50 yaşa yalnızca iki adım kalınca,
orta yaşlılığın
da ortaları geçilir olunca
ne çok şey hatırlar oluyor insan…
yarım asra giden ömründe
ne çok şey yaşamış oluyor…
hele bir de doğuştan fil hafızasına mahkum edilmişse
yılların anıları kömürlü bir lokomotif misali
çuf çuf çuf diye diye uykuları
bölüyor uyanık zamanları dövüyor…
iyi hatırladığım ilk büyük spor etkinliği
1976 tarihli ve montreal / kanada etiketli…
8 yaşında bir çocuğum…
evimizde televizyon var…
şanslı azınlıktanız…
siyah beyaz ekranlı
tuşları çat çat çat diye sesler
çıkaran
ve neredeyse okul çantası
büyüklüğündeki
regülatörlü bir televizyon bu…
ve markası grundig…
gel de anlat şimdiki zamanın
bebelerine
siyah beyaz ekranlı ve çat çat tuşlu
televizyonları
ve bir de tüm bunlar yetmiyormuş
gibi
regülatörleri, yükselticileri ,
kocaman tel antenleri falan…
1976 montreal / kanada ' dan
herkesle birlikte bende de en çok
kalan
elbette o küçük mucize kız çocuğu
onun birbirinden unutulmaz
hareketleri ve ismi;
nadia comaneci…
kusursuz hareketleriyle tam puan
alan comaneci daha 15 yaşında…
1980 moskova / sscb …
soğuk savaş döneminin tam içindeyiz…
başta abd olmak üzere onlarca
ülkenin boykotu var…
sscb afganistanı işgal etmiş çünkü…
adı dünya organizasyonu ama
kendisi sanki yalnızca doğu bloku
seçmeleri
1980 moskova'nın…
1984 bu kez abd’de…
eh, boykot sırası bu sefer doğu
bloku ülkelerinde…
başta sscb olmak üzere 10’un
üzerinde ülke yok los angeles’te…
1988 seul / güney kore …
naim süleymanoğlu zamanları
ülkemizin…
arka arkaya gelen rekorlar ve altın madalyalar…
ve o günden bugüne dek gelen ve
hiç eskimeyecek tartışma;
“devşirme sporcularla kazanılan
başarı , hakiki başarı mıdır…”
yıl 1992…
barcelona / ispanya zamanları …
ispanya’nın yeniden dünya
arenasındaki olumlu imaj dönemi…
1996 spor şenliğii bir kez daha abd’de…
tarihteki adıyla atlanta …
sonra sırasıyla
2000 sydney /avustralya…
yıl 2004 olduğunda
dünyanın spor şenliği bir kez daha evinde…
atina / yunanistan…
2008 pekin/çin zamanları…
2012 londra / birleşik krallık …
ve şimdi de 2016 …
bu kez brezilya yollarında dünya sporcuları…
rio de jenairo….
bugün geriye dönüp baktığımda bir
çok büyük spor şenliğinden, belleğimde tek bir anı
bile kalmadığını hatırlamak hüzünlü…
bunun bir çok nedeni var…
aradan geçen yalnızca kırk yılda,
dünya o kadar büyük bir hızla
değişti dönüştü ve hoyratlaştı ki…
insanlığın ortak hafızası ve ortak
törenleri de payını aldı yaşanan sığlıklardan…
insanlık o kadar farklı bir
koşturmacanın içine girdi ki…
dönüp bakmaz oldu kimseler büyük insanlık
şölenlerine…
2020 buluşmasının şehri
şimdiden belli…
tokyo/ japonyada yapılacak 2020 buluşması …
bir zamanlar ülkemizde de büyük
bir çaba vardı
büyük spor şenliklerinin türkiyede / anadoluda
yapılması için…
epeyce de yol alınmıştı…
çok da yakışacaktı ama sonra bir yerlerde
süreç durdu…
bu sefer ekran
karşısına geçip
2016 brezilya'dan
tek bir kare bile izlemedim neredeyse …
oysa her büyük spor şenliği büyük de bir
insanlık şölenidir…
ve insanlığın olduğu her şölenden
bir tutam da olsa tuz ekmek
banabilmeli insan…
çünkü bugünü ıskalayarak
hep anılara yaslanmanın da
gönlü yoran bir tarafı var…
( murat örem / 14 ağustos 2016 /
ankara…)
-fotoğraf / nadia comeneci/ 1976/montreal-
Taşkın Örem:Olipiyat kronolojisi güzel olmuş.Bunları inanıyorum ki herhangi nota bakmadan zekana güvenerek yadın.Senin bu hafızana bayılıyorum.Birşey daha söyleteceğim.Spora bu kadar meraklı olan ben bile bu yıl ölimpiyatları toplam 30 dakika izlemedim.İkimizin de biribirimizden habersiz aynı davranışı göstermemiz de beni şaşırttı.Sevgiyle kucaklıyoruz.
YanıtlaSilsevgili baba;
Silben mutlulukla söyleyeyim ki;
uzun yıllar boyunca
gecenin bir yarısı muhammed ali'nin maçı var diye yatmadan önce saat kuran ve seni de kaldırayım mı oğlum diye her seferinde soran,
kültür sokaktaki evimizin odasında küçücük bir çocukken habire bana trivelalı penaltılar atarak kaleciliğin tadına varmamı sağlayan,
beşiktaşın ve milli takımın bütün spor dallarındaki maçlarında galibiyetlere sevinen, mağlubiyetlerde gönülden üzülen
kendimi bildim bileli ülke ve dünyadaki bütün spor organizasyonlarını yakından takip eden
bir zamanların efsaneleri olan eczacıbaşı ve büyükdere boronkay kız voleybol takımlarınının kupalardaki maçlarını bile kaçırmayan
veli ballı, mehmet yurdadön ve mehmet terzilerin koşularını heyecanla izleyen
seda müstecaplıoğlunu, ekrem özdamarı, semra aksuyu , oktay çimeni ve yüzlerce ismi daha bilen ve öğreten
milliyet gazetesinin efsane olduğu zamanlardaki spor sayfasının bir okur olarak hakkını veren
taşkın hocamın rahlei tedrisinden geçtim...
izin ver de bu kadarını hatırlayayım :)))
bu sene eskisi gibi izleyici olmamamıza gelince...
inan bir çok insan aynı duygular içinde...
bunun bir çok nedeni var...
mesela, bütün spor dallarında teknolojinin bu kadar öne çıkması..
mesela, saat farkının getirdiği kopukluk...
mesela, daha özenli olması gereken yayın politikası....
mesela , yıldız isimlerin bütün spor dallarında hızla azalması...
mesela , dünyanın çok daha yorucu ve huzursuz bir yer olması gibi...
oysa seninle izlediğimiz 1978 arjantin dünya kupası finalini hatırla...kültür sokaktaki evde bir akşam üzeriydi...maç öncesi sahaya konfetiler atılıyordu...ben susurluktaki günler süren büyük su kesintisinde üstüme düşeni yapmaya çalışıp ilkokulun bahçesinden bidonlarla su taşıyordum...
müjgan hanım meyve getirip koymuştu önümüze maç öncesi...
sen şimdi şu yayın renkli olsa atılan konfetileri rengarenk görsek demiştin...
sonra yıllar geçti binlerce maç izledik renkli televizyonda...
ama yayınlar renklenirken yıllar içinde, bütün dünyada hayat ve insanlık daha mı bir karardı ???
öpüyorum ellerinizden..
selam sevgi saygı...
oğlunuz / murat....