*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

22 Mart 2019 Cuma

1998 ağustosuydu...susmuştu LEMAN SAM...kapıdan içeri girerken, aklımda " anne iyi mi, karnındaki bebek huzurlu mu, oğlan mutlu mu..." tilkileri dolaşıyordu yine ....


                                                        

tam tamına, 
21 yıl olacak üç beş ay sonra...

1998  yılının upuzun yaz mevsimi, 
güneşli ağustosu...


ankara'nın sarı sıcağında 
ilerliyorum otomobilimle...

gepgenç bir adamım....
genç bir babayım...
kıdemli  bir kocayım da....


şaşırdınız mı, 
"gepgenç bir adamım..."
dememe...

şaşırmayın....!

bugün, 
50 küsurlu yaşlardan bakınca
30 yaş ne ki...?


upuzun bir konseri
daha üçüncü şarkıda 
izlemenin keyfi gibi 
ışıltılı  yolun başı , 30 yaş...


direksiyonda yalnızım....
otomobilin camları açık...


 donanımlı klimalı değil demek ki, 
o zaman otomobiller...
ya da  bizim
orijinal italyan 1993 uno 60 s 
klimalı değil.... 

bu durum 
daha yüksek ihtimal :)))  


direksiyonda yalnızım...
otomobilin camları açık...

-kızkardeşim evlilik hazırlıklarında
yeni evini tutmuşuz, 
koşturuyorum / z  boyası camı kapısı diye...

benim 50 yıldır 
   ağabey olmaktan 
      baba olmaktan 
         evlat olmaktan 
            sevgili olmaktan 
               müdür olmaktan
                 dost olmaktan
                     anladığım bu...

                                    seviyorsan 
                              önce koşturacaksın...

                                    seviyorsan 
                              önce üreteceksin....

                     
                    " zktir edeceksin"  bu bahislerde
                    çiçekli doğum günü yemeklerini
                  fiyakalı lafları, yaldızlı öpüşleri falan...


                                             önce,
                            içtenlikle sahip çıkacaksın...
                           işine eşine aşına duruşuna
                      pazarlıksız bahanesiz  sahip çıkacaksın...

                                 her ahval ve şeraitte
                                        zarfa değil 
                               mazrufa bakacaksın...-


işte böyle koştururken 
elim otomobilin direksiyonunda
100. yıl  pazar yeri kavşağındayım... 


                 bedenim otomobilde ama aklım evde....
             aklım annesinin karnında gün sayan bebekte de...


aklım evde...
hem bebekte...
hem de kardeşini nasıl karşılayacağı 
muamma olan 4 yaşındaki ilk evladımda...


aklım evde....
aklım kendi kardeşimde...
aklım işimde gücümde...


allahın, allahsız  sıcağında 
karnındaki yükle sağa sola dönemeyen 
güpgüzel annede de aklım...


-aklıma tüküreyim ki
bin yaşına geldim :)))

aklım hala  bir yerlerde...
aklım hala birilerinde...
aklım hala her yerde ... -


1998 yazında aklım yine her yerdeyken
gözüm de  kavşağın trafiğinde....

ellerim, 
orijinal italyan  uno 60 s'in direksiyonunda...


fonda bir ses var....
radyonun sesi bu...
dışarıdaki uğultuları bastıracak kadar güçlü...


derken bir keman sesi yükseldi otomobilin içinde,
derken perdesiz gitarın tınlamaları dahil oldu
ve birden kanunun şıngırtaları da doldurdu dört yanı
ve o güzelim kadın sesi hepsinin üzerine şakımaya başladı, 


"ardımda kaldı uzun yaz 
yorgunum uzaktan geldim...
yol bitti çoktan...

yakanızdaki gül solmuş...
sarılsam üşür müsünüz ....

yakanızdaki gül solmuş...
aşk bitmiş çoktan....

gün bitti yol bitti ay battı...
aşk bitti çoktan....."


açtım radyonun sesini...
bıraktım aklımı o güzel leman sam sesine...
bıraktım aklımı hiç olmazsa 5 dakikalığına....


eve geldiğimde susmuştu leman sam...
aklım yine susmamıştı :))

şimdilerde dar vakitlerde görüşüp ateş aldığımız
ilkgözağrım kapıda karşıladı babasını...

havaalanı yanaklı oğlummm diye diye öptüm koklaya koklaya...

üç saatlik ayrılık hasretiyle :))) sarıldı paçalarıma....

 annesi de, uzun  yıllar yaptığı gibi kapıdaydı yine  
  gülümseyen hoşgeldiiin  tonlamasıyla....


                              ben de girerken kapıdan içeri
                                 herkes esenlikte mi dedim...
                                  herkes huzurlu mu...
                             sen rahat mısın güzel anne...
                               karnındaki bebek iyi mi...
                                oğlumuz mutlu mu...
                                    herkes iyi mi...


peşpeşe sıraladım cümleleri....
soğuk su ve elma istedim 4 yaşındaki evladımdan...
bir buse kondurdum güzel annenin yüzüne...
ve yine aynı anda her şeyi düşünür söyler ve yaparken 
otomobilin içini dolduran leman sam'ın sesini de hatırladım...

itirafım olsun yeri gelmişken;
aklım  benim, her zaman
en büyük akılçelenim oldu :)))
 

-bir de söz,
bir gün de size, 
leman sam'la hatay'da yaptığımız
upuzunnn ve coşkulu sohbetimizi de 
yazayım-


evin icinde dolanırken huzurla
artık dem  "kıraat" vakti  murat örem,
cümlesi dökülürken dudaklarımdan
kırmızı koltukların üzerine atıp kendimi
cemal süreya şiirleriyle dolu kitabı açtım, 

                       "mutsuzluk gülümseyerek gelir (./..)
                     
                      iki çay söylemiştik orda,  biri açık
                 keşke yalnız bunun için sevseydim seni..."


          ( murat örem / 24 mart 2019 / ankara...)
                                      "...sarılsam üşür müsünüz ?..."
                                        leman sam 1998 albümünden....




 
 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder