirdi...!!!


belki bilmeyenler de 
bilmediklerinden değil de
yokluktan gelirlerdi 
öyle habire 
eli boş   g.tü  yaş :)))


cep telefonlarının hayalinin bile kurulmadığı 
ev telefonlarının bile çok az olduğu 
küçükesat ispir sokak'taki evimize 
bir şekilde yolu düşerdi tanıdık herkesin...

gece gündüz farketmez
zil çaldığında  
kapıyı açardık ki, 
yine bir gelen :))) var...

kah maç izlemek için
kah müzik dinlemek için
kah sohbet etmek için...
kah ev aramak için....
kah soğukta üşümemek için 
diye diye çalınırdı 
kapımızın zili...


gelenlerin çoğu 
elbette 
üniversite öğrencisi, 
genç aşıklar, 
yeni subaylar
taze memurlar
stajyer öğretmenler
falandı...

hepsinin ortak özelliği 
sınırlı koşulları olan Türkiye'nin
çok sınırlı paraları olan gençleri 

olmalarıydı....

ve elbette
bir şekilde, 
memleketten 
oradan buradan
arkadaşımız 
akrabamız 
hemşehrimiz
olmalarıydı...


o yok zamanların içinde 
evde ne varsa yenilir içilir , 
çaylar kahveler habire kaynardı....

evde ne varsa diyorum ama 
1990'ların koşullarında 
evimizin özellikle mutfak tarafında 
hep,  hatırlı ve göz dolduran gıdalar olurdu...


çünkü 
huzur içinde yatası,  
çoçuklarımın da büyükbabası  

ibrahim balkan'ın 
büyük bir gani gönüllülükle 
evlatları olan bizlere verdiği
ya da ankara'ya kolilediği 
susurluk peynirlerini 
yanturalı sucuklarını
taze köy yumurtalarını
kuru fasulyelerini, 
pirinçlerini 
tereyağlarını
zeytinyağlarını.... 
o gelenlerin içinde
inanın ye"ME"yen kalmamıştır....


herkese ama herkese
kısmet olmuştur o lokmalar....


yeni evli evimizin 
gepgenç  
güpgüzel 
ve hakkıyla inatçı :)) kadını 
hiç yüksünmeden
of pof demeden 
asla küçük hesap yapmadan 
ve kimseden esirgemeden
gelenlerin hepsine sunmuştur 
elindekini, elimizdekini...

zaten, 
gani gönüllü 
baba evinden de idmanlıydı 
insan ağırlamalara 
o gepgenç kadın...

ben, ters adam :))) olduğum için
o zaman da bilirdim 
bazı gelenlerin  zihnindeki tilkileri
yemeği bedavaya getirme isteklerini
ve asla bu kadar BONKÖR  bir adam olmazdım...
ama kanatsız melek olan, 
evin hanımına da karışmazdım....



şimdi geriye dönüp baktığımda
bu insanlara dair,  bir hüzün kaplıyor içimi...


hüzün kaplıyor çünkü 
ispir sokaktaki 
o eve gelenlerin içinden 
sayısı epeyi fazla
BÜYÜK ADAM da :))) çıktı...

büyük aktörü , 
dobra mı dopra (!) siyasetçisi 
uzman doktoru
ceza hakimi 
uluslararası avukatı
habercisi muhabiri
her bir şeyin uzmanı da çıktı....
diye başlasam 
inanın uzar gider liste...

memlekette artık
iyice vasat öğrencilerin bile tercih ettiği 
genç mühendisleri saymıyorum bile
aramızdan çıkan...



işte bu büyük büyük (!)  adamlar kadınlar
bir caz müziği gibi gelip geçti 
küçükesat ispir sokaktaki evimizden....

neredeyse hepsi yaş baş olarak 
bugün yarım asrı devirdi, bu gelenlerin...

ve neredeyse hepimiz 
yarım asrı devirdik, 
gidiyoruz, bizi bekleyen yere...

 
1990'ların üzerinden yıllar geçince 
isterdim ki , bir gece vakti
başlarını yastıklara koyduklarında
o ankara günlerini  o ankara gecelerini
ve esas olarak da, evin gepgenç hanımının
binbir emekle hazırladığı
çayları kahveleri sıcacık çorbaları
ŞÜKRAN duygusuyla ansınlar...
o büyük büyük adamlar kadınlar....

çünkü ben de bir dönem öğrenciyken
hep gittim, böyle sıcacık sofralara...
yokluğun ve yalnızlığın içindeyken
adı yuva olan bir kapıdan içeri girmenin
tarifsiz huzurunu bilirim...

peki, 
o büyük büyük adamlar kadınlar 
o ahde vefaları ne kadar bildi....

aslında cevabı biliyorum da
bir kibar tarafım var yine de....
üç noktayla geçiştireyim diyorum....



aktör erhan dilligil dayımı 
dönüp dönüp anmalarım 
inanın  bundandır
öğrencilik günlerimden kalan
öden(e)meyecek 
ahde vefa duygumdandır....


böylesi emekleri 
üç noktayla geçiştirmenin bile
çok ayıp olduğunu, bilmemdendir....

hoş, 
ben, geçtim gittim bu günlerin üzerinden...


orhan veli'nin o büyük şiirinde dediği gibi
"girdim insanların içine,  
 insanları gördüm..." de...


herkes yine de ona göre yapsın isterim mizanını
ona göre tutsun defter-i kebirini...

hani ne diyor o büyük söz
"ben senin, cemaiz evvelini bilirim...." 

evet ben de bilirim hepsini/n...

iyi bilirim...


hepsini iyi bildiğimi 
bıçak gibi bildiğimi
o büyük (!) adamlar da 
iyi bilirler 



ben size 
şu fotoğraftaki  
güzelim amcayı 
anlatacaktım değil mi...


ben bu fotoğrafı
çerçevelettiğimde 
yıl 1990'dı....


eczabaşı   takviminden enikonu kesip 
 kazandığım paramla;  çerçeveciye gidip 
kimbilir kaç milyona yaptırmıştım....


sevgili nigar getirmişti bu takvimi izmir'den...
her sayfasında böyle böyle 12 çarpıcı fotoğraf vardı...


nigar izmir'deydi ama hacettepe'de tarih okurdu...
akran sayılırdık nigar'la da....
anne tarafımdan akrabamdı benim...
kıyıdan kenardan,  uzaktan yakından akrabamdı...


bu akrabalık işlerini bilirsiniz, 
akrabaların çoğu bir kara piyango gibi girer hayatınıza...

nigar onlardan değildi.....


ben bu fotoğrafı 
1990'da çerçevelettiğimde
22 yaşında gepgenç bir adamdım...
ilk kez baba olmama 4 yıl vardı....
ikinci kez baba olmama 8 yıl vardı...

babamın ölümüne 
27 yıl vardı...


ben bu fotoğrafı çerçevelettiğimde
yıl 1990'dı....

ihtimaldir ki 
bu güzelim fotoğraftaki 
dilekçe mühürcü amca :)) bile 
daha yaşıyordu....

ve o zamanlar; 
erhan dayım yaşıyordu...
hatice anneannem yaşıyordu...
bedia babaannem yaşıyordu...
mehmet selahi dedem yaşıyordu....
küçük amcam ali aşkın yaşıyordu...
büyük amcam hüseyin coşkun yaşıyordu...
inanç amcam yaşıyordu...
ismail eniştem yaşıyordu...
safiye nalan meral teyzem yaşıyordu....
ibrahim balkan yaşıyordu...
havva balkan yaşıyordu...


babam ismail taşkın hoca yaşıyordu ulan, 
taşkın hoca yaşıyordu....

 
şimdi kalkıp bik bik bik 
hayat yine de güzel 
falan diyeceksiniz


biz de biliyoruz
hayatın ne olduğunu 
MUHTEREMLER; 

"bir hayata 
40 ömür sığdırmış olarak

biz de biliyoruz 
hayatın ne olduğunu..." 

peki siz biliyor musunuz
şu  sesi ve müzikal altyapıyı...

gerçi adı çukur mudur nedir
bir müptezel dizide 
görmemişler gibi 
meze yapmış sesini ama 
şu sesi bir dinleyin....


isterseniz 
şarkıyı dinlerken 
yazıya BİR DAHA  dönüp
5 futbol takımının ESAMİ LİSTESİ'nin 
içinde ben de var mıyım :)) 
diyerek  ve utanarak da  bakabilirsiniz....!!! 

o listeye bakarken, 
kılım döndü, 
yüzüm kızardı 
diyenlere verecek
köpük helvamız
nane şekerimiz 
susurluk tostumuz
taze bitti ama :)))) 

zaten,  
ne 1990'lar kaldı...
ne  o simsiyah saçlı sakallı murat örem...
ne de ispir sokaktaki o ev....

evin 
gepgenç 
güpgüzel 
inatçı mı inatçı 
kadınının da 
ömrü uzun olsun, 
çok uzun olsun :)))



( murat örem / 07 ağustos 2019 / ankara ) 





2 yorum:

  1. ACI BİR DÖNGÜNÜN, HOŞ BİR SÖVGÜSÜ OLMUŞ … VAR / YOK YAŞAMLARIN, GİDENLER TORTUSUNA DOKUNMAK, KALANLARA ATILACAK TOKAT ELİ OLMAK ; GEL / GİT HATIRINI SORMAK HERKESE '' NASİP '' OLMAZ MURAT ÖREM ... < E.T.>

    YanıtlaSil
  2. İnsanları tanımak ve onları ciğerini bilircesine anlatmak...
    Bu dünyaya gelmiş ve bilenlerin ekseriyetinden hala gitmemiş bir koca usta vardır sen de bilirsin... Ve senden, özellikle senden hiç gitmeyecek olan koca usta Nazım Hikmet...
    Hani hep dersin ya binnn yıllık dostum...
    Ne kadar da ustaca dokunduruyorsun kalemi... Kağıt yerine yüreklere...
    Sağol Varol sevgili candaşım...

    YanıtlaSil