Bir kaç zaman önce...
Ana baba evindeyim...
Daldım yine kağıtların küreklerin arasına....
Gecenin koyuluğu bitmiş, gün ağardı ağaracak !
Taa 1970'lerden düğün davetiyeleri, tebrik kartları, gazete kesikleri...
Siyah beyaz sepya fotoğraflar...
Her şeyin özenle saklandığı çekmecenin dibinde bir de büyük zarf....
Açtım zarfı sakince, cigaramdan da bir duman çekerek...
Hafiften sararmaya başlamış üç dosya kağıdı...
Üzerleri yazılı, özenle katlanmış üç kağıdı zarftan çıkardım...
Yudum yudum okumaya başladım sırayla hepsini....
Önce bu yazının başına fotoğrafını da koyduğum liste çıktı karşıma...
SUSURLUK LİSESİ 6 MAT / B...
Sonra tarihe baktım ;
1987-1988 MEZUNLARI...
neredeyse 34 YIL geçmiş aradan....
Bir kere 6 Mat / B'de duralım sevgili okurlar...
Ben de 6 Mat / B mezunuyum Susurluk Lisesi'nin....
Ama yukardaki gruptan 3 yıl önce...
1985 mezunuyum...
6 MAT / B güzeldir yahu....
Bir ekoldür 6 MAT B :)))
listedeki isimler, benden tam bir lise dönemi sonrasındaki 6 MAT B mezunları.
Yalnızca 3 yıl var arada mezuniyetlerimiz bakımından.
( tam bir dönem diyorum çünkü lise 3 yıldı o zamanlar ve 3 yıl bir lise turuydu )
30'lu yaşlara kadar, 3 yıl 4 yıl yaş farkları bir dünya eder :))
Sonra sonra, 40'lı 50'li yaşlara gelince, aradaki fark da kaybolur gider...
Büyümek olgunlaşmak, biraz da budur !
Sakince okumaya başladım önce,
6 MAT B'nin 1987-1988 mezunlarının ismini...
Benimle arada üç kocaman ! yıl var
ama neredeyse isimlerin hepsi tanıdık, hepsi aşina....
Mesela sevgili Okan Pehlivan kardeşim...
Kamil Amca'mızın oğlu Okan işte...
Her zaman çok yakışıklı çok klas ve çok centilmen Okan işte....
Didem Arıca....
Öğretmenler Apartmanı komşumuz Didem.
Ahmet Amca'nın Ayşe Teyze'nin, başına buyruk ama çok içten kızı Didem...
Kardeşim Ayşın'ın da bir dönem en yakın arkadaşı.
Ayşın'dan dolayı, Didem'in de seve seve abisi olmuşum yıllarca...
Sinan Demirkesen, bizden iki dönem ilerde olan Sırrı'nın kardeşi...
Babalarının dükkanında ne çorbalar içmiştik çocukluk ve gençlikte...
Evrim Fırtına; 1970'lerde Susurluk'taki öğretmenler ve çocukları kocaman aileydi.
Taşkın Hocam'la aynı branşın öğretmeni sakin Murat Fırtına'nın kızıydı Evrim.
Hiç yakın diyalogumuz olmasa da bilirdik birbirimizi onunla da.
Annemle aynı okulda öğretmenlik yapan rahmetli Semra Teyze'nin de evladıydı Evrim..
Sağ sütunun en üstünde Meltem Pehlivan ...
İşte Kamil Amca'nın , Stüdyo Hülyam'ın evlatlarından biri daha...
Hemen altında bizim sevgili Volkan Çetin....
Gençlik yıllarımızda oturup sohbetler ettiğimiz Volkan bu yahu...
Annemin öğretmen arkadaşı Gülay Teyze'nin oğlu.
Benim voleybol maçlarından çok iyi hatırladığım Gürsoy Amca'nın da oğlu...
İki satır aşağıda Nurgün Subaşı....
Dedim ya 1970'lerde Susurluk'taki öğretmenler ve cocukları kocaman aileydi diye...
O büyük öğretmen ailesinin, bir de birbirine daha da yakın aileleri vardı.
İşte o gruptaydık bizler de Naci Amcalarla...
Naci Amca benim Türkçe öğretmenim de oldu taa 1979'da.
Ama Naci Amca'dır her daim öncelikle benim için.
Biz Naci Amca'yla, ben liseliyken onun kitap dükkanının önünde ne sohbetler ettik.
Oturdum yazdım o günleri de ben, uzun uzun...
İşte Nurgün de, Naci Amca'mın , Sacide Teyzemin kızları işte....
İstanbul'taki talebelik yıllarımda bana yol gösteren Güven Abi'nin kardeşi...
Ankara'daki ilk evlilik yıllarımızda, kardeş gibi taa Erzurum'lardan da yatılı gelen
onlarca kere evimizde ağırladığımız Doğan'ın da kardeşi Nurgün...
Banu Beslek de var 1987-1988 mezunu 6 MAT B listesinde....
Susurluk'taki avukat sayısı bir elin parmağını geçmezken 1970'lerde,
Yusuf Beslek Amca vardı avukat olarak...
Gar gar sesi çıkan otomobiliyle tozunu atardı ortalığın.
Kendi de deli dolu adamdı ve beni çok severdi akıllı çocuk olarak...
Bir akşam evlerine gittiğimizde koca bir kitap setini al bunlar senin oldu demişti.
Almam ben kalıcı olarak bu kitapları, belki okumaya alır sonra geri getiririm deyince
Annemlere dönüp, ne evlat yetiştirmişsiniz yahu demişti Yusuf Amca...
1970'lerdeki bahar gününde hepimizi arabasına doldurmuş kırlara götürmüştü...
Yusuf Amca'nın kızı işte Banu....
Ve Susurluk Lisesi'nin gördüğü en naif en kibar ve en acılı öğretmenlerden olan
Münire Teyze'nin kızı Banu....
Listenin biraz altında Okan Malgaş var...
Lise dönemlerimizde çok yakın olduğumuz Ayhan'ın kardeşi, Okan Malgaş...
Ankara yıllarımızda da bir dönem çok sık karşılaştğımız Sinan'ın da kardeşi...
Sağ sütunun en altındaki isim de Gülriz Kaygısız...
Gülriz de annemin öğretmen arkadaşlarından Feride Teyze'nin kızı...
Çocukken bir dönem çok sık görüşürdü annelerimiz...
Gülrız ve Ayşın da çok yakındı birbirine...
Ben ikisinden de büyük olduğum için pek sokulmazdım aralarına....
Ama Gülriz'in, babasını çok erken kaybetmiş olması çocuk ruhumu ezim ezim ezerdi.
Çok üzülürdüm Gülriz için uzaktan uzaktan...
Bir doğum günümde Feride Teyze, kızı Gülriz'i de alarak bize gelmiş
Fakir Baykurt'un "YAYLA" romanını hediye etmişti içine de güzel dilekler yazarak.
Hala saklarım o 40 küsur yıllık hediye kitabı....
İşte bir çırpıda aklıma gelen isimler böyle
Susurluk Lisesi 6 MAT B'nin 1987-1988 mezunları listesinden.
İsmi listede olup yazıda anmadıklarımın çoğunu da mutlaka tanıyorumdur az ya da çok.
Susurluk 1970'lerde , 1980'lerde ne kadarlık yerdi ki...
Şimdinin 2021'inde 2022'sinde bile ne kadarlık yer ki ?
Yazının başına dönersek;
Evdeki zarftan çıkan bu liste ve o talebeleri tarafından
TAŞKIN HOCAMA YAZILMIŞ
SEVGİ SAYGI DOLU DUYGUSAL MEKTUP
beni hakikaten çok heyecanlandırdı...
Gururlandım bir kez daha....
1987 - 1988 mezunu çocukların
( çocuk dediğime bakmayın hepimiz yarım asrı devirdik :)) )
SINIF ÖĞRETMENLERİ TAŞKIN HOCA'larına
33 yıl önce yazdıklarını görünce, oturduğum yere çakıldım kaldım...
Bir cigara daha yaktım annemden gizli gizli evin içinde...
Çünkü Müjgan Hocanımın evinde cigara içmek yasaktır :)))
Sonra da içimden "Ulan Taşkın Hocam, sen ne kral adammışsın" dedim yine....
Sonra bininci kez kendimi didikledim, sorgulayıp yargıladım ...
"Sen bu kral adamı, özellikle ilk gençliğinde az delirtmedin HIYAR murat" dedim...
Fakat sonra da "en kralı da olsa, zamanında babalara şuurlu şuursuz dayılanmak !
erkek evlatlığın şanındandır, bir erkek başka türlü büyüyüp reşit olamaz.
Taşkın Hocam senden razıydı son zamanlarında" diyerek teskin ettim kendimi....
Yazının burasında
6 MAT B mezunlarının 33 yıl önceki iki sayfalık MEKTUBUNU da koyuyorum...
İsteyenler hem listeyi hem bu mektubu DİJİTAL ARŞİVLERİNE eklesin diye....
Kusura bakmayın orijinali elbette ana baba evimde kalacak :))
Bu mektubun yeri Taşkın Hocanın Müjgan Hocanımın evi çünkü...
İşte böyle sevgili okurlar....
Ne diyordu eskiler;
"at ölür meydan kalır / yiğit ölür nam kalır...."
Taşkın Hocam öyle "kabadayılık" tarzı olan adam değildi.
Nevi şahsına münhasır adamdı Taşkın Hocam...
Bazen pamuk şekeri gibi olurdu, bazen alev topu...
Ama sanıyorum talebelerine o alev topu haline hiç göstermemiş.
Özellikle ölümünden sonra daha da dikkat ettim
ve her yaştan yüzlerce talebesiyle karşılaştım babamın, şu 54 yılımda
Bir talebesi bile yaşarken de öldükten sonra da
sevgisiz saygısız tek cümle etmedi hakkında...
İnsanın binlerce talebesi arasından bir kişi bile çıkmaz mı ?
Vallahi billahi tallahi çıkmadı...Kulağıma da gelmedi. Olsa gelirdi...
Taşkın Hocam,
Talebelerini hiç ayırt etmeden sahiplenmiş bir hocaymış.
Tembel çalışkan yakışıklı çirkin zengin fakir farketmezmiş onun için...
Herkeste işlenecek bir olumlu damar bulmaya çalışmış...
Bu ne büyük bir meziyetmiş, 50'sinden sonra daha iyi anladım ben...
Talebeleri bilmiyor ama ben bilirim o alev topu hallerini de :)) babamın...
Bir gün Ankara'da baba oğul otomobilin içinde gidiyoruz.
Direksiyondayım....Edepsizin biri sinyalsiz üstümüze çıkacak oldu. Trafik kilit.
Açtım camı sert ikaz ettim kalın sesimle. Baktım karşıdan hala bir laga luga var...
Saliseler içinde emniyet kemerini çözüp kapıya açtı Taşkın Hocam...
Napıyorsun ? yahu ? derken babama; şimdi görürsün dedi, indi.
Hemen indim ben de arabadan ışık hızıyla....
Duran trafikte hemen buldu o densizi,
"insan tümüyle hatalıyken özür diler ! eŞŞeklik yapmaz!"dedi adama.
O genç adam da pürtealaş arabadan indi,ben de oradayım.
Artık ne olacaksa olacaktı !
"amcacım, masmavi kocaman gözlerinden
ve şu gümbür gümbür sesinden
hem korktum hem de kendimden utandım
vallahi çok haklısın, ver elini öpeyim ...."
deyip sarılıverdi babama....
Birden ışık hızıyla yumuşadı yine Taşkın Hocam....
Teselli edici ve akıl veren bir kaç cümle kurdu o gence ayaküstü...
Biz de bindik otomobilimize....
"Ulan Baba :))) senin yanında trafikte kavga da edemeyeceğiz,
en çok ben korktum yahu olacaklardan" dedim....
Döndü bana babam sakince;
"Sen bu milletin büyüğe saygısını yaşayacak yaşa yeni yeni geliyorsun . Ben 40 yıldır bu duyguyu yaşadım. En saygısızında bile utanma duygusu vardır....Sen de gençsin diye sana karşı alttan almazdı ama bana karşı gönülden geri adım atar ve gördün geri adımını attı, çünkü özünde efendidir bizim insanımız " deyiverdi...
Sonra baba oğul sustuk epeyi bir süre, yol boyunca....
Ben de içimden "ulan muratörem, gör işte Taşkın Hoca nasıl olunurmuş" dedim...
Mutlaka iki de minnet cümlesi kurmuşumdur babama, kırık dökük,
ama biz öyle birbirini pohpohlayan pop kültürlü baba oğul olmadığımız için
kapatmışızdır hemen mevzuu...yalnız söz verdik, bu hikayeden ikimiz de bahsetmeyecektik aile fertlerine. durduk yere kimseye telaş vermemek lazımdı...
İşte sevgili okurlar;
baba evinde bulduğum
6 MAT B / 1987-1988 MEZUNLARININ MEKTUBU
aylardan sonra bu yazıyı yazdırdı bana....
6 MAT B'nin
1987-1988 mezunlarının hepsine
bu MEKTUPLARI vesilesiyle
ve bu mektubun bana yazdırdığı bu yazıyla
sevgilerimi selamlarımı iletiyorum
Taşkın Hoca'larının evladı
ve onlardan bir dönem önce
yine 6 MAT B'den mezun, okuldaşları olarak....
mezunların hepsi, babaları yaşıyorsa onlara çok iyi baksınlar
babalar öyle evlatlarına tezahüratı , mıç mıç öpmeleri duyguları
kadınlar kadar asla profesyonelce ! bilip yapamaz...
Düz adamdır babalar....Dümdüz adamlardır....
Bazen bu düz hallerini ruhsuzluk sevgisizlik bile zannedersiniz...
Oysa ve sonra aradan 40 yıl geçince, bir bakarsınız ki
klas babaların evladı olmak,
tarifsiz bir onur olarak daima durur göğsünüzde gönlünüzde....
öyle işte !!!!
( murat örem / 15 aralık 2021 / ankara )