yaşayanlar iyi
bilir…
saniyeler içinde olur her şey…
hatta saliseler….
bir anda
elinizin altından direksiyon kayar…
ayağınızın altından zemin kayar…
bir bakmışsınız ki
ömrünüzün içinden
ömrünüzün
çok anı
kaymış…
bazen kilitlenen bir rottur her şeyin
görünen sebebi…
bazen sinsi bir şubat ayazında kaldırımda donan su…
bazen söylen/me/miş
, duyul/ma/muş kelimeler…
aniden frene
dokunduğunuzda
önce yol uzar gider saliseler içinde
sonra zaman süner de süner
ta ki o
sert mekanik sese kadar….
sanılanın aksine
metal çatırdaması çıkmaz
o talihsiz karşılaşmalarda…
daha
tok ve yutan bir sestir
araç kazalarında
kulaklarda kalan….
çok büyükse
çarpışmanın şiddeti
ve hala aklınız başınızdaysa
o tok sesin ardından
toz
bulutu kaplar her yeri.
zerrecikler
ayaklanır aracın içinde…
sonrası bilinen şeylerdir….
ya birileri çıkaracaktır sizi
ya kendiniz çıkacaksınızdır …
çıkamazsanız
da bellidir olacaklar….
ayağınızın altından zemin kaydığında
geçmez hükmünüz bedeninize
elleriniz kollarınız sırtınız yüzünüz
ayrı ayrı çalışır beyninizin refleks kutusuyla…
önce bir yeriniz değer zemine
sonra diğer yerleriniz
hepsi küt
diye olurken
aradan geçen zaman
saniyeler
değil saliselerdir…
daha sakin bir sestir, kulağınıza çalınan
araç kazalarına nispetle, beden kazalarında duyulan…
düştüğünüz tüm vakitlerde
birbirinden bağımsız çalışan her yeriniz
korumak ister sizi refleksle…
siz akılla korumak istersiniz
bedeninizi belki ama
aklın yetmediği anlar da vardır…
ipin
ucu kaçmıştır aklın elinden çünkü ….
en umulanı, düştüğün yerden yine kalkabilmektir
kırıksa bacağınız yapamazsınız bunu
kolunuz elleriniz ise, bir ihtimal daha kolaydır…
sırtınızın
üzerine düştüyseniz
kocaman
bir örs gibi olur ciğeriniz…
başınız vurduysa bir yerlere
daha da şaşırtıcıdır hissettikleriniz…
sonrası
zamana kalır
hekimlik değilse durumunuz
yine zaman sağaltacaktır acıları…
kalabalıklar
içinde hep yalnız da olsanız
yalnızlığın
içinde hep kalabalık da kalsanız
düşmek
de kalkmak da bir durum değişikliğidir…
düşmenin de kalkmanın da bin türlü hali vardır…
yaşamanın ve ölmenin de olduğu gibi…
hayat tam da
böyle bir şeydir çünkü…
her şey ama her şey büyük bir döngüdür
ne
düşen düştüğüyle kalır…
ne
kalkan kalktığıyla….
büyük anne evlerindeki
sarkaçlı eski saatler misali
pandül
bir
oraya iner
bir buraya çıkar.
ta ki o son salınıma dek…
( murat örem / 03 şubat 2017 /
ankara….)
başlığa ilham veren dizeler;
“düştümse eğer / sana bakarken düştüm…”
cahit
zarifoglu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder