içerisi de dışarısı da arı kovanı gibi...
genç kızlar gepgenç oğlanlar koşturuyor...
onlar koştururken bekliyor birileri de sırasını, sakince...
babalar göbeklerinin üzerinde taşıyor şehirli çocuklarını...
camekandan seçiyor çocuklar, antin kuntinli turtalarını....
burada sıra beklemenin de bir ilmi var...
statüsü bile var beklemenin, hatırlıca...
ellerinde ispirtolu kalemler
latte tall & latte grande plastik bardaklara
kavisli çizgilerle ahmet , suna , kemal... yazıyor genç kızlar...
çıt çıt giriyor şifreleri müşteriler, latte parası diye...
habire yeni isimler düşüyor kumbaralara
sedat oylum alkan beril diye....
tın tın ediyor isimler, çarptıkça kasalara...
isimlerin bile rengi değişik ...
isimlerin bile ismi değişik...
birden gururlu bir gülümseme oturuyor...
ismi, bardağa yazılan müşterinin yüzüne
daha bir tepeden bakıyor dünyaya
ismi çiziktirilirken naylon bardaklara...
sanki, insanlık için büyük emek harcamış da
ismi sonsuzluk duvarına yazılmış bir hal var çoğunun yüzünde...
hızla bitiyor grande bardaklar...
yerine yenileri konuyor yeni isimlerle
betül ırmak deniz diye diye...
çok ihtiyar kalıyorum ben 50 lik halimle
bu 30 yaş altı populasyon ummanında...
bakıyorum da hiçbir gemide neredeyse pusula yok...
neredeyse hepsi palamarı kopmuş bir gemi bu gençlerin
yağlı göbeklerini büyük bir özgüvenle açan genç kızlar
sakallarına perma yaptıran genç erkekler
büyük hikayeler anlatıyorlar birbirlerine...
grande latte & espressolar içilirken....
hepsinin sözü başından aşkın...
hepsinin lafı tomar tomar....
derin bir uğultu var her yerde
sigara içilen mekanlarda da
bebekleriyle gelen şehirli annelerin oturduğu bölümde de...
şairleri düşünüyorum
çorba kasesi kılıklı kupada
yutkunarak içmek zorunda kaldığım
kahvemi yudumlarken....
gezerken akıllı telefonun içinde
yoklarken midemi bulantılar
mehmet müfit geliyor aklıma
"...annem annem
tüm kapıları
çivilemek geliyor içimden."
diyen mehmet müfit geliyor aklıma...
artık bir ölü şair olan mehmet müfit...
ne diyordu
pis bir trafik bir kazasında ölen aşık özlemi;
"bugün benim efkarım var zarım var
değme felek değme telime benim (...)
baykuşlar tünedi dalıma benim
değme felek değme telime benim..."
( murat örem / 02 ocak 2019 / ankara )
kendimi bir an için o zincir kafelerden birinde hissettim.Plastik mi karton mı belli olmayan bardaklara bari isimleri okunaklı yazsalar..
YanıtlaSildeğil mi...
Silyazıları okunaklı yazsalar sorunlar bitiverecek :)
selamlarımla....
Keyifli bir yazı olmuş paylaşımın için teşekkür ederim.
YanıtlaSilyorucu gelen bir gözlemin yazısı bu...
Silben teşettür ederim yorum için...
Murat bey sevgiler, saygılar...
YanıtlaSilKimliksizleştirme ve aynılaştırma furyasında kalan zavallı gençler ve bizler... Gelecek yıllara bizim kültürümüzden de bir şeylerin kalması çok zor görünüyor bana. Böyle bir imkanın sac ayakları hep kırık:(
Kemal Atalay
kemal bey dostum,
Silbir de bana karamsarsın derler...
oysa, işte görenler için fotoğraf çok net...
sevgiler selamlar....
murat....