lise bitmişti…
yaz geçip gitmişti…
başımda bin türlü rüzgar esiyordu…
istanbula gidecektim üniversiteli olmak
için…
tatilde de
okumuştum yine…
yazacağım zamanlara daha
vardı…
yıllar sonra karşıma çıkan biri
“bu işler böyledir,
kimi yazar
yorulur,
kimi gezer yorulur....”
diyecekti günün birinde…
ben, gezip yorulanlardan
olmamıştım hiçbir zaman …
olmayacaktım da…
ömrüm boyunca
okuyup yorulanlardan olmuştum…
yazıp yorulanlardan olmuştum…
düşünüp yorulanlardan olmuştum…
memleketine kahırlanıp yorulanlardan
olmuştum…
o yaz tatilinde de elimde
kitaplar vardı…
dergiler gazeteler
vardı...
iyi bir okurdum….
yıllar boyunca zehirli oklar misali konuşup
“bunca kitabı okudun da ne oldu” diyelerin
yavan cümlelerini de duymamıştım daha…
gereksiz dengeler kurma refleksiyle
aynı şeyi söylüyorsunuz diye
panikleyen
şaşkın yüzleri de görmemiştim…
şaşkın yüzleri de görmemiştim…
ki çok emek vermişti
o yüz kendisine
aynalar paramparça dağılıp kırılmadan
önce…
lise bitmişti…
yaz geçip gitmişti…
başımda bin türlü rüzgar esiyordu…
istanbula gidecektim üniversiteli
olmak için…
bir gün gazeteyi açtığımda gördüm
o haberi ;
“şair turgut uyar 58 yaşında
ölmüştü…”
tarih yine 22 ağustostu….
yıl taaaa 1985’ti…
ben 17 yaşındaydım…
o zaman kelimeleri seviyordum…
cehaleti sevmiyordum…
bugün
cehaletten ve cahillerden tiksiniyorum…
kelimeleri ihtimamla çoğaltan
şairdi turgut uyar…
en büyük ustalık hep acemi
kalabilmek diyebilendi…
her şeyden biraz kalır …diye diye
yazandı…
artık ne kaldıysa...
ne kalacaksa...
(murat örem / 22 ağustos 2016 / ankara )
söz / turgut uyar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder