*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

4 Temmuz 2017 Salı

kadınlar heppp ama hepp mağdur olur....erkekler heppp ama hepp daha erken ölür:)) bir murat örem özdeyişi:))




***  bu yazı karpuzlu  bir yaz mevsimi yazısıdır.. deve dişi tabir edilen  okkalı yazar çizer taifesi bu sade suya tirit yazı işinin ilmini yapmıştı eskiden.. bu yazarlar öyle büyük kalemlerdi ki; sıcakta ağır yazı olmazz...okur taifesi dediğin ;   plajdaki havuzdaki hanımlara,  trene bakar !  gibi bakarken,  bizim memleket sevdasıyla dolu  yazılarımız gümbürtüye gider, ağır mevzuları sonbahara saklayalım...diyerek tırı vırı şeyler yazardı...memleketin demokrasi  ve kültür  katarına çook ama çoook katkısı (!!!)  olmuştur bu  yazar çizer taifesinin...



ben de bu metodu deneyeceğim bu sefer...
bakalım  nasıl olacak; allah utandırmasın....
hep öyle, trajik aşk hikayeleriyle gitmez hayat :))) 

vira bismillah :)))  

                                                     ***

hava çok sıcak...öyle diyorlar...peki ne olacaktı ...temmuzda ağustosta ne olacaktı...bin yıldır ne olduysa o olacaktı...o oluyor...ha, derseniz ki , bin yılın daha fazlası oluyor...onu da siz düşünün;  cayır cayır klimalarınızı yakarsanız, crossoverlarınızı yıkatırken harcanan suya arkanızı dönerseniz , herkes böyle yaşıyor derseniz bilin ki bunlar daha iyi günlerimiz...iyi günleriniz :))) 



hava çok sıcakmış....
ne olacaktı temmuzda ağustosta...
daha dün bik bik etmiyor muydunuz, haziran bitiyor kombi yakıyoruz diye...ediyordunuz !!! 



ne çok seviyor insanlar  habire yakınmayı...rahmetli babam taşkın hoca olsaydı şimdi, yazıyı hemen okur, telefonla ya da yanyanayken, mutlaka bir punduna getirip 10  bininci kez "evladım  her şeyi duyma, her şeyi görme...bitmez bu dünyanın lakırdısı,  gümbürtüsü , sen dertlendiğinle kalırsın " derdi... ben de dudağımı ısırıp "peki hocam, çalışacağım dersime ama bir yerden mutlaka şase yapıyor:))) diye cevap verirdim...hikaye aynen tekrar ederdi, bir sonraki benzer  diyalogumuza kadar !!!



yaz geldi....havalar çok sıcak...(öyle diyorlar :)))  yüzler asık...(öyle görüyorum...) insanlar mutsuz...(görmüyorum, gözüme gözüme giriyor bu halleri...göz deyince...size  ilk fırsatta bir göz hikayesi de anlatacağım...zihnimde toparlamaya çalışıyorum...)  




bir büyük yazarı ülkenin şöyle demişti yıllar önce ;  

"içinden geçtiğimiz son 5 yıl dünyanın en kötü 5 yılı...
ama çok daha kötüsü olaacak... 
korkarım ki  bu en kötü 5 yıl, 
önümüzdeki yılların en iyi 5 yılı olacak...!!!"




sizi bilmem ama ben bu cümleleri o zaman okuduğumda da ürpermiştim şimdi de ürperiyorum...anlamayanlar dönsün bir daha okusun...ürpermeyene ilk fırsatta bir soğuk oralet benden de :))) 




en çok şu soru çıkıyor karşıma buradaki yazılar üzerinden...bu yazılar bir kitap olmayacak mı...aslında iyiniyetli bir soru ama ben bu soruya da kıllanmayı başarıyorum:))  burası da bir kitap dükkanı değil mi,  günlük ortalama 500 okurun olduğu diyorum ben de kontr bir soruyla...



uzuuun bir sessizlik oluyor karşılıklı:)))) 



e, peki benim güzel kardeşim...sen bir kitabın bu ülkede 5 bin basılırsa ve 1 yıl içinde biterse  yazarın da yayınevinin de bayram ettiğini  biliyor musun ? bir kitap genellikle yalnızca 1000  adet basılıyor onlarca yıldır...




tabi ; 
burcunuza göre çorbaya tuz koyma metodları...
slip mayo akımını yeniden başlatmak isteyenlere 10 teknik......
orçun bey'in kılı nasıl döndü ... gibi public:))  konuları işleyen ve 10 binlerce satan kitaplar bu klasmanın dışında..onları zaten süpermarketlerde kasanın yanında da görüyorsunuz...gofret sigara alırken bir tane de ondan atıveriyorsunuz kasiyerin önüne çakma:))  raybenler burnunuza düşerken...




bu sitenin  aylık okur trafiğinin, sıfır tanıtım ve sıfır reklam haliyle bile  aylık 15 le 20 bin okur arasında döndüğünü ve yukardaki gerçekleri göz önüne alırsak,  kitap ne zaman çıkacak sorusunun bir önceliği var mı sizce de ? kaldı ki kitap bu ülkede hala çookk tehlikeli yayın...bizim ülkemizde kitap denince insanlar yalnızca ders kitabını anlar...bir de televizyonda dizi dizi sergilenen yasak yayınları...özellikle 1980'ler bu ürkütücü ve hasta resmi zihinlere çakmıştır çatır çutur...eskiden genç kızların bir cep fotoroman kitapları vardı ama onlar da tarihe karıştı....onlara pek  kimseler karışmazdı....hatta o çağın babaları erkekleri; evin kızı  bilmemne olacağına okuyuversin bu saçmalıkları gözümüzün önünde derdi....




hadi biz yine de bunca hengame arasında yine de klasik manadaki bir kitabı çıkaralım sevgili okur;  senin alacağın ne malum....bin dereden bin ayrı su getirirsin de yine almazsın...kapağı yırtık dersin, harfleri küçük dersin, kılım döndü okuyamam şimdi dersin biz de kalırız bu halimizle...



ayrıca bir de yahu bu kitabı yazan bizim bilmemkim.... birlikte okul bahçesinde basket oynardık da ben hep onu yenerdim bir de kitap çıkarmış elaman... bildiğim yerleri anlatmış yok susurluk parkı yok belediye pasajı yok inebey diye sıralamış bir de arada annesinin yaptığı mozaik pastaların reklamını yapmış diyerek küçümsemeyeceğin ne malum :)))  sevgili kardeşim...




bilirim ben bu okur taifesini iyi bilirim...
övünmek gibi olmasın vallahi ciğerini bilirim...




eltisinin düğününe giderken, en şıngırtılı bileziklerini takmak için kocasının canına okuyarak düğüne giden asabi yenge gibi davranır okur taifesi....öfler pöfler...kırk tane kusur bulur...yok yerim dar yok yenim dar diye diye herkesin canını burnundan getirir...okurun büyük kısmı da böyledir...alır kitabı eline...kapağını inceler...sayfalarını karıştırır...aynı baskı kitabın diğerini eline alır onu da şöyle bir tartar et balık kurumu kıyması gibi yoklar mıncık mıncık...sonra da bir başka rafa koyar gider...


ama güzel kardeşim...sen her gün bakkaldan çakkaldan sigara alırken böyle ince eleyip sık dokuyor musun...veriyorsun paranı alıyorsun tütününü...bazen leş gibi nemli çıkıyor o sigara ama ağzını açıp tek kelime ediyor musun...etmezsin...ama iş kitaba gelince edersin :)))





okur taifesi denince şunu da söyleyeyim ...okurlar genellikle ikiye ayrılır....iyi okurlar kötü okurlar...iyi okurlar da ikiye ayrılır...çok çok iyi okurlar ve çok iyi okurlar...kötü okurların da nasıl 2 ye ayrıldığını anlamışsınızdır işte..çok çok kötü okurlar ve çok kötü okurlar...



böyle gider bu...
bitmez !!!



bir de okurlar içinde senden memleketi kurtarmanı ve mutlaka ama mutlaka kesin biçimde taraf tutmanı bekleyenler vardır...farzı misal bir yazında ismet inönü'yü hakkını teslim ederek andıysan artık asla turgut özal'a dair iyi cümle kurmaman gerekir...ya da tersi...fenerbahçe'yi eleştirirsen birileri küser falan filan...





o yüzden iyi yazar nasrettin hoca'nın sen de haklısın fıkrasını hayatının her alanına uyarlamış adamlardan çıkar...benden de zinhar iyi yazar falan olmaz...... çünkü sever okur siyahla beyazı...oysa hayat tam da gridir..ara renklerdir...kimin umrundadır... 




ben size bugün bir de kadınlarla erkeklerin hikayesini anlatacaktım...doldu içim..doldu yüreğim...sağıma bakıyorum ölmüş bilmemkim amcamı görüyorum...ama maşallah teyzem sağ...günlere gidiyor börek yapıyorlar....soluma bakıyorum bilmemkim teyzemi görüyorum...ama amcamız kara taşın altında serin servilerin yareni olmuş yıllardır:)))





teyzeler o kadar çok ama o kadar çok mağdur olmuşlar ki....
fakat maşallah hepsi kör topal gelmiş üç çeyrek asırlık yaşlara:)))
gözümüz yok....allah ömür versin....



amcalar o kadar çok mağdur etmişler ki....
fakat neredeyse hepsine rahmet okuyoruz...
gidiyoruz kabristanlara...
tabur tabur  amcalar karşılıyor bizi....
hüvelbaki... 
hüvelbaki..
hüvelbaki...



insanın aklına vallahi garip şeyler geliyor...
teyzesiz hayat için mi gidiyor amcalar diye:))) 



aaa..bu bizim ayakkabıcı osman amca değil mi..
bu bizim pazarcı bilmemkim enişte değil mi...
bu bizim çorbacı şu  emmi değil mi...


haydi bakalım....
veleddalin amin....
okuyalım amcalara  :)))



sonra dönelim teyzelerin dünyadaki yanına....
dinleyelim onları...
ah evladım rahmetli iyi adamdı ama çok içerdi...
ah evladım rahmetli beni çok aldattı...
rahmetlinin çok fiskesini yedim...



bu arada  gelsin börekler...
kahveler de allah için çifte kavrulmuş :))) 
teyzelerimin hepsinin börekleri de güzel maşallah...



amcalarım gitmiş ama emekli maaşları kalmış:)))
yağ desen halis vakfıkebir...
zeytin desen, zeytinyağı desen  körfezden...
peynir dursunbey kelle....
e  salçayı da yapıveriyor teyzeler....


bir de arada gözleri doluyor rahmetliyi anarken  teyzelerin...
gözyaşları maşallah market kolonyası gibi :)))
saniyeler içinde uçuveriyor o yaşlar....
sonra birden; ztar'da dizi vardı açıver kızım...diyor teyzeler....



amcalar ey amcalar...
etmişsiniz teyzelerimi habire mağdur....
sonra da çekip gitmişsiniz erken erken...


siz ortalama 10 yıl önden gitseniz de amcalarım
teyzelerim yine de heeep mağdur....



hadi bakalım teyzelerim için ; 
"ztarda dizi ver açıver kızım...
dizlerim de çok ağrıyor vikis'i sürüver kızım..."  



hadi bakalım amcalarımız için ; 
hep birlikte   , all together; 
veleddalin amin !!! 

  

(   murat örem / 04 temmuz 2017 / ankara...) 
                    türkümüz de teyzelerimiz için;
                              






6 yorum:

  1. Bu yazının üstüne ben yorum yapmıyorum. 😂Ellerine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. birader ;

      konu yeterince riKsli :))
      sen topa girme:)))

      sevgiler selamlar....

      Sil
  2. Melike Saygel4 Temmuz 2017 22:16

    Cok keyifli bir yazı olmuş hocam.. teşekkür ederiz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. değerli melike ;

      biraz risk aldım:)) ama şimdilik çok sorun çıkmadı..galiba gerçeklik payı yüksek gözlemler olduğu için...teşekkür ediyorum sana gençliğin enerjisini edebiyat sanat kültürle birleştiren az sayıdaki umut veren insanlarımızdan olduğun için...selam ve sevgimle...büyüklere hürmet ve saygımla...

      murat....

      Sil
  3. Rengarenk hallerini dışarılarda tüketip simsiyah halleriyle kararttıkları hayatların aydınlanması için hayatın dengesidir belki de, kim bilir;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sevgili güler ;

      bizim gençliğimizde taaa 1980'lerde idea isimli bir yayınevi vardı...güzel baskı kitapları olurdu...ve felsefe metinlerin çevirisini yayınlarlardı...bir heves alırdınız kitabı fakat öyle dolambaçlı çeviri yaparlardı ki, insanın felsefeden soğuyup bileklerini kesesi gelirdi :)))

      sizin yorumunuzu da bir kaç kere okudum..çok nitelikli bir yorum eminim ki...ama ben anlamakta zorlandım :))

      şöyle yaptım mealini yorumunuzun; erkekler ışıltılı hayatları dışarıda yaşayıp en yakınlarındaki kadınları üzüyorlar, sonra hayatın döngüsü erkeklere ölüm tokadını vuruyor ve kadınların kararan ışıkları soluk da olsa yanmaya devam ediyor :)))
      ( biraz idea yayınları çeverisi gibi oldu benim de yorumum:))

      ama muhtemelen anlaşmışızdır diye düşünüyorum...

      selam ve sevgimle....

      murat...

      Sil