o da gitti....
öbürü de gitti...
diğeri de....
gittiler gittiler, hep geri geldiler...
geldiklerinde de gitmek istemediler...
ama sen istedin gitmelerini....
gelme/me/lerini de sen istedin...
bir gün , sanki tümü sözleşmiş gibi
hep mi senin istediklerin olacak dediler...
" evet " dedin kestirmeden....
"ben başkasını bilmem,
hep benim istediğim olacak !"
"artık hayıııırrr" dediler
harfleri uzata uzata...
o gitti....
o da gitti....
öbürü de....
gittiler...
geri geldiler....
çağırdın keyfin olunca yine;
gelip gittiler / gitmediler....
ama sen istedin bir bahaneyle;
her geldiklerinde yeniden gitmelerini....
oysa gelenler, kalmaya geldiler....
oysa gidenler bile, gelmek üzere gittiler...
ama sen istedin hep gitmelerini....
yine sen istedin, hepsini....
hepsini aynı anda da sen istedin....
"olmazzz " dediler hepsi birden "hepimizle hep olmaz..."
"olmazsa olmaz, olana bakalım..." dedin...
sonra bir balık gördün hayatın terazisinde...
sonra bir balık gördün hayatın terazisinde...
sonra bir balık gördün hayatın terazisinde...
şimdi düşün bakalım, kim kimi nereye götürecek...
şimdi düşün bakalım, kim kalacak kim gidecek :)
.....
oysa anlatmıştı yazar philip djian ; o balığı yıllar öncesinden;
"....yürürken kıyıya vurmuş büyük bir balıkla karşılaştım. yer yer parçalanmış bir iskeletten ibaretti, ama o haliyle bile bir zamanlar ne kadar muhteşem bir balık olduğu anlaşılıyordu. sedefli karnında hakiki bir gümüş bir parıltısı vardı, tıpkı hareket eden bir pırlanta gibi ışık saçıyordu. ne var ki bütün bunlar artık geçmişte kalmıştı ve 'güzellik' büyük bir darbe yemişti...."
ve ne diyordu aynı yazar;
"iç sıkıntısı ve saçmalık
dünyanın iki memesidir."
....
değerli okurlar ; bir gün, aylak aylak dolanırken internette, kendinize mutlaka zaman yaratın ve en etkileyici insan hikayelerinden birinin anlatıldığı o filmi kesinlikle izleyin...hangi filmi mi....yazının başına gidin...en tepedeki fotoğrafa bir daha bakın....işte o filmi...
sonra isterseniz yine konuşuruz....
ama cevabını bildiğiniz soruları sormak yok...
çünkü bu soru tarzı; 3.sınıf amerikan filmlerinde olur...
1000 yıl oldu böyle müptezel filmleri izlemeyeli....
ben yukarıdaki filmi izlediğimde 22 yaşındaydım....
biz yukarıdaki filmi izlediğimizde 22 yaşındaydık....
hadi söylemek gibi olsun aradan neredeyse 30 yıl geçmiş !!!
istanbulda beyoğlunda bir sinemada...
şimdi tatlıcı ve kebapçı olmuş ! bir tarihi sinemada...
eee, 30 yılda insanlar yaşlanırken
tarihi sinemalar da kebapçı ve lokumcu olmalı...
eşyanın tabiatına uygundur bu...
uygundur....!!!
öyle işte....
( murat örem / 24 ağustos 2017 / ankara...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder