*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

12 Şubat 2018 Pazartesi

kırmızı çakmak da gidiyor anıların mezarlığına.."çıt çıt çıt" dese de yanmıyor ateşi...yan"A"mıyor...oysa biz onunla ne yolları aşmış ne anıları ne acıları ne sevinçleri yaşamıştık!


nazım hikmet unutulmaz  rubailerinin birinde şöyle yazar;   

"muşambanın üstüne resmini bir kerecik çizdim ama
günde bin kere resmin çıktı bende tepemden tırnağıma,
fakat ne tuhaf şey hayâlin onda daha çok kalacak
benden uzun ömürlüdür muşamba..." 



doğrudur;bazen sıradan bir nesne insandan çok daha uzun yaşar...


yukarıdaki şiiri okuduğumda daha ilkokuldaydım...
ürpermiştim dizeleri görünce...
insanın ölümlülüğü  çakılmıştı zihnime...


şu fotoğrafını gördüğünüz kırmızı çakmağı 1 buçuk yıldır kullandım...ki ben çakmaklarını, eşyalarını, kalemlerini eğer farklı bir anlam vermediysem gittiğim her yerde bırakan, unutan bir rahat  adamımdır.... 


fakattt ; bir nesneye farklı anlam yüklediysem iş başkadır...


bu çakmağı aldığımda 2016 yılının kasım'ıydı...
markete girip tütün almış ceplerimi yoklamıştım...
baktım yine ateşsizim bir de çakmak istemiştim...



kasadaki hanım kız bu çakmağı uzatmıştı bana...
2 paralık bir şeydi eskilerin tabiriyle...
ama daha elime aldığımda ısındım bu  çakmağa...


renginin kırmızısına , formuna ısındım....
en çok da çıkardığı çıt çıt çıt sesine vuruldum...



ve 1 buçuk yıldır bu çakmakla yaktım tütünümü ekseriyetle...gittiğim her yerde unutmamak için gözümü dört açtım...bir masaya bıraktığımda başka cebe gitmesin:) diye tetikte bekledim... yanlışlıkla paketinin yanına koyandan istedim bile :)


evlatlarım umur da arda da bilirler babalarının bu takıntılı yanını...anneleri de, bana çok kızdığında yıllar boyunca  takıntılısın sen murattt derdi ismimin sonundaki "t" harfinin üstüne dişleriyle basa basa...


eğer keyfim yerindeyse; ben de ona "insanın bir huysuz tarafı olmalı yahu..." der gülüp geçerdim...bazen ben de gerginsem pinpon topuna  backhand vurur gibi daha keskin bir cevap verirdim hemen...ondan sonra gelsin pantomimler, kırgınlıklar:)) hepsi geldi geçti...


--bilenler bilir; 50 yaşımda bile hala efsanedir backhandlerim...vurduğumda başarabilirse yalnızca masadan seken topu seyredebilir karşımdaki...inanmayan arda'ya sorabilir...ki arda eski milli takım hocasından bile övgüler almış, hakikaten çok iyi bir masa tenisi oyuncusudur...genellikle son topa kalır maçlarımız ve ben ihtiyarlığın tecrübesiyle onu biraz da kızdırarak yenersem öyle yenebilirim...laf aramızda insanın evlatlarına  yenilmesinin bile muhteşem bir hazzı var :))) --


umur ve arda da iyi bilince bu takıntılı yanımı, babamı susurluk'ta mezara ellerimizle verdiğimiz günün akşamında bile "baba; üzüntü içindeyken kırmızı ferrari çakmağını unutma bir yerlerde" diye hatırlatmışlığı vardır :))) büyük oğlum umur örsan'ın bana...



umur da bir takıntılı adamdır...
e ne olacaktı ki...armut  dibine düşecekti :)))



kırmızı çakmağın hikayesine dönersek;
şimdi düşünüyorum da; bir buçuk yıl 550  gün ediyor...
her gün bir paketten;  550 paket tütün olmuş...
her pakette 20 dal varsa çarpalım 550'yle 20'yi ...
11 bin tek dal sigara ediyor...


11 bin sigaranın en az yarısında bu çakmağı kullanmışımdır.
BEŞİKTAŞ'ımız turu geçince  bu çakmağı aramıştır elllerim...
babam taşkın hoca'yı uğurlamışım (!) bu çakmağı aramış ellerim...


umur'la sohbet ederken, didişirken aklım yine bu çakmakta..
arda'yla iki lokma yiyip içerken yine kırmızı çakmağın çıt çıt sesi.


bir dönem  çook uzak bir kıtayla telefonda  konuşurken...
şükür ki aylardır yanıbaşıma gelse de:) 
bütün "nurlu dilekler"  kabul olsa da:))
bu kez de yanıbaşımda ona bir şeyler anlatırken...
hep hep hep kırmızı çakmağı aramış/tı ellerim...aklım...kalbim...


bir kaç gündür, çakmıyor artık kırmızı çakmağın manyetosu...
çaksa da 10 denemenin yalnızca 1'inde...


hani bir aşk biter de , 
sası bir tat kalır ya öperken, sarılırken...
köşe bucak kaçarsınız dokunmamak için...
kelimeler mermiye dönüşür...
zorlarsınız kendinizi yine de...
bir umut diye...

olanla ölene çare bulunmaz 
zamanları gelmiştir artık !!!



kırmızı çakmak da gidiyor  anıların mezarlığına....
çıt çıt çıt dese de yanmıyor ateşi...
yanmıyor !!! yan"A"mıyor !!!


yolu açık olsun kırmızı çakmağın da...
ki arda defalarca doldurdu gazını 1 buçuk yıl içinde sağolsun...
mesele artık arda'nın da çözeceği gibi değil...daha büyük...


çünkü artık kalbi ağrıyor kırmızı çakmağın...
beyin hücreleri birer birer ölüyor...


ne diyordu bir başka büyük kadın şair; 
"kuş ölümlüdür  // sen uçuşu hatırla...!" 

peki !!! peki !!! peki !!!

       ( murat örem / 12 şubat 2017 / ankara )